Kaybolmayan internet istiyouz

Dün sabahtan beri Telekom’un beni çıldırttığı bir zaman dilimindeyim. Yaklaşık 3.5 MB’lık bir dosya kağnı gücü ile 15 dakikada iniyor bu yetmezmiş gibi arada hat düşüyor. Hani Google’ı alma planlarım vardı ya; ondan vazgeçip önce Telekom’u almaya karar verdim :). Vatandaş rahat rahat kullansın diye, vatandaş “ohh be” desin diye. işin şakası bir yana müşteri hizmetleri de dahil olmak üzere Telekom’daki dişi/kişicanları falakaya yatırmak lazım. Fakat bize yakışmaz :D. Allah’tan bloga girebiliyor, MSN’de çetleşebiliyoruz. O da olmasa Telekomun önünde toplu soyunma eylemine gideceğiz. Bu arada Sitenin şu yukarıdaki pembe, kuşlu, otlu, ağaçlı resim vardı ya; işte ondaki kuşları Allah’ın izni ile kanatlandırdık. Artık onlar da canlı :). Otları da sallamıştık fakat otlar teknik bir nedenden dolayı namaz kılar gibi sallanınca kaldırmak zorunda kaldık.  Normal sallanan bir ot bulabilirsek onlar da canlanacak inşallah.

Continue reading

TV Zevkimiz mi Kaldı?

Eskiden yani benim daha mini mini birler çalışkan ikiler olduğum zamanlarda çok güzel televizyon dizileri vardı. Eğlendirici ve onun yanında öğretici diziler vardı. Mesela “Bizimkiler” vardı TRT’de çıkan. Çok severdim. Bir de çok eskilerden yani daha mini mini birler bile olmadığım dönemlerde “Susam Sokağı” vardı yine aynı yerde. Eskilerle şimdilerde ekrana gelen yayınları karşılaştırıyorum ve gerçekten ürkütüyor beni. Çocuk programlarından tutun da yetişkinlerin izlediği programlara kadar hepsinde eskiye nazaran hissedilir derecede farklar var. Eskiden ekrana gelen yayınlar bence çok daha güzeldi şimdikilere göre. Neden mi?

Continue reading

Güneşli Bir Pazar Günü

işin gücün başladığı, uzunca bir tatilin bittiği ve mini mini birler çalışkan ikilerin okullarına doluştuğu hafta başı, baş belası bir pazartesi günündeyiz yine. Dün Alanya simalarında havanın güzel olmasını fırsat bilen dişican ve kişicanlar dökülmüş sahile. Acaip kalabalık olmasına rağmen tanıdıklarla karşılaşmak da mümkün oluyor. Dişicanlar zaten çok acaip. Hiç bu kadar dişicanı bir arada görmedim desem yalan söylememiş olurum. Tabi grup halinde dolaştıkları için bir muhabbet girişiminde bulunamıyorsunuz. Bulunursanız Amarika’nın Irak’a saldırdığı gibi bir darbe alabilirsiniz. Hmm bir de ağlayışına anlam veremediğim bir dişican vardı. Galiba erkek arkadaşı olacak kişican terk etmiş. Telefon konuşmasından onu tahmin edebildim sadece :D. Bir de aile boyu gezenler var, kendilerini bilir onlar, isim vermeme gerek yok ;). Çekirdek aile olaraktan anne, baba ve velet. Hoş manzaralar tabi bunlar. Anladım ki arada sırada sahile doğru uzanıp gezinmek gerekiyor pazar günleri. Az kalsın unutuyordum iskender sefamız da vardı en yağlısından. Beni bilmem ama Yağız efendi löpür löpür götürdü vala, hiç acımadı (Yağız; bknz galeri). Bugün yapılacak çok iş var. Çamaşır yıkanacak, yerler silinecek, camlar silinecek, halı çırpılacak 😀 (Ben bunları yapsam ölürüm bea). Şaka bir yana saatimin pili bitmiş, zamanı seçemiyorum, rendevularıma geç kalıyorum, hayat duruyor. Yani ilk iş saatime pil taktırmak olacak. Ondan sonrasına bakacağız. Daha horozlar bile uyanmadığı sabahın köründe (6:27) aşağıdan  dişican sesleri gelmekte en şiddetlisinden. Mahallenin telaşe müdürü olaraktan olaya el koymam lazım. Güzel bir hafta başı geçirmeniz dileğiyle pia (güle güle şeysi) anacım.

Yuvaya Döndüm

Bir haftalık aradan sonra yeniden bilgisayarımın başına geçebildim sonunda. iş sebebi ile şehir dışına çıkacağımı bir hafta önce duyurmuştum ve ben yokken birkaç makalem yayınlandı. Her zaman olduğu gibi yine yayın danışmanın Cem site ile ilgilendi. Ben yokken site birkaç saldırı almış ki en üzücü nokta bu oldu benim için. Acaba birilerinin damarına mı bastım yoksa meyve veren ağaç taşlanıyor mu? Umarım bir daha olmaz. Şimdi dönelim bana :D. Bilgisayarsız bir hafta çok anlamsızdı benim için. Günde sadece 2 saat internet imkanı vardı ki o kadarcık zamanda MSN’de mi konuşacaksın, siteye mi gireceksin e-postaları mı okuyacaksın… Geçen haftanın benim için tek güzel yanı Kurtlar Vadisi Terör’ün başlamış olması. Her yaşıtım gibi ben de Kurtlar Vadisi’ni keyifle izlerim. Bilgisayarımın başına geçtiğimde şöyle sanal alemdeki kıpraşmalara göz attım. Oldukça fazla gelişme yaşanmış ben yokken. Gittim geldim fakat değişmeyen bir şey var. O da internet hızı. Giderken bıraktığım internet kağnı gibiydi, geldim yine aynı :). Bugün pazar olmasına rağmen oldukça erken kalktım. Birazdan kahvaltı için hazırlanacağım çünkü ev ahalisinden kimsecikler yok :). Şöyle bir melemen mi yapsam diye düşünüyorum ama bir taraftan da üşeniyorum. Kahvaltıya çağıracak olan bir dişican veya kişican varsa tekliflerini kabul edebilirim. Haa unutmadan; geçenlerde Cinealanya ile ortak bir çalışmamız vardı hatırlarsanız. Sitemi referans göstererek Cinealanya üyeliği gerçekleştiren ziyaretçilerimiz bedava bilet almaya hak kazanacaktı. Maalesef sitemden sadece bir kişi gidip üye olmuş ve bedava bilete hak kazanmış. Gönül isterdi ki daha fazla kişiye bilet dağıtabilseydik. Neyse bir dahakine inşallah diyorum. Detayını şuracıktan inceleyebilirsiniz. Bugün eğer Yağız efendi satış yapmazsa uzun uzun zaman önce gittiğim sinemaya tekrar gideceğim arkasından da bi yemek fasılı yapabiliriz :D. Özlemişim ablamı, sitemi, günlük yazmayı, bilgisayarımı, yavaş internet bağlantımı, Ferrari 360 Spider maket arabamı, yani kısacası yaşantımı. Yuvaya döndüm, mutluyum 😀

Huhh (Camda Buhar Oluşturma Şeysi)

Birkaç gün öncesine kadar badem ağaçlarının şaşırıp çiçek açtığı, ayıların mevsimi şaşırıp kış uykusundan kalktığı ve buna benzer birçok olayın yaşandığı ülkemizde son günlerde inanılmaz hava şartları etkili olmaya başladı. Kar, yağmur ve Alanya’da olduğu gibi sadece soğuk hava. Ev dışında ceket, atkı, bere ve diğer kışlık malzemelerle, ev içinde de battaniye ile bütünleşiyorsunuz (şahsen ben öyleyim). Cama huhh dediğiniz anda isminizi yazabileceğiniz bir alan oluşturabiliyorsunuz ve belki de işin en güzel yanı bu. Gerçi isminizi yazarken anneniz görürse bir taarruza maruz kalabiliyorsunuz ki bu hiç hoş değil :). Bir de böyle soğuk havalarda arabalar çalışmaz ya; işte macera asıl o anda başlıyordur. Araba çalışmaz ve arabanın sahibi babacan yoldan her geçene “ya araba çalışmadı da bi el atıverin” şeklinde diyaloglara girer. Zaten birkaç kişi arabayı itekliyorsa korkulacak bir durum yok, çevreden her gören arabanın arka tarafına yapışır ve büyük bir topluluk arabayı itekler. Tabi araba çalışır çalışmaz o arabaya kalmış ama vatandaş bu vazifesini güzelce tamamlar. Eğer araba iteklenmesine rağmen çalışmıyorsa çok bilmiş babacanlar çıkar aradan. “Aç bakalım motor kaputunu” diye emreder araba sahibine, kaput açılır babacan birkaç yeri kurcalar ve “ya bunun içinde bir yerde arızası var, en iyisi tamirci çağıralım” der. Tabi bu esnada araba sahibi içinden, bildiği bütün küfürleri ederek babacanla akraba olur :).

Continue reading

Selamun Aleykum Dünya (:

Yayından gittik, yeniden geldik olmadı bi daha gittik. Artık umarım artık sürekli yayında oluruz çünkü göçebe yaşayan ya da sürekli taşınan insanlar gibi son 48 saatte siteye orda oraya taşıyıp durduk. Eski sponsorumun sunucusunda çıkan problemler nedeni ile karşılıklı olarak ayrılma gereksinimi duyduk. Sponsor aradık ki bir arkadaşımız iyi niyeti ile bize yardım etmek istedi ancak benim site azıcık ucundan hayvanımsı özellikler istediği için olmadı. En sonun kendimizi barındırabilecek, umarım uzun süre de devam edecek “HemenHost” firmasına geçtik.  Site de bu yeni sunucu ile sanki hızlanmış gibime geldi ama tam olarak bilemiyorum.  Bir de işin domain yani ala adı yönlendirme işi var ki namussuz olay 48 saat içinde tam olarak çözülüyor. Şu an biz Alanya’dan “hoyt dünya” diyebiliyoruz. Başka şehirleri bilemiyorum. Aslında değişik yerlerden giren arkadaşlar sii (ses kontrol şeysi) ve girdiği yerin adını yazsa bilgi sahibi oluruz.

Continue reading

Kekin Ardından

Bazen düşünüyorum da ne kadar enteresan bir milletiz. Mesela kağıt mendillere selpak diye hitap eden başka bir toplum yoktur sanırım. Örneklerini çoğaltabiliriz mesela iPod, cif, nescafe… Ancak anlaşmada sorun yok yani satıcıdan “hüseen abi ordan bi tane selpak” ver (Alanyalı canlar bazı kelimelerde tescillidir, şekil1 deki gibi Hüseeen derler sırf onun için “Hüseyin” ismimi kullandırmıyorum) dediğinizde “o ne lan” demiyor, direkt uzatıyor sana mentollüsünden bir tane kağıt mendil. Bugün dikkatimi çekti markette de ondan yazdım. Bir de reklamlardaki şu kaba sesli amcalar var ya onlardan bahsedeceğim. Cici cici bir oyuncak reklamı var, oldukça da sevimli. Ancak arka fondan amcam bir bağırıyor ki bırakın çocuk o oyuncağa ilgi duymayı, alsanız korkar vala :D. Bugünlerde bi tane çukulata reklamı var böyle bi amca çıkıyor konuşuyor sonra komik bir tip arkadan “korkutmadan söyle” diyor :D. Bayılıyorum o reklama hem ürüne hem de tiplemelere :D. Neyse günlük yaşantımıza dönelim biz yine. Dün sonunda muradıma erdim, ablamın azıma layık, soslu, pek bi güzel kekini yedim :D. Ablamın eline sağlık pek güzeldi. inşallah devamını da görmek isterim; şöyle havuçlu kekler, terbiyeli çorbalar, kıymalı dolmalar filan :D. Ahh ahh yemek mevzusuna bir girince çıkamıyorum nedense. Küçükken ben böyle değildim aslında çok az yerdim. Hatta bazı resimlerimde kemiklerimi sayabilmeniz mümkün (gerçi şimdi de çok değişik değil ya neyse). Yakında ülke ben ve benim gibi birkaç kişican tarafından kıtlığa girecek Allah korusun. Gördüm mü dayanamıyorum anacım napim, yemek görünce radarlar devreye geçiyor, “auto  mode” bişey yapamıyorum :D. Düşündüğüm bir şey daha var; acaba benden bir tane daha olsa ne olurdu? Cevabını da düşündüm; ülkeler işbirliği yapıp “koruma, kollama” derneği açarlardı :D. Avea’nın da 9333 hattındaki bilgisayar çıldırmış. Akşam aradığımda günaydın, sabah aradığımda iyi geceler diyor. Ee bitti!!! :D.

Bir Pazar Günü Sabahı…

Pazar günleri en çok sevdiğim şey sabah kahvaltısından sonra çayımı alıp bilgisayarın başına geçmek ve internette o site senin bu site benim, divane gibi dolaşmak. Tabi bunun zevki pijamalar ile çıkıyor, yani pijamaları çıkarınca büyü bozuluyor. Şöyle Kubat, Yavuz Bingöl de olunca arka planda bu muhteşem üçlü tamamlanmış oluyor. Şimdi de yukarıda anlattıklarımı yapmaya çalışıyorum yani o site senin bu site benim dolaşıyorum :). Efem dün yeni bir monitor almaya karar verdim LCD olanından. Ancak bilgisayar için yeni birşey alacağım zaman her zaman olduğu gibi yine kararsız kaldım. Aslında kafamda bir model belirlemiştim ki imdadıma Cem yetişti. Onunla da şöyle ufak bir araştırma yaptık ve beğendiğim monitöre Hakan’ın da referans vermesiyle alacağım modeli belirledim. Alacağım monitör işte tam şurda yer alıyor, eğer bir önerisi olan varsa yorumlarda belirtirse sevinirim. Bugün ablam da kekimi yapmış, yani akşama doğru kek yemeye gideceğim (bu kek iddiadan kazanmış olduğum kek) :D. Dün demiştim çok yoğunum, projeler ile uğraşıyorum diye. Birisini bitirmek üzereyim ki “o la la” :D.  Şimdilik bana müsade. Yazılacak makaleler, hazırlanacak temalar, bitmeyi bekleyen projeler var. Şimdi onlarla sevişme zamanı 😀

Blogum Var Oh Ne Rahat

insanın bir blogunun olması ne kadar güzel. Kimi zaman dertleşiyorsunuz ki ben bunu nadir yapıyorum, kimi zaman da eğlenceli şeyler yazıyorsunuz (always anacım (:). Bunların yanında faydalı bilgiler, kayda geçirilmiş makaleler de… Önceden yazmış olduğunuz birçok makale ileride size hizmet, yardımcı olmak, yoğun bir vakitte messenger’dan soru soran bir kişiye cevap verme faaliyeti olarak geri dönüyor :D. Bu kısımda saçmaladım mı bilmiyorum da heyecan var biraz ondandır. Önceden bir tanıdığım bir soru yönelttiği zaman, sorusu bilgisayar ile ilgiliyse MSN’den uzun uzun anlatamaya başlardım. Şimdi ise verdiğim cevap bir kişican ise “yorma beni olm siteye gir yaz oraya bilmem ne diye arattır, sonra çıkan sonuca göre davran” diyorum. Bu eğer bir dişican ise az önce söylediğim cevap ağır kaçacağından dolayı “bayan lütfen emniyet kemerinizi bağlayınız ve siteme iniş yapınız, daha sonra arama motorunda şunu şunu arat çıkan sonuçlardan şöle şöle yap” diyorum. Yani önceden saatleri bulan işlemler blogum sayesinde artık saniyeler sürüyor :D. Bu nerden mi çıktı? Aklıma geldi işte öylesine yazdım. Uzun süredir (yaklaşık 4 gün) internetsiz kalan ablam sonunda internetine kavuşmuş. “Günaydın bayan” diyerek hemen etiketlemeye alıyorum kendisini :D. Kaç gündür bu anı bekliyordum (pehh yan gelip yatma şeysi). Şu an Gürkan’a Ankaralı Namık’ın “Hovarda” isimli parçasını göndermekteyim (hehhe demiştim Gürkan intikamım kötü olcak die). Ben mi? Hiç dinlemem laf olsun diye durur sabit diskimin ücra köşelerinde. Ben son zamanlarda Yaşar’ın Hayırdır inşallah’ına takmış durumdayım. Çok pis şarkı, adamı huşu içerisinde aşık olmaya zorlamakta :D. Ahh ahh zamane gençliği işte… Hmm ben yazıyı bitirirken Gürkan, Ankaralı Namık’ı dinlemeye başladı bile :D. inanmıyorsanız buyrun bakın (intikam alınmıştır, görev tamam) :D. Neyse efem bana şimdilik müsade. Sınavlar yaklaşmakta ve biraz ders çalışmak lazım (hayatımdaki en nefret ettiğim şey). iyi geceler (gece okuyanlar için), günaydın (sabah okuyanlar için), iyi günler (genelleme).

Etiket Manyaklığı ve Havalı Dişicanlar

Birkaç gündür kendimle ilgili birşey yazamıyorum yoğunluktan. Gerçi hayatımda öyle aman aman birşeyler yok her zamanki gibi. Son günlerde bilgisayar ile bütünleştim zaten. Neredeyse 24 saatin 18’i onun başında geçiyor. Cumartesi gece Ayyas ile başlayan etiketlenme macerası benim için hala devam etmekte. Yazı sayısı 600 küsur olunca böyle oluyor işte, kısım kısım yapıştırmak zorunda kalıyorum etiketleri. Neyse birgün gelecek bütün yazılarım etiketlenmiş olacak ki bu zaman çok uzak değil (umarım). Onun dışında gece müthiş bir karın ağrısı çektim ki ölüyorum sandım ilk başta. Bayağı bir kıvrandıktan sonra o da geçti gitti. Şimdi dönelim renkli dünyamıza. Kızlar acaba kaldırımda arkalarından yürüyen erkekleri hep kendilerini takip ettiklerini mi sanıyorlar? Dün bu sorunun cevabını aradım kendi kendime. Çünkü akşam kursa gitmek için hazırlandım ve yola koyuldum. Kaldırımda yürürken önümde iki tane dişican vardı. Önce beni fark etmediler. Sonra birisi fark etti ve herşey bu anda başladı :). Dişicanlar kendilerine bir çeki düzen verdiler, az hızlandılar… Yani sizin anlayacağınız felaket gaza geldiler, havalara girdiler. Ancak kaçırdıkları bir nokta vardı ki arkalarından yürüyen şahıs kursuna yetişmek amacıyla hızlı hızlı yürüyor ve maalesef kendileri ile ilgilenmiyordu. Yürüyüş kursun olduğu caddeye kadar devam etti ve sonrasında dişicanlar ne yaptı bilmiyorum. Tahminime göre dişicanlar o gazla, tüm Alanya’yı dolaşırlar :D.

Continue reading