Öncelikle 100. yılında şampiyon olan Fenerbahçe’yi tebrik ediyorum bir Beşiktaşlı olarak. Her ne kadar bu sene Türkiye ligini takip etmemiş olsam da son 3 haftadaki çekişmeyi görmüştüm. Daha önce de bir yazımda yayıla yayıla yer verdiğim gibi Türkiye ligi artık beni sıkıyor. Daha doğrusu söylentiler insanın canını sıkıyor. Sanki şampiyon olan her takım birilerine bağış yaparak büyük rüşvetler yedirerek şampiyon oluyormuş gibiydi. Özellikle bu sezon Beşiktaş’da olduğu gibi. iyi ki şampiyon olmadık değilse çok olaylar çıkacaktı. Zamanı geçti belki ama ben yine de fikrimi söylemek istiyorum; Beşiktaş, Kayseri ile oynadığı kupa finali maçına göre de o kupayı hak etmedi. Ne adına yakışır bir oyun oynadı ne de başka birşey. Şans eseri bulduğu bir golle kupayı aldı. Maç esnasında Yiğit ile telefon görüşmesi yapmış ve “inşallah alamayız” demiştim. Fakat ters etki yapıp kupayı aldık. Sevindim mi? Hayır, bilakis üzüldüm Kayseri adına. Kaldı ki şampiyon olsaydık daha da üzülecektim. Ama iyisi oldu en azından hak etmiş görünen Fenerbahçe şampiyon oldu. Şimdi takımın başına Lucescu gelecek söylentileri var inşallah da olur. Maç faslından sonra herhangibir hazırlık yapamadığım geçmiş anneler gününü kutluyorum, annelerimizin.

Günlük hayatıma dönecek olursam, odam yine çok berbat durumda. Cdler bir yerde kitaplar bir yerde… Bilgisayar dergileri ve kaynaklar başka bir dert zaten. Masamın üzerinde kir tabakaları görüyorum. Sanırım 6 ay önce temizlemiştim en son. Faremin altı aşınmış, kendinden geçmi ve “sil leyn beni” diyor 😀 Nevet temizliyiciğiim fakat vakti gelince. Çünkü ne zaman odamı temizlemeye çalışsam ya bir engel çıkıyor ya da birşeyler oluyor ve yarıda kalıyor. Uzun sürmesi de cabası.

Havalar gittikçe ısınıyor eş zamanlı olarak turistle de ısınıyor, soyunup, dökülüp cıbıl cıbıl dolaşıyorlar. “Abaza” diye hitap ve tabir ettiğimiz bazı arkadaşlar da onlara bakıyor. Ancak öyle böyle değil çok acaip bir bakış. O bakışları ile sanki tenhada kıstıyor dişican turist ablalarımızı. Şöyle sahile inince görüyorum da sezon yavaş yavaş açılıyor. Acaba turizm yine kötü mü geçecek sorusu aklıma geliyor. Çünkü bir kaç sezon öncesinde bu günlerde her cenah turist kaynıyordu. Umarım beklenilen patlama sonraki günlerde yaşanır.

Eğer alışverişe gidiyorsanız ve gittiğiniz alışveriş merkezinde birçok tanıdığınız varsa, bunun yanında ekstra bonus mahiyetinde tanıdığınız insanlar da alışverişe geliyorsa vay halinize. Mağazada tanıdığınız varsa uzun bir süre mağazadan çıkamıyorsunuz. Gerçi bu süreyi dişican satış elemanları da etkiliyor 😀 Yine de tanıdığınız birisi varsa bir türlü kapıya yönelemiyorsunuz. Hele bir de ürün satın alacaksanız “dost kazığından” ikram eder size. Şimdiye kadar yemedim yemem de inşallah 🙂 Bu olay Yiğit ile cumartesi akşamı gittiğimiz Alanyum maceramızdan esinlenerek yazılmış olup karakterlerin alayı gerçektir. Kendisine çıkışta araba ile yürek hoplatan hareketler de yapmış olup sessizliğini bozmadığı için teşekkür ediyorum.

Eveet, yine geldik bir yazımızın sonuna. Bu kadar geyik fazla bile. Neden? Çünkü ders çalışmam lazım. He, bu arada aklıma gelmişken şu MSN’deki saçmalıklar artık canımı pek fazla sıkmaya başladı. Listemdeki birkaç kişide “kişinizi listeye ekli değil ekleyin onu” diyor ve beni çileden çıkarıyor. Büyük ihtimalle sınavlardan sonra MSN adresimi sitemin uzantısında ya da gmail hesabıma aktaracağım. Değilse ya MSN beni öldürecek ya da ben onu 😀 Hadi bakalım şimdilik hepinizi pai&mucks (2 in 1, pehh)

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

1 comments

Bence de iyiki şampiyon olmadık hamdi. Yoksa 1-2 maç kaybettikten sonra ortalığı ayağa kaldıran, bizleri birbirimize düşüren Fenerbahçe Yönetimi, biz şampiyon olsaydık ABD ile işbirliği yapıp ülkeyi topa bile tutardı valla.

Bir cevap yazın

*