Televizyondan, Yaşamdan

insan günlüğünün kıymetini kapalı kaldığında anlıyor. Mesela Kral TV’deki dişicanları şikayet edemedim kaç gündür. içime oturdu, moralim bozuldu. Sabahları genelde kalkınca Kral TV’yi açıp kliplere göztarım ve sabahın köründe müzik keyfi yapmaya çalışırdım. Ancak uzunca bir süredir bu keyfim katledilmiş durumda. Sebebi ise ismini bilmediğim, kendini birşey sanan dişican. Resmen katlediyor sabah keyfimi :). Yani işin açığı artık Kral Tv değil de başka video klip yayınlayan kanalları tercih ediyorum. Hiç olmazsa araya uzun uzun konuşan canlar girmiyor. Bir de Hakan Gündüz keyfim vardır sabahları. Dinlemediğim gün nadirdir. Hergün takip etmeye çalışırım. Ne bileyim hoşuma gidiyor sohbetler. Bir zaamanlar (lise çağlarımda :)) Muzo vardı. Yastık sohbeti diye bir programı vardı. O da hoşuma gidiyordu. Neden mi? Millet Muzo’yu arıyordu ve amaç biraz fırça ve hakaret yemek. Muzo da çaktırmadan karşıdakini salak yerine koyup bir güzel aşağılıyor ve karşıdaki de gülüyor. Maalesef kişicanların sayısı bu konuda daha fazlaydı. Şimdi önceden dinlediğimden farklı bir radyodaymış onun için takip edemiyorum. Bir de bugün anladım ki bizim sağlık kurumlarımız hala akıllanmamış. Sağlık raporu almak için sağlık ocağına gittim. Sadece 9,5 YTL ücret ve bir fotoğraf yeterli oluyor rapor için. Doktor bey amca sadece imzalıyor :). Sağlam mısın, çürük müsün hiç bakmıyor bile. Sanki ikamet kağıdı veriyorlar. Çünkü aynı şeyleri muhtar bey dede de istiyor :D. Onun ücreti bu kadar fazla değil sadece 2 YTL . Okullara girmek bile istemiyorum orası içler acısı. Hmmm okul dedim de aklıma geldi bugün kardeşlerimizin , yeğenlerimizin karne alma günü. Kimisi ilk defa yaşayacak o heyecanı kimisi birçok defa tatmıştı hayatın bu acı cilvesini :D. Hele ki kırığınız varsa tamam olay bitmişir. Gerçi benim çok az oldu ama yine de bir kötü oluyorsunuz. Tüm kardeşlerimin karnelerinde 5ler ile evlerine dönmelerini diliyorum. Eee bu kadar anlattık artık müsade isteyelim bir dahaki sefere çay da içeriz inşallah.

Selamun Aleykum Dünya (:

Yayından gittik, yeniden geldik olmadı bi daha gittik. Artık umarım artık sürekli yayında oluruz çünkü göçebe yaşayan ya da sürekli taşınan insanlar gibi son 48 saatte siteye orda oraya taşıyıp durduk. Eski sponsorumun sunucusunda çıkan problemler nedeni ile karşılıklı olarak ayrılma gereksinimi duyduk. Sponsor aradık ki bir arkadaşımız iyi niyeti ile bize yardım etmek istedi ancak benim site azıcık ucundan hayvanımsı özellikler istediği için olmadı. En sonun kendimizi barındırabilecek, umarım uzun süre de devam edecek “HemenHost” firmasına geçtik.  Site de bu yeni sunucu ile sanki hızlanmış gibime geldi ama tam olarak bilemiyorum.  Bir de işin domain yani ala adı yönlendirme işi var ki namussuz olay 48 saat içinde tam olarak çözülüyor. Şu an biz Alanya’dan “hoyt dünya” diyebiliyoruz. Başka şehirleri bilemiyorum. Aslında değişik yerlerden giren arkadaşlar sii (ses kontrol şeysi) ve girdiği yerin adını yazsa bilgi sahibi oluruz.

Continue reading

Kekin Ardından

Bazen düşünüyorum da ne kadar enteresan bir milletiz. Mesela kağıt mendillere selpak diye hitap eden başka bir toplum yoktur sanırım. Örneklerini çoğaltabiliriz mesela iPod, cif, nescafe… Ancak anlaşmada sorun yok yani satıcıdan “hüseen abi ordan bi tane selpak” ver (Alanyalı canlar bazı kelimelerde tescillidir, şekil1 deki gibi Hüseeen derler sırf onun için “Hüseyin” ismimi kullandırmıyorum) dediğinizde “o ne lan” demiyor, direkt uzatıyor sana mentollüsünden bir tane kağıt mendil. Bugün dikkatimi çekti markette de ondan yazdım. Bir de reklamlardaki şu kaba sesli amcalar var ya onlardan bahsedeceğim. Cici cici bir oyuncak reklamı var, oldukça da sevimli. Ancak arka fondan amcam bir bağırıyor ki bırakın çocuk o oyuncağa ilgi duymayı, alsanız korkar vala :D. Bugünlerde bi tane çukulata reklamı var böyle bi amca çıkıyor konuşuyor sonra komik bir tip arkadan “korkutmadan söyle” diyor :D. Bayılıyorum o reklama hem ürüne hem de tiplemelere :D. Neyse günlük yaşantımıza dönelim biz yine. Dün sonunda muradıma erdim, ablamın azıma layık, soslu, pek bi güzel kekini yedim :D. Ablamın eline sağlık pek güzeldi. inşallah devamını da görmek isterim; şöyle havuçlu kekler, terbiyeli çorbalar, kıymalı dolmalar filan :D. Ahh ahh yemek mevzusuna bir girince çıkamıyorum nedense. Küçükken ben böyle değildim aslında çok az yerdim. Hatta bazı resimlerimde kemiklerimi sayabilmeniz mümkün (gerçi şimdi de çok değişik değil ya neyse). Yakında ülke ben ve benim gibi birkaç kişican tarafından kıtlığa girecek Allah korusun. Gördüm mü dayanamıyorum anacım napim, yemek görünce radarlar devreye geçiyor, “auto  mode” bişey yapamıyorum :D. Düşündüğüm bir şey daha var; acaba benden bir tane daha olsa ne olurdu? Cevabını da düşündüm; ülkeler işbirliği yapıp “koruma, kollama” derneği açarlardı :D. Avea’nın da 9333 hattındaki bilgisayar çıldırmış. Akşam aradığımda günaydın, sabah aradığımda iyi geceler diyor. Ee bitti!!! :D.

Bir Pazar Günü Sabahı…

Pazar günleri en çok sevdiğim şey sabah kahvaltısından sonra çayımı alıp bilgisayarın başına geçmek ve internette o site senin bu site benim, divane gibi dolaşmak. Tabi bunun zevki pijamalar ile çıkıyor, yani pijamaları çıkarınca büyü bozuluyor. Şöyle Kubat, Yavuz Bingöl de olunca arka planda bu muhteşem üçlü tamamlanmış oluyor. Şimdi de yukarıda anlattıklarımı yapmaya çalışıyorum yani o site senin bu site benim dolaşıyorum :). Efem dün yeni bir monitor almaya karar verdim LCD olanından. Ancak bilgisayar için yeni birşey alacağım zaman her zaman olduğu gibi yine kararsız kaldım. Aslında kafamda bir model belirlemiştim ki imdadıma Cem yetişti. Onunla da şöyle ufak bir araştırma yaptık ve beğendiğim monitöre Hakan’ın da referans vermesiyle alacağım modeli belirledim. Alacağım monitör işte tam şurda yer alıyor, eğer bir önerisi olan varsa yorumlarda belirtirse sevinirim. Bugün ablam da kekimi yapmış, yani akşama doğru kek yemeye gideceğim (bu kek iddiadan kazanmış olduğum kek) :D. Dün demiştim çok yoğunum, projeler ile uğraşıyorum diye. Birisini bitirmek üzereyim ki “o la la” :D.  Şimdilik bana müsade. Yazılacak makaleler, hazırlanacak temalar, bitmeyi bekleyen projeler var. Şimdi onlarla sevişme zamanı 😀

Siiii (Ses Kontrol Şeysi)

Yaklaşık 10 saattir kapalı olan sitemiz yayınına kaldığı yerden devam ediyor efem. Dün cuma namazında yaptığımız yağmur duası gali tuttu ki şu anda Alanya’da sağanak yağmur mevcut :). Yağmurlu havaları beni ıslatmadığı taktirde sevdişğimi daha önceki yazılarımda da söylemiştim, neyse. Şu dünkü mimleme olayı çığ gibi büyümeye devam ediyor. Blogcu arkadaşlarımızın kirli çamaşırları bir bir çıkıyor ortaya. Hakan’ın da dediği gibi Testere filminden esinlenere k”seninle bir oyun oynayacağız” tarzı birşey oldu :D. Efem, şu sıralar müthiş projeler aklımdan geçiyor ve ilgilenmekte olduğum bir takım projeler de mevcut. Onçün oldukça yoğun bir mesai yapmaktayım. Sabahın erken saatlerinde başlayan bu maraton gecenin ilerleyen vaiktlerine dek devam etmekte. Tabi gecenin ilerleyen vakitlerinde kafa yerinde olmuyor. Akşam Yiğit ile konuşurken sitenin yayından çekildiğini gördük. Hostcumuz Ufuk abi var sorunları hep ona iletiriz. Ben Yiğit’e Ufuk abiye bildir diyeceğime ne dedim? “Yiğit, lan olm Yiğit abiyi ara da ilgilensin site ile” :D. Görüldüğü gibi h-yaman’ın kafası o vakitten sonra işlememeye başlamış ve ne yaptığını bilmeyen deli divane karıncalar gibidir. Hmm projeler ise hiçbir zaman bitmez, yani bugün akşam yarın, sonraki gün de devam edecek. Ortaya çıkan mahsülleri burdan duyuracağım, hepsi de birbirinden güzel olacak. Ahh ah neyse efem daha fazla vaktinizi çalmayayım, şimdilik hem bana hem size müsade.

Mimlendik, Mimleriz O Zaman

Bir blogger arkadaşımızın başının altından çıkan güzel bir oyun ile beraberiz :). Oyunun amacı şöyle; siz hakkınızda merak edilen beş şeyi yazıyorsunuz tabi bu beş şeyin yanında beş kişiyi de hakkında merak edilenleri yazması için mimliyorsunuz. Nasıl? Çok hoş değil mi? Hoş çünkü ben bile çoğu arkadaşımın bilmediğim taraflarını öğrendim ki sizlerin de bu yolla bizler hakkında eğlenceli bir şekilde bilmediğiniz, belki de merak ettiğiniz yönlerini öğreniyorsunuz. Beni mimleyen iki isim vardı. ilki Hasan, ikincisi ise Hakan. Hadi bakalım başlayalım.

Continue reading

Blogum Var Oh Ne Rahat

insanın bir blogunun olması ne kadar güzel. Kimi zaman dertleşiyorsunuz ki ben bunu nadir yapıyorum, kimi zaman da eğlenceli şeyler yazıyorsunuz (always anacım (:). Bunların yanında faydalı bilgiler, kayda geçirilmiş makaleler de… Önceden yazmış olduğunuz birçok makale ileride size hizmet, yardımcı olmak, yoğun bir vakitte messenger’dan soru soran bir kişiye cevap verme faaliyeti olarak geri dönüyor :D. Bu kısımda saçmaladım mı bilmiyorum da heyecan var biraz ondandır. Önceden bir tanıdığım bir soru yönelttiği zaman, sorusu bilgisayar ile ilgiliyse MSN’den uzun uzun anlatamaya başlardım. Şimdi ise verdiğim cevap bir kişican ise “yorma beni olm siteye gir yaz oraya bilmem ne diye arattır, sonra çıkan sonuca göre davran” diyorum. Bu eğer bir dişican ise az önce söylediğim cevap ağır kaçacağından dolayı “bayan lütfen emniyet kemerinizi bağlayınız ve siteme iniş yapınız, daha sonra arama motorunda şunu şunu arat çıkan sonuçlardan şöle şöle yap” diyorum. Yani önceden saatleri bulan işlemler blogum sayesinde artık saniyeler sürüyor :D. Bu nerden mi çıktı? Aklıma geldi işte öylesine yazdım. Uzun süredir (yaklaşık 4 gün) internetsiz kalan ablam sonunda internetine kavuşmuş. “Günaydın bayan” diyerek hemen etiketlemeye alıyorum kendisini :D. Kaç gündür bu anı bekliyordum (pehh yan gelip yatma şeysi). Şu an Gürkan’a Ankaralı Namık’ın “Hovarda” isimli parçasını göndermekteyim (hehhe demiştim Gürkan intikamım kötü olcak die). Ben mi? Hiç dinlemem laf olsun diye durur sabit diskimin ücra köşelerinde. Ben son zamanlarda Yaşar’ın Hayırdır inşallah’ına takmış durumdayım. Çok pis şarkı, adamı huşu içerisinde aşık olmaya zorlamakta :D. Ahh ahh zamane gençliği işte… Hmm ben yazıyı bitirirken Gürkan, Ankaralı Namık’ı dinlemeye başladı bile :D. inanmıyorsanız buyrun bakın (intikam alınmıştır, görev tamam) :D. Neyse efem bana şimdilik müsade. Sınavlar yaklaşmakta ve biraz ders çalışmak lazım (hayatımdaki en nefret ettiğim şey). iyi geceler (gece okuyanlar için), günaydın (sabah okuyanlar için), iyi günler (genelleme).

Etiket Manyaklığı ve Havalı Dişicanlar

Birkaç gündür kendimle ilgili birşey yazamıyorum yoğunluktan. Gerçi hayatımda öyle aman aman birşeyler yok her zamanki gibi. Son günlerde bilgisayar ile bütünleştim zaten. Neredeyse 24 saatin 18’i onun başında geçiyor. Cumartesi gece Ayyas ile başlayan etiketlenme macerası benim için hala devam etmekte. Yazı sayısı 600 küsur olunca böyle oluyor işte, kısım kısım yapıştırmak zorunda kalıyorum etiketleri. Neyse birgün gelecek bütün yazılarım etiketlenmiş olacak ki bu zaman çok uzak değil (umarım). Onun dışında gece müthiş bir karın ağrısı çektim ki ölüyorum sandım ilk başta. Bayağı bir kıvrandıktan sonra o da geçti gitti. Şimdi dönelim renkli dünyamıza. Kızlar acaba kaldırımda arkalarından yürüyen erkekleri hep kendilerini takip ettiklerini mi sanıyorlar? Dün bu sorunun cevabını aradım kendi kendime. Çünkü akşam kursa gitmek için hazırlandım ve yola koyuldum. Kaldırımda yürürken önümde iki tane dişican vardı. Önce beni fark etmediler. Sonra birisi fark etti ve herşey bu anda başladı :). Dişicanlar kendilerine bir çeki düzen verdiler, az hızlandılar… Yani sizin anlayacağınız felaket gaza geldiler, havalara girdiler. Ancak kaçırdıkları bir nokta vardı ki arkalarından yürüyen şahıs kursuna yetişmek amacıyla hızlı hızlı yürüyor ve maalesef kendileri ile ilgilenmiyordu. Yürüyüş kursun olduğu caddeye kadar devam etti ve sonrasında dişicanlar ne yaptı bilmiyorum. Tahminime göre dişicanlar o gazla, tüm Alanya’yı dolaşırlar :D.

Continue reading

Aldım Anahtarını (:

Dün şurada, şu oyunu bitirme uğruna iddiaya girdiğimizi anlatmıştım. iddiaya göre saat 19:00’a kadar en fazla ilerleyen arzu ve isteklerini belirtecekti. Dün ben 12. piramitdeyken ablam maalesef 11. piramitdeydi :). Çok heyecan verici ve çekişmeli bir iddia oldu, gerçekten zevkliydi. Ancak ablamı da tebrik etmek lazım çünkü yılmadı ve benimle aslanlar gibi mücadele etti. Hatta bir ara korkmuştum beni geçecek diye… Şimdi iddianın sonucuna göre benim birşey isteme hakkım var. Gece boyunca düşündüm ve bunu güzel, h-yaman’ın ağzına layık bir kekden aşağısının kurtarmayacağı kanaatine vardım :D. Tabi en fazla bölümü yapmak için sürekli oyun oynamadık, araya işler girdi o oldu, bu oldu. Ha bu arada ben oyunun biteceğinden şüpheliyim :). Neyse iddiayı bir kenara bırakıp yurdumuzdaki bir habere dikkat çekelim. Bayramda Saddam idam edilmiş ve televizyon kanallarımız iyi birşey yaptıklarını zannederek defalarca bu olayı ekranlara getirmişlerdi. Dün Muş’da 12 yaşında bir çocuk evlerinin tavanına bağlı bir ipde asılı olarak bulunmuş. Acaba televizyon kanallarımız hala haber yaptıklarına ya da kaliteli yayın yaptıklarını mı sanıyorlar? Neyse deyip bunu da geçiyoruz. Bugün h-yaman’ın çok çalışması gereken günlerden biri. Yazı yazarken normalde güneşin çıkmış olması lazımdı ama hala teşrif edemediler :D. Bugünlük de bana müsade büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper (mucks öpme şeysi), sevdiklerinizin yanında hoş bir gün geçirmenizi dilerim.

Huuuhh (Camda Buhar Oluşturma Şeysi)

Dün bahsettiğim soğuklar hala bizi terk etmedi ve donarak geçirdiğimiz evrimi tamamlamak üzereyiz. Gerçi ben alıştırdım sayılır. Atkı, bere, kaban üçlüsü ile pek soğuk işlemiyor. Gerçi bunları giydiğim zaman dış görünümüm iki kart artıyor. Daha da kötüsü ingiliz Ajanları’na benziyorum. Sıcak bir yere girdiğimiz zaman “ohh be” diyoruz Avea reklamında oynamışcasına. Dün bir tane teyze evimizin yanındaki ekmek fırınına gelmiş ve yarım saat çıkmamış. Sebebi sorulunca “burası ne güzel, sıcacık” demiş. Güzel ülkemin güzel insanları işte… Dişicanlar zaten ayrı bir alem bu soğuk konusunda. Dün bir abla gördüm öyle bir giyinmişti ki Sibirya’da bile öyle dolaşabileceğini düşünüyorum şu anda. incecik, yazlık kıyafetle bu havada dolaşılır mı? Demek ki dolaşılırmış. Ben şurda banyoya gidip traş olmaktan korkarken elalem dışarıda transparan giyinip şekil yapıyor. Traş dedim de aklıma geldi. Bu aralar pek sakalımı kesmiyorum. Doğal olarak evde anne faktörü ile karşılaşıyorum. Birazcık uzanyınca zorlamalar, tehditler arka arkaya geliyor. Mecburen kesmek zorunda kalıyorsunuz. Aynı dün sabah da annem traş olmamı istemiş ve bu soğuktan tırsarak ben gelen bu emire itaat etmemiştim :). Ancak baktım rahat bırakılmıyorum mecburen traşımızı olduk. Dakikaya tam olarak tutmadım ancak 2,5 dk kadar sürdü. Kesik yok ama yüzümün çeşitli bölgelerinde kalıntılar var. Efem benim diyeceklerim bu kadar. Yazmaktan ve eşzamanlı soğuktan dolayı ellerimi hissetmiyorum. Gidip sobanın boralarına sarılacağım. Kendinize cici bakınız.