Son Hafta Analizim

Öncelikle 100. yılında şampiyon olan Fenerbahçe’yi tebrik ediyorum bir Beşiktaşlı olarak. Her ne kadar bu sene Türkiye ligini takip etmemiş olsam da son 3 haftadaki çekişmeyi görmüştüm. Daha önce de bir yazımda yayıla yayıla yer verdiğim gibi Türkiye ligi artık beni sıkıyor. Daha doğrusu söylentiler insanın canını sıkıyor. Sanki şampiyon olan her takım birilerine bağış yaparak büyük rüşvetler yedirerek şampiyon oluyormuş gibiydi. Özellikle bu sezon Beşiktaş’da olduğu gibi. iyi ki şampiyon olmadık değilse çok olaylar çıkacaktı. Zamanı geçti belki ama ben yine de fikrimi söylemek istiyorum; Beşiktaş, Kayseri ile oynadığı kupa finali maçına göre de o kupayı hak etmedi. Ne adına yakışır bir oyun oynadı ne de başka birşey. Şans eseri bulduğu bir golle kupayı aldı. Maç esnasında Yiğit ile telefon görüşmesi yapmış ve “inşallah alamayız” demiştim. Fakat ters etki yapıp kupayı aldık. Sevindim mi? Hayır, bilakis üzüldüm Kayseri adına. Kaldı ki şampiyon olsaydık daha da üzülecektim. Ama iyisi oldu en azından hak etmiş görünen Fenerbahçe şampiyon oldu. Şimdi takımın başına Lucescu gelecek söylentileri var inşallah da olur. Maç faslından sonra herhangibir hazırlık yapamadığım geçmiş anneler gününü kutluyorum, annelerimizin.

Continue reading

Son Günlerde Şeysi ve Dj Crazyblead

Son zamanlardaki Türkiye gündemi gibi bende de bir yoğunluktur aldı başını gidiyor. iş, ders, aşk, yemek vs. ile günlerimi yoğun şekilde geçiriyor bir taraftan da siyasi haberleri takip etmeye çalışıyorum. Bu seçimler bayağı renkli görüntülere ev sahipliği yapacak gibi sanki, şimdiden tahmin edebiliyorum. Maşallah ne çok milletvekili olmak isteyen varmış. Avukatından, dernek başkanlarına onlardan çaycı Selami abiye kadar. Gazı yiyip coşkuya mazhar olan herkes soluğu gazeteye “adayım anasını satayım” açıklaması yapmış. Yakında seçmen kalmayacak böyle giderse. Herkes aday nedir bu böyle? Hatta bazı kişicanlar da beni gaza getirdiler. Reis-i Cumhur seçiminde halkın oy kullanması durumunda olabileceğimi söylediler. Her ne kadar ben “çüşş” desem de insanı mod değişikliğine uğrattığı kesin. Sizin anlayacağınız siyaseti, ülke yönetimini herşeyi laçkalaştırdı devlet büyüklerimiz. Kendilerine bu üstün başarılarından dolayı plaket verilecek.

Continue reading

Yanıyoruz Hüleyn!!!

Küresel ısınmayı bir dönem ön plana çıkarmıştık. Ancak küre ısınmayı geçmiş ve level atlayarak direkt yanmaya başladı. Özellikle bizim sahil kesiminde haftasonu böyle alevsel bir hava akışı yaşadık. Suratınıza çarpan sıcak havayı hissedebiliyorsunuz. Ayrıca oturduğunuz yerde terleme mertebesine ulaşıyorsunuz. Duyduğuma göre pudra satışlarında gözle görülür derecede bir artış yaşanmış. Sebebi de gün boyu masabaşında çalışanların malum yerlerinin pişik olması 😀 Havanın bu sıcaklığı beni de etkiledi tabi. Beynim dönmüşcesine hareket ediyor, terlediğim zaman sinirlerim 1924’den sonraki enflasyon oranları gibi fırlıyor. Motorsikletimle giderken bile serinleyememem hatta daha da yanmam ne kadar sinir bozucu? Pazar günü bu olayı Yiğit ile beraber bizzat yaşadık. Doğal klimalı motorumun bile sıcaktan “yeter hülen deyus in üstümden dinlendir beni, vala hararet yaparım” gibi bir haykırışı vardı sanki. Bir de turistler var ki onlara da yandan yandan bir değinelim. Adamlar sanki hiç sıcak görmemişcesine soyunuyorlar ve de bu durumda dişi-kişi ayrımı yapmıyorlar. Hal böyle olunca Türk babacanlara bıyık ovuşturucu manzaralar çıkıyor.

Continue reading

Dalgalı Kur Modeli Hayatım

“Benim Dünyam” içine birşeyler yazmayalı uzun zaman olmuş. Bu geçen zaman içerisinde dalgalı kur modeline dönen hayatım; son bir iki haftalık süreçte düzene girdi. Bunu yapmamı sağlayan ve adı kesinlikle bende saklı olan bir dişican bulunmakta. Söz dişicanlardan açılmışken; Alanya’daki turist bacılarımız yavaş yavaş yüzlerini göstermeye başladı. Her ne kadar ben yüzlerine bakmasam, bakamasam da sizler için bir güzel bilgi olabilir 😀 Son günlerde sınavlarımın kötü olmasından başka bir sıkıntım yok. Onları da finallerde cumburlop (hüpletme şeysi) yapabilirsem ne güzel olacak.

Continue reading

Aşk Duvarkağıdı

Uzun zamandır grafik kategorisi altında duvarkağıdı yayınlamamıştım. Çünkü ortada duvarkağıdı yapacak bir durum yoktu 😀 Fakat son zamanlarda hayatımda yaşadığım dalgalı kur modeli bu sessizliği bozdu. Toplamda yaklaşık bir saatimi almış olup nihayetinde ortaya çok güzel bir resmin çıktığı çalışma oldu. Hmm bazen söylemek istediklerinizi kelimelere sığdıramazsınız ya da çekinirsiniz. işte böyle durumlarda resimler sahneye çıkar ve anlatılmak istenen herşeyi apaçık ortaya koyar. Benim de öyle oldu, anlatmak istediklerimi sözcüklere sığdırmak yerine pixellere sığdırdım 😀 Bu resim aslında ismi lazım olmayan fakat benim için çok önemli olan bir dişicana hibe edilmiştir. Fakat aynı duyguyu paylaşanlar için de ortak nokta sağladığı için umumun kullanması uygun görülmüş ve halka arz edilmiştir.

Continue reading

Günlerden Pazar…

Bu Pazar gününü diğerlerinden oldukça farklı bir biçimde geçirdim. Önce saatin 12’sinde yaptığım kahvaltı ile başlayalım. Pazar günlerinin en güzel tarafı geç kalkmak ve kendime izin vermiş olmam. 12’den saat 2’ye kadar CSS kodu yazdım ve sonrasında maceramız başladı Eren ile birlikte. Daha önceden planladığımız gibi motorlarımızla Kale’ye çıkacaktık. Nitekim öyle de oldu; çıktık kaleye… Sakin bir yerde mola verdik ve denize karşı birkaç fotoğraf çektik yüksek surlardan. Fotoğrafları merak ettiyseniz yeri gelmişken belirteyim; artık çektiğim fotoğrafları şurada ifşa edeceğim. Dün çektiklerim de işte tam şurada. Öhöö (öksürük şeysi), tam surlarda yani şurada dururken; bizim gibi birkaç genç kişican yanımızdan geçer. Ve bir tanesi “burayı yeni yapmışlar galiba” der. Bu andan itibaren Eren ile birbirimize bakışıp gülümsemelerimiz kahkahalara dönüştü. Arkasından espriler geldi. “Tabi tabi yeni yaptılar, hatta betonu Alanya Hazır Beton döktü” gibi gülmemizi çişimizi getircek aşamaya kadar artıran laflar dolaştı ortamda. Bu arada insanın gülerken neden çişi gelir hala anlayabilmiş değilim 😀

Continue reading

Hödüklere Atfen

Her zamanki gibi yine bir elimde klavyem bir elimde farem geçtim bilgisayarımın karşısına sabah sabah. Son günlerde kendimi işlere ve derslere verdim, malum haftaya sınavlar var. Onun için tüm işleri ertelemeye çalışıyorum ve sınavdan sonra da aşırı bir iş yüklenmesi olacağını tahmin ediyorum. Son zamanlarda tek değişim bu değil elbette, kişinin davranışına göre muamele yapmaktayım artık. Yani F=m.a (etki tepki zımbırtısı). Arkamızdan bolca iş çevriliyor bazı yaratıklar tarafından. Yüzüme gülümseyen yüzlerini gösterip arkamdan canavarımsı suratcıklarını gösteriyorlar. Hatta iki gündür MSN başlığımda “şerefsizlere…” diye başlayan bir taşlama bulunuyor. Ama şerefsiz vatandaş bir türlü üstüne almıyor ne hikmetse. Ve almadığı, bunu anlamadığı için “hödük” tanımlamasını kullanıyorum kendileri için. Ben kolay kolay kimse ile düşman olmam fakat olduğumda tam olurum, öyle bir düşünceniz varsa duyrulur :D. iletişim bölümünden taciz ediliyorum arkadaşlar, ahlaksız teklifler alıyorum. Üstelik bunu yapan bir dişican ve maalesef bir blogu var 🙁 Artık insanları tanımak gerçekten ÖSS sınavından daha zor bir durumda. Fakat hayattan zevk almak gerekiyor herşeye rağmen. Sizi sevenler için, arkadaşlarınız için, aileniz için… Bu arada aklıma gelmişken son dönemlerde damar parça dinlediğimi düşünenler varmış. Ben damar parçaları her zaman dinlerim. Aşık olayım olmayayım hiç fark etmez. Eğer damar şarkı dinlemekle aşık olunuyorsa, kocaman yaşını başını almış, torun torba sahibi teyzelerin dinledikleri de damar şarkı ve onlar da aşık 😀 (töbe töbe). Yakında sanal alemde bir kampanya başlatmayı düşünüyorum “Aşık olmadan inadına damar dinlemek” adında. içeriği buradaki gibi olabilir, detaylarına bakacağız. Şarkı demişken aklıma geldi; Murat Göğebakan da sürpriz yaparak yeni albümünü çıkarmış. Murat Göğebakan’ı her zaman beğenerek dinlerim, yeni albümünü de dinledim ve çok hoş olduğu kanısındayım. Neyse kendi problemlerimle sizleri de sıkmayayım geçelim janjanlı hayatımıza. Efem havalar bir hayli sıcaklaştı ve turistler yavaş yavaş çoğalmaya başladı caddelerde. Özellikle dişican turist sayısında gözle görülür bir artış söz konusu. Ne diyelim Allah daha çok versin, versin ki daha çok döviz kalsın bize.

Continue reading

Acaip Bir Mart Ayı

Aslında sırada bir mim daha vardı lakin hergün mim hergün mim olmuyor canım böyle. Arada bir “huh” dünya demek gerekiyor. Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır atasözünü iki gündür tastiklemekteyiz. Hoş bir soğuk ve titreyen dişican-kişican gruplarını görmek bir hayli mümkün oluyor. Titreme aslında şundan oluyor; kendileri yazın geldiğini zannedip yazlık cicileri giymeye başladılar. Sonra da soğuk hava “repeat” halinde kendisini gösterince titreştiler. Neyse ki soğuk havalar etkisini daha fazla göstermeden hafta sonu bizi terk ediyormuş. Sanırım ondan sonra yazlık cicilerimizi giyebileceğiz. Hazır konu mart ayından açılmışken pisiciklere de değinelim azıcık. Herifler kafayı bozmuş vaziyette yaşıyorlar, hepsi birer psikopat olmuş. Dün dört kediyi bir arada gördüm ve gençliğin vermiş olduğu muziplikle kedileri kovalamayı aklımdan geçirmiştim. Hep söylerim bu Alanya’nın kendileri çok tembel hiç koşmazlar diye. Yine aynı durum geçerliydi bu dört kedi için de… Yanlarına gitmem onlar için hiçbirşey ifade etmedi maalesef. Herifler kılını bile oynatmıyor ve beni dellendiriyorlardı. “Pist, hoşt” gibi enteresan seslendirmeler yapmama rağmen onlar bana baktı ben onlara. Kedilerin bir 70’lik rakısı ve çilingir sofrası eksikti. O da olsa beraber oturup içme eyleminde bulunabilirdik. Yaklaşık onbeş dakika sonra kedileri korkutamayacağımı korkutsam da onların korkmayacağını anlayıp mekanlarından uzaklaştım. Ben ise şu sıralar çok acaip projeler içine kendimi atıyorum. Günlerim “Winzip” ile sıkıştırılmış gibi yoğun geçiyor. Sabah sabah Winamp da çok hoş parçalar seçiyor. Örneğin “Bağa gel bostana gel” :D. Bu türkünün sözleri arasındaki bağı bir türlü bulamama rağmen dinliyorum. Hayır bağ ile bostan ile sevilenin ne gibi bir bağlantısı bulunabilir ki :D. Bir de “Denizin dibinde Hatcem” vardır ki o başlı başına bir sorun. Denizin dibinde demirden evler ne arasın… Fakat herşeye rağmen türküler yine de güzeldir, sıcaklık vardır. Hmms bir de Erhan’ın sitesi birkaç gündür kapalı ve bu haftasonuna kadar böyle devam edecek. Gelen ziyaretçi yoğunluğunu sunucusu kaldıramamış. Haftasonu yeni yuvasına taşınacak, ilgilenenlere duyrulur. Bu aralar yine yemek çıtasını arttırdım, çok acaip yiyor hemen yakıyorum. Kilo sorunum olmadığını vurguladıkça acıkıyor, acıktıkça tıkınıyorum. Dün evdeki bir tepsi böreği sanırım yedim :D. Neyse sakın siz denemeyin ölürsünüz mazallah. Herkese güzel bir gün diliyor, acaip kedileri görmenizi temenni ediyorum 😛

Yoğunum

Sabahın köründe yine arkamdan kovalayan var gibi kalkıp bilgisayar ile bütünleştim. Horozlarla daha önceden yaptığım yarışma devam etmekte hala, yani ben onlardan daha erken uyanıyorum :). Önce yazımı yazıyor, sonra da ay sonundaki sınavlarım için çalışıyorum. Yeri gelmişken onu da hatırlatayım; bundan sonra ay sonuna kadar yoğunlaşmış şekilde ders çalışıyorum, bilgisayara sadece akşamları birkaç saat oturabileceğim. ingilizce kursum da bitmek üzere, dün sınavmızı olup kendi çapımızda bir derece ile belgeyi almaya hak kazındın :). Dün birazcık analiz yaptım da mart ayı benim için dert ayı. Ailemin dört ferdinin doğumgünü var bu ay içinde :). Sözün kısası maddi kriz içerisindeyim. Bu yüzden bir süreliğine Google’ı satın alma hayallerimi kenara bıraktım Mart ayının bir diğer ilginçliği de kedilerin üreme faaliyetlerini ulu orta yerde yapmaları. Hal böyle olunca ufacık veletler bile “aaa napıyo bunlar” diye bakınıp duruyorlar. Hadi velecanları geçtim de kocaman dedecanlar bile hayret ve ibretle bakıyorlar :D. Dişicanları hiç söylemiyorum, onlar ayrı bir gezegenin insanları gibi davranıyorlar. . Dün YouTube’un kapandığına dair bir yazı yazmış ve kendi yorumumu dile getirmiştim. Benim gibi düşünen dört tane üniversiteli kişican dilekçe vermişler açılması yönünde. Diğer yandan da alem-i internette yine illegalliğimizi gösterip çoğu sitede “Yasaklı Youtub’a nasıl girilir” sorusuna cevap verilmiş. Sanırım birkaç güne kadar tekrar erişime açılacak :D. Sabah sabah bir de magazin turu atayım dedim ve evlere şenlik haberlerle dolu magazin gündemi. Normal gündemde yazacak birşey bulamıyorlar fakat magazinsel olaylarda maaşallah hiç bir problem yaşamıyorlar. Neyse efem sabah sabah yine uzattıkça uzatıyorum. Yanımda bitmesi gereken üniteleri içeren kitaplar, okunmayı bekleyen bilgisayar dergileri ve yapılmayı bekleyen işler var. Değilse çay da içerdik :P.

Pazar-Oyun Keyfi

Pazar günleri işe gitmek gerçekten hoş bir durum olmasa gerek. Sabahın köründe hane halkı uyurken kalk işe hazırlan bir sürü iş. Zaten bu durum kendisini dişican kategorisinde hissedenler için ayrı bir felaket… Kalk, saçını başını düzelt, makyaj yap, orana burana mis kokular sür derken hemen bir saat gidivermiştir. Neyse sonra evden çıkılır havaya göre bir ayakkabı seçilir ve doğru işin yolu tutulur. işe gelinir sabah sabah güzel birkaç esnemeden sonra kahvaltı yapılır ve sonra, evet sonra bilgisayarın başına geçilir :D. Eğer yoğun olmayan bir iş ise o site senin bu site benim akşama kadar dolaşır durursunuz. Ama yine de canınız sıkılır. Bu iş pazar gününü evde “kös kös” oturan insanlar için de geçerlidir. Tamam pazarların bir güzelliği vardır. Geç kalkılır, sıkı bi kahvaltı ve arkasından bilgisayarın başında geçen saatler. Fakat bir kaç saat sonra canınız sıkılır, daralırsınız. işte her iki grup için de bu sıkıntıları, daralmaları önlemek için, pazar günlerini değerlendirebileceğiniz, sıkıntı derdine deva, evlere şenlik online birkaç oyun tanıtacağım bu yazımda. Ufak bir notum olacaktı; eğer bu oyunları iş yerinde oynayacaksanız haftaiçi oynamayın. Malum patronunuzun bir anlık kızgınlığına gelip dışarıda bulabilirsiniz kendinizi. Neyse ben daha fazla uzatmadan oyunlara geçelim.

Continue reading