Bu aralar host sponsorum ile aramızdan su sızmıyor desem yeridir. Kendisi ile yemediğimiz halt kalmazken, gecenin bir vakti nargile mekanından çıkıp azıcık da sapıtaraktan çorbacıya doğru ilerlemek pek hoş oluyor. Bu gruba kokoreç anılarımın en güçlü kahramanı Yiğit de eklenince evlere şenlik manzaralar ortaya çıkabiliyor. iskele yolundaki barlar neden köpek beslemektedirler sorusuna cevap ararken o köpeklerden birisi her an üzerine atlamak için fırsat kollamaktadırlar. Korkudan gazı kökleyip virajı ufacık motosikletle tır gibi almak da bu durumun vazgeçilmezidir. MOBESE denilen kameralara el sallamak da başka bir keyif veriyor insana 🙂 Çorbacıda ise paça ve dil çorbası içilmezse çok büyük bir terbiyesizlik olur.

Diğer taraftan gecelerimi karartan rüyalar da görmekteyim. Bir dişican tarafından evire çevire dövülüp, dövüldükten sonra bir uçurum kenarına ışınlanırsanız hiç şaşırmayın. Çünkü dayak yediğiniz dişican sizi o uçurumdan aşağı yuvarlayacaktır. Tam aşağı düşerken “hoaaaa” diye uyanmanız makuldür. Değilse ölümünüzü izler durursunuz. Ben genelde bir yerden uçup, düşerken “hoaaaa” diye uyanıveriyorum 🙂 Bunun hangi hayra alamet olduğunu çözemeden bir rüya daha görebilme yeteneğine sahibim. Evlendim. Evet, rüyamda evlendim 😀 Her ne kadar ben evlendiğim dişicanı o da beni bilmese de rüyanın yoruma pek açık olduğunu sonradan öğrendim. Yeri gelmişken Hakan’ın açtığı rüya tabiri bölümü ilk defa işime yaradı. Kendisine bu hizmetinden ötürü bir ara Facebook’dan büyük ısmarlıcam 🙂 Neyse, rüyanın özü zengin olmaya işaretmiş. Rüyayı gördüğümden bu yana 4 veya 5 gün geçmesine rağmen tık yok. Ama olacak, eminim 🙂

Yılanlara olan hayranlığım her geçen gün artmaktaydı ta ki bir belgeselde karizmanın taban yapmasına kadar. Kalın sesli babacan yılanları öve öve bitiremez. Nihayetinde bir kral kobrayı göstermeye başlar kamera. Ensesinin kalın olması, uzun menzilli lav püskürtme makinası gibi uzak noktalara zehir püskürtmesi ve heybetli duruşu ile gönlümde yer ettiği anda ismini cismini bilmediğim iri bir kuş bizim kral kobrayı götürmüştür. Yani, kral kobra yalan olmuştur 😀 Karizma sıfırlanırken bu belgeselcilere de aklım ermemekte. Aklıma gelmişken beğenip de bakmadığımız bukelemunların güdümlü füze mertebesindeki dillerini mutlaka görmelisiniz.

Fakat tüm bu yaşananlara rağmen masaüstüme kocamanından ve yeşili en dark olanından bir tane yılancan monte ettim. Kendisi ile soğuk geceler yaşıyor, birbirimize bakış atıyoruz. Gerçi şu ana kadar kim baktıysa “ıyk” deyip kaçtıysa da biz biribirimizi seviyoruz. Zat-ı allerini şuradan görebilmeniz mümkündür. O değil, evde acaba yılan besleyebilir miyim diye sorguluyorum kendimi. Herkesin köpeğine tasma takıp gezdirdiği gibi ben de yılan gezdirsem ne olur ki sanki?

Önümüzdeki günlerde yaptıracağım ilk iş, evin kapı numarasını söktürüp “bilgisayar tamiri yapılır” diye kocaman bir yazı asmak olacak. Ayrıca altına da tarifelerini yazmazsam çok ayıp olur diye düşünüyorum. Misal virüs temizleme bir tepsi börek, format ve Windows kurulumu börek ve kek gibi olacak.

Eğer yakın zamanlarda Telekom’da işiniz varsa çok acaip manzaralarla karşılaşmanız olasıdır. Zira bahçe kapısında çay demleyen dişicanlar, halay çeken babacanlar ve kenarda oturup o dişicanları kesen iri bıyıklı amcalar görebilirsiniz. Eğer göremezseniz kendinize karşı yaptığınız en büyük haksızlık olacaktır. Ha unutmadan Telekom’daki işinizin de gazele karışması yine olasıdır 😀

Son günlerde evde karıncalar her yeri işgal etmiş durumdalar. Aile meclisinden ise sınır ötesi operasyon için izin çıkmış durumdadır. Gereken kimyasal silahlar da edinildi. Bugün bilemediniz yarın bizzat kendi önderliğimde kendilerine büyük bir savaş açacağız. Kapı yanı, masa üstü, dolap altı artık Allah ne verdiyse?…

Son olarak birkaç gündür banka kuyruklarında heder oldum. Oldum olmasına ama güzel manzaralarla da karşılaşmadım değil. isim de vereyim ki içimde kalmasın, Garanti Bankası’nın Alanya şubesinde yer alan 10 gişeden bu kadar yoğun bir günde bile sadece 4 tanesinin çalışması 99 yaşlarında bir teyzecanın sinirlenmesine sebep olmuştur. Fakat halkın kahramanı bu teyzecan banka müdürünü en beterinden fırçalayarak “ayıp sizin yaptığınız, bak orda bi kız var bi saattir para sayma bahanesi ile yanına gelip gelip gidiyor” demiş ve hepsini dize getirmiştir çalışanların. Biz de eşek değiliz ya, saygıyla eğildik teyzecanın önünde. Yaşa varol teyzacan!

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

1 comments

Hamdicim gene döktürmüşsün.Yemediğimiz halt kalmadı derken kokoreci daha yemedik,onun haricinde yollarda kamikazelik,dişicanlara korna,yoldan geçenlere hoyt die çemkirmeler,aooop die kükremeler… daha neler neler evt bunların hepsini biz yaptık.utanıyorum kendimden:)Köpeğin üstümüze doru hamle yapması en yürek hoplatanı zaten.Birde şu telekom muhabbeti beni bitirdi zaten.bende birçok defa denk geldim hehe:) bana bile çay içermisin die sormuştu amcanın biri,tabi ben işimin görülmemesinden kelli adama pekte iyi niyetli duygularımla karşılık vermemiştim.Eline sağlık güsel bir avaralık örneği gösterip bu güzel yazıyı tüm internet aleminle paylaştığın için…

Bir cevap yazın

*