Bir Pazar Günü Sabahı…

Pazar günleri en çok sevdiğim şey sabah kahvaltısından sonra çayımı alıp bilgisayarın başına geçmek ve internette o site senin bu site benim, divane gibi dolaşmak. Tabi bunun zevki pijamalar ile çıkıyor, yani pijamaları çıkarınca büyü bozuluyor. Şöyle Kubat, Yavuz Bingöl de olunca arka planda bu muhteşem üçlü tamamlanmış oluyor. Şimdi de yukarıda anlattıklarımı yapmaya çalışıyorum yani o site senin bu site benim dolaşıyorum :). Efem dün yeni bir monitor almaya karar verdim LCD olanından. Ancak bilgisayar için yeni birşey alacağım zaman her zaman olduğu gibi yine kararsız kaldım. Aslında kafamda bir model belirlemiştim ki imdadıma Cem yetişti. Onunla da şöyle ufak bir araştırma yaptık ve beğendiğim monitöre Hakan’ın da referans vermesiyle alacağım modeli belirledim. Alacağım monitör işte tam şurda yer alıyor, eğer bir önerisi olan varsa yorumlarda belirtirse sevinirim. Bugün ablam da kekimi yapmış, yani akşama doğru kek yemeye gideceğim (bu kek iddiadan kazanmış olduğum kek) :D. Dün demiştim çok yoğunum, projeler ile uğraşıyorum diye. Birisini bitirmek üzereyim ki “o la la” :D.  Şimdilik bana müsade. Yazılacak makaleler, hazırlanacak temalar, bitmeyi bekleyen projeler var. Şimdi onlarla sevişme zamanı 😀

Siiii (Ses Kontrol Şeysi)

Yaklaşık 10 saattir kapalı olan sitemiz yayınına kaldığı yerden devam ediyor efem. Dün cuma namazında yaptığımız yağmur duası gali tuttu ki şu anda Alanya’da sağanak yağmur mevcut :). Yağmurlu havaları beni ıslatmadığı taktirde sevdişğimi daha önceki yazılarımda da söylemiştim, neyse. Şu dünkü mimleme olayı çığ gibi büyümeye devam ediyor. Blogcu arkadaşlarımızın kirli çamaşırları bir bir çıkıyor ortaya. Hakan’ın da dediği gibi Testere filminden esinlenere k”seninle bir oyun oynayacağız” tarzı birşey oldu :D. Efem, şu sıralar müthiş projeler aklımdan geçiyor ve ilgilenmekte olduğum bir takım projeler de mevcut. Onçün oldukça yoğun bir mesai yapmaktayım. Sabahın erken saatlerinde başlayan bu maraton gecenin ilerleyen vaiktlerine dek devam etmekte. Tabi gecenin ilerleyen vakitlerinde kafa yerinde olmuyor. Akşam Yiğit ile konuşurken sitenin yayından çekildiğini gördük. Hostcumuz Ufuk abi var sorunları hep ona iletiriz. Ben Yiğit’e Ufuk abiye bildir diyeceğime ne dedim? “Yiğit, lan olm Yiğit abiyi ara da ilgilensin site ile” :D. Görüldüğü gibi h-yaman’ın kafası o vakitten sonra işlememeye başlamış ve ne yaptığını bilmeyen deli divane karıncalar gibidir. Hmm projeler ise hiçbir zaman bitmez, yani bugün akşam yarın, sonraki gün de devam edecek. Ortaya çıkan mahsülleri burdan duyuracağım, hepsi de birbirinden güzel olacak. Ahh ah neyse efem daha fazla vaktinizi çalmayayım, şimdilik hem bana hem size müsade.

Mimlendik, Mimleriz O Zaman

Bir blogger arkadaşımızın başının altından çıkan güzel bir oyun ile beraberiz :). Oyunun amacı şöyle; siz hakkınızda merak edilen beş şeyi yazıyorsunuz tabi bu beş şeyin yanında beş kişiyi de hakkında merak edilenleri yazması için mimliyorsunuz. Nasıl? Çok hoş değil mi? Hoş çünkü ben bile çoğu arkadaşımın bilmediğim taraflarını öğrendim ki sizlerin de bu yolla bizler hakkında eğlenceli bir şekilde bilmediğiniz, belki de merak ettiğiniz yönlerini öğreniyorsunuz. Beni mimleyen iki isim vardı. ilki Hasan, ikincisi ise Hakan. Hadi bakalım başlayalım.

Continue reading

Blogum Var Oh Ne Rahat

insanın bir blogunun olması ne kadar güzel. Kimi zaman dertleşiyorsunuz ki ben bunu nadir yapıyorum, kimi zaman da eğlenceli şeyler yazıyorsunuz (always anacım (:). Bunların yanında faydalı bilgiler, kayda geçirilmiş makaleler de… Önceden yazmış olduğunuz birçok makale ileride size hizmet, yardımcı olmak, yoğun bir vakitte messenger’dan soru soran bir kişiye cevap verme faaliyeti olarak geri dönüyor :D. Bu kısımda saçmaladım mı bilmiyorum da heyecan var biraz ondandır. Önceden bir tanıdığım bir soru yönelttiği zaman, sorusu bilgisayar ile ilgiliyse MSN’den uzun uzun anlatamaya başlardım. Şimdi ise verdiğim cevap bir kişican ise “yorma beni olm siteye gir yaz oraya bilmem ne diye arattır, sonra çıkan sonuca göre davran” diyorum. Bu eğer bir dişican ise az önce söylediğim cevap ağır kaçacağından dolayı “bayan lütfen emniyet kemerinizi bağlayınız ve siteme iniş yapınız, daha sonra arama motorunda şunu şunu arat çıkan sonuçlardan şöle şöle yap” diyorum. Yani önceden saatleri bulan işlemler blogum sayesinde artık saniyeler sürüyor :D. Bu nerden mi çıktı? Aklıma geldi işte öylesine yazdım. Uzun süredir (yaklaşık 4 gün) internetsiz kalan ablam sonunda internetine kavuşmuş. “Günaydın bayan” diyerek hemen etiketlemeye alıyorum kendisini :D. Kaç gündür bu anı bekliyordum (pehh yan gelip yatma şeysi). Şu an Gürkan’a Ankaralı Namık’ın “Hovarda” isimli parçasını göndermekteyim (hehhe demiştim Gürkan intikamım kötü olcak die). Ben mi? Hiç dinlemem laf olsun diye durur sabit diskimin ücra köşelerinde. Ben son zamanlarda Yaşar’ın Hayırdır inşallah’ına takmış durumdayım. Çok pis şarkı, adamı huşu içerisinde aşık olmaya zorlamakta :D. Ahh ahh zamane gençliği işte… Hmm ben yazıyı bitirirken Gürkan, Ankaralı Namık’ı dinlemeye başladı bile :D. inanmıyorsanız buyrun bakın (intikam alınmıştır, görev tamam) :D. Neyse efem bana şimdilik müsade. Sınavlar yaklaşmakta ve biraz ders çalışmak lazım (hayatımdaki en nefret ettiğim şey). iyi geceler (gece okuyanlar için), günaydın (sabah okuyanlar için), iyi günler (genelleme).

Etiket Manyaklığı ve Havalı Dişicanlar

Birkaç gündür kendimle ilgili birşey yazamıyorum yoğunluktan. Gerçi hayatımda öyle aman aman birşeyler yok her zamanki gibi. Son günlerde bilgisayar ile bütünleştim zaten. Neredeyse 24 saatin 18’i onun başında geçiyor. Cumartesi gece Ayyas ile başlayan etiketlenme macerası benim için hala devam etmekte. Yazı sayısı 600 küsur olunca böyle oluyor işte, kısım kısım yapıştırmak zorunda kalıyorum etiketleri. Neyse birgün gelecek bütün yazılarım etiketlenmiş olacak ki bu zaman çok uzak değil (umarım). Onun dışında gece müthiş bir karın ağrısı çektim ki ölüyorum sandım ilk başta. Bayağı bir kıvrandıktan sonra o da geçti gitti. Şimdi dönelim renkli dünyamıza. Kızlar acaba kaldırımda arkalarından yürüyen erkekleri hep kendilerini takip ettiklerini mi sanıyorlar? Dün bu sorunun cevabını aradım kendi kendime. Çünkü akşam kursa gitmek için hazırlandım ve yola koyuldum. Kaldırımda yürürken önümde iki tane dişican vardı. Önce beni fark etmediler. Sonra birisi fark etti ve herşey bu anda başladı :). Dişicanlar kendilerine bir çeki düzen verdiler, az hızlandılar… Yani sizin anlayacağınız felaket gaza geldiler, havalara girdiler. Ancak kaçırdıkları bir nokta vardı ki arkalarından yürüyen şahıs kursuna yetişmek amacıyla hızlı hızlı yürüyor ve maalesef kendileri ile ilgilenmiyordu. Yürüyüş kursun olduğu caddeye kadar devam etti ve sonrasında dişicanlar ne yaptı bilmiyorum. Tahminime göre dişicanlar o gazla, tüm Alanya’yı dolaşırlar :D.

Continue reading

iyi ki Doğdun Ayyas Blog

Bu yazıma benim içi önemli ve bir o kadar da güzel bir haber ile başlamak istiyorum. Daha h-yaman’ın olmadığı zamanlarda yayın hayatına başlayan, aziz dostum, yayın danışmanım, internet aleminin “Ayyas” kişiliği, Cem’in blogu “Ayyas Blog” 1 yaşında. Kendisine şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da başarılı yayınlar diliyorum. Şimdi kendi dünyamıza dönebiliriz. Üzerinde çalışmakta olduğum bir proje için gece 2’ye kadar olan çalışmalarıma sabahın körü diye tabir edilen zamanın da öncesinde yani 5 gibi kalkıyorum. Gün içinde de esneme, uyuma isteği gibi faalieyetler peşimi bırakmıyor. Proje bittiğinde ise “herşey güzel olacak” diyorum. Birkaç güne de bitecek gibi görünüyor, hadi hayırlısı. Sürekli bilgisayarın başında oluyorum ve sanki bilgisayar ile evlenmiş gibiyim :D. Yazımı yazarken saat tam olarak 07:12 ve güneşi az da olsa görebiliyorum bu da havanın bugün hoş olacağına işaret ;). Bugünlerde ayrıca çiçeklere, böceklere, ağaçlara filan takmış durumdayım. Sebebini ben de bilmiyorum :). “Fark Bulma Oyunu” da tarafımdan bizzat bitirilmiş bulunmaktadır. ilgilenenlere şuraya ekran görüntüsünü görmeleri için koydum bile. Birkaç gündür Erhan ile de görüşemiyordum. Evet gerçekten görüşemiyordum çünkü aradığım zaman genelde derste ya da başka bir uğraş ile meşguldü. Ta ki dün akşama kadar sürdü. Sonunda akşam telefonu açtı ve evet sesini duyabildim. Tam sohbet ilerlemişti ki zannedersem şarjı bitti tüm hevesim içimde kaldı :D. Şu telefon firmaları neden aküye bağlı bir telefon yapmazlar ki hiç anlamam. Tüm söyleyeceğim önemli şeyler kaldı ortada. Neyse başka bir zamana artık. Ha Erhan’ı da azıcık ispitleyeyim. Okulda dergi çıkartmak için çalışmakta :). Finalleri başlamış durumda. Peki o çalışıyor mu? Hayır :D. Bunları benden duymadığınıza göre yazımızı yavaş yavaş bitirebiliriz. Son olarak hayat güzel efem. Yaşamak, sevdiklerinizle yaşamak… Ancak denyo felsefesi ile büyümüş canlar kafanızı bozmadığı taktirde.

Aldım Anahtarını (:

Dün şurada, şu oyunu bitirme uğruna iddiaya girdiğimizi anlatmıştım. iddiaya göre saat 19:00’a kadar en fazla ilerleyen arzu ve isteklerini belirtecekti. Dün ben 12. piramitdeyken ablam maalesef 11. piramitdeydi :). Çok heyecan verici ve çekişmeli bir iddia oldu, gerçekten zevkliydi. Ancak ablamı da tebrik etmek lazım çünkü yılmadı ve benimle aslanlar gibi mücadele etti. Hatta bir ara korkmuştum beni geçecek diye… Şimdi iddianın sonucuna göre benim birşey isteme hakkım var. Gece boyunca düşündüm ve bunu güzel, h-yaman’ın ağzına layık bir kekden aşağısının kurtarmayacağı kanaatine vardım :D. Tabi en fazla bölümü yapmak için sürekli oyun oynamadık, araya işler girdi o oldu, bu oldu. Ha bu arada ben oyunun biteceğinden şüpheliyim :). Neyse iddiayı bir kenara bırakıp yurdumuzdaki bir habere dikkat çekelim. Bayramda Saddam idam edilmiş ve televizyon kanallarımız iyi birşey yaptıklarını zannederek defalarca bu olayı ekranlara getirmişlerdi. Dün Muş’da 12 yaşında bir çocuk evlerinin tavanına bağlı bir ipde asılı olarak bulunmuş. Acaba televizyon kanallarımız hala haber yaptıklarına ya da kaliteli yayın yaptıklarını mı sanıyorlar? Neyse deyip bunu da geçiyoruz. Bugün h-yaman’ın çok çalışması gereken günlerden biri. Yazı yazarken normalde güneşin çıkmış olması lazımdı ama hala teşrif edemediler :D. Bugünlük de bana müsade büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper (mucks öpme şeysi), sevdiklerinizin yanında hoş bir gün geçirmenizi dilerim.

Alırım Anahtarını

Pazar günü şurada tanıttığım “Fark Bulma Oyunu” insanlarda bağımlılık yapıyor galiba, dün bu kanıya vardım. Neden mi? Birkaç bölüm ilerleyince salçalık biberler çıkıyor iki fotoğrafta ve farkı isteniyor. Dün akşam önce ben didik didik aramama rağmen bulamamıştım ve sinirden çatlamıştım. Hmm sonra ablamın da aynı olay için çaba göstermekte olduğunu daha sonra yanına birkaç kişi daha alarak olayı abarttığını gözlemledim ki keşke cep telefonundan bir kare çekip koysaydım diye düşünüyorum. Monitörün içine düşeceğiz bu oyunu oynayanlar olarak neredeyse. Hatta işi iddiaya bindirdik, ablamın anahtarını alacağım elinden. Bugün akşama kadar bitirmem lazım bu oyunu, tabi oyun bitiyorsa :). Önce ben bitirdiğim taktirde çok masfraflı olacağımı buradan da duyurmak istedim ilgililere (: Şu sıralar (c.tesi, pazar, pazartesi) sürekli “Yaşar” dinlemekteyim ve MSN’de meraklı aynı zamanda mahalle aralarındaki dedikoducu teyzeler gibi vatandaşlar hemen “hayırdır” diyorlar. Özel bir sebebi yok, sadece dinlemekteyim ve şarkılar hoşuma gitmekte. Öküz altında buzağı arayanlara da bu kısım duyrulur. Sitemdeki inşaat çalışmaları sizin haberiniz olmaksızın gizliden gizleye devam etmekte, bu yüzden kafanıza yazı başlığı, header resmi ya da bunlar gibi birşeyler düşebilir kask takmayı unutmayın (: Bir de Beşiktaş dün yine yenilmiş (4-0). Şimdiye kadar hep Tigana’nın gitmesini istiyordum ancak şu andan sonra “Yönetim istifa” demekteyim. Takımı rezil edeceğiniz kadar ettiniz!!! Bir de son olarak Milliyet Gazetesi’nin şu yazısına göz atmanızı tavsiye ediyorum. Artık cahillik, şerefsizlik dizboyu. Hergün artan bu olaylar, zaten çok az olan keyfimizi bozmaya yetiyor değil mi? Yazıklar olsun bunu yapanlara… Bir de Alanya Lisesinden iki kız öğrenci bir birine dalmış tekme tokat (: Erkekler de tempo tutmuş “vur vur demir gibi kızsınız” diye. Polisler gelmiş ayırmışlar. Olay kızlardan birinin diğerinin giydiği çizme ile dalga geçmesinden ötürü olduğu saptanmış. Allahım bu gençliğe akıl ver, bizlerin de aklına mukaiyet ol!

Ortaya Bir Karışık

Bugün gündemim o kadar dolu ki hangisinden başlasam diye düşünüp duruyorum. Neyse ki karar verdim, ilk olarak kendimden başlayacağım. Dün sabah saat 10 civarında kalktıktan sonra ilk işim bilgisayarımın başına koşup sitem için başlattığım iyileştirme çalışmalarının bilgisayar aşamasını tamamlamak oldu. Herşey bilgisayarımın güç düğmesine basmamla başladı. Boot ekranı çıkar ancak masaüstü bir türlü açılmadı ve çareyi format atmakta buldum. Aslında yakın geçmişte bu olayı tekrarlamıştım ancak taktir-i ilahi, elden birşey gelmez :). Saat 2 gibi format işlemini tamamlayıp işlere devam ettim. Akşama kadar ise hoş sohbetler, kokoreç yemeler ve buna benzer faaliyetlerde bulundu(k). Akşam ise sitemdeki iyileştirme çalışmalarının internet aşamasını gerçekleştirdim ve yukarıdaki menüye yeni öğeler ekledim (abi bulamadıysan bi “yenile yap, şu yukarıda anasayfa hakkımda filan yazıyor ya oraya bakacaksın). Çalışmalar tabi ki bitmedi, yukarıdan aşağıya doğru gidecek. iki gündür sunucuda da bakım var. Bundan dolayı da ara ara site gidip geliyor. Sonra vay ben duymadıydım, yok ben bilmiyordum demeyin :D. Efem çalışmaları gerçekleştirdikçe sizlere buradan duyuracağım. Şimdi gelelim Hülya Avşar’a.

Continue reading

Fotoğraflarla Kokoreç Keyfi

Artık caddelerde sokaklarda yürüyemez, hatta kokoreç yerken bile rahat duramaz olduk. Çok ünlü olduğum için paparazziler peşimi bırakmıyorlar (inanmayın lütfen). Akşam yine Yiğit ile birlikte mekanımıza gidip kokoreç yiyelim dedik. Hasta olduğum için acılı acılı pek de güzeldi. Ancak Yiğit efendi benim gibi masumane bir kişiliğe karşı hazırlıklı gelmişti. Tam lokmaları ağzıma alırken cebinden çıkarttığı dijital kamerası ile patlattı flaşları. Mekanımızı merak edenler için şuradan göstereyim. Pek bir güzeldir kokoreçleri. Daha sonra yemek maceramız başlar ve ilk ısırığı almam ile vahşi Yiğit‘in bunu belgelemesi bir olur. Yiğit efendi bunlar yetmezmiş gibi siparişleri getiren kişicana hatıra fotoğrafı çekmesini istedi. O da şu işte. Birinci hangi arada bitti onu bilmiyorum ama ikinciye başlamıştım. Gayet doğal ve sakin bir ısırık atıyordum ki yine çekmişler beni. Ama bu kadarı yeter desem de çıkışta yine çektiler. O fotoğrafı da şöyle belgeledikten sonra kafamdan planlar kurmaya başlamıştım. intikamım kötü olacaktı. Ve oldu da. Yiğit‘i “peşmerge” diye tabir edilen bir biçimde çektim. O halini görmez ister misiniz bilemem ama şuradan göz atabilirsiniz. Bu fotoğraflardan sonra kokoreçci keyfimiz biter, yağmurlu bir akşamda hasta bir genç ve yanında enteresan bir kişilik yürüyerek uzaklara doğru giderler. Eve geldiğimde soğuktan soba ile bütünleşip nane limon içmekte buldum çareyi. Şimdi ise hastalığımın iyice grip denen denyoya çevrildiğini hissediyorum. Allah bana acil şifalar versin efem. Hasta olanlara da şifa versin, ablamı da unutmasın (: Şimdilik bana müsade yarın ve ilerleyen günlerde hoş yazılar ile karşınızda olacağım. Ha unutmadan, bu sitede MSN şifre kırma yöntemleri anlatılmaz. Ayrıca sitem diyanet işlerinin bir şubesi değildir, lütfen dini sorularınızı başka yerlere sorunuz. Kısa zaman sonra daha doğrusu bu fotoğrafların yankısı dinince “h-yaman Irak” ile karşınızda olacağım. Bizden ayrılmayın, esen kalın (kapanış da haber bülteni gibi oldu haaa pek bir asortik yani :D)