Facebook Videolarını Mp3’e Dönüştürme

Facebook’da binlerce video paylaşılıyor her gün. Bunlar içinde müzik videolarının paylaşılmaması imkansız tabi ki. Bazen bu durum insanın iştahını kabartıyor. Özellikle takip ettiğim müzik sayfalarındaki videoların sadece müziklerini alma ihtiyacı duyuyorum bazen. İşte sırf bu sevda uğruna iki tane çevrimiçi servis ile videoların görüntüsünü ayırıp bilgisayarımıza mp3 formatında nasıl indireceğimizi kısaca göstereceğim.

Önce izlediğimiz videoların mp4 formatındaki linklerini almamız gerekiyor. Çünkü çeviri yapabilmemiz için mutlaka bir video formatı edinmemiz gerekiyor. mp4 formatının bağlantı adresini maalesef kullanıcı arayüzünün hiçbir yerinden alamıyoruz. Ya tarama geçmişlerini gösteren bir program ile (chrome cache view gibi) veya link almamızı sağlayacak bir servis ile mp4 formatının olduğu adresi öğrenebiliyoruz. Biz yazılım kullanmadan, paratik bir biçimde http://facebook.anarschi.com adresine gidiyoruz. Buradaki kutucuğa izlediğimiz videonun Facebook linkini (http://www.facebook.com/video/video.php?v=131098223602548 gibi)  yazıp “indir” butonuna basıyoruz. Ardından açılan sayfadaki mp4 linki kutucuğundaki adresi kopyalıyoruz.

İkinci adım olarak dönüştürme servisimiz olan FLVto‘ya gidiyoruz. Buradaki kutucuğa da kopyaladığımız mp4 adresini yapıştırıyoruz. “Next” butonu ile bir sonraki adıma geçiyoruz.

İkinci adımda çevrilecek format, codec türleri, ayrıntılı seçenekler bize sunuluyor. Genel hatlarıyla “default” ayarları kullanmayı tercih etmek daha güzel ses elde etmemizi sağlayacaktır.

E-posta adresi ve çıkacak dosya isminin girilmesi ise zorunlu değil. Bunları da tamamladıktan sonra “next” butonu ile çeviri işlemini başlatıyoruz. Çeviri işleminin ardından bizi karşılayacak sayfada dosyamızın indirme linkleri, paylaşım linkleri bulunuyor. Bilgisayarımıza indirip dinleyebiliriz. Bol keyifler…

Netbook İçin Windows 7 Hız Optimizasyonu

Windows 7 yayınlandığı zaman Atom işlemcili Asus Netbook oyuncağıma hemen yüklemiştim. O zamandır bu zamandır aynı yükleme ile kullanıyorum. Bilgisayarlara sık format atma taraftarı olmadığım için de inatla kullanmaya devam ediyorum. Ancak son zamanlarda çok aşırı derecede yavaşlama sorunuyla karşılaştım. Açılış, klasörler arası dolaşım, program açılışları, web tarayıcılar ve aklınıza gelebilecek herşey ilk yüklediğim zamankinden çok farklıydı.

Belirli ve sık periyotlarda CCleaner, disk birleştirme işlemlerini yaptığım halde durum maalesef buyfu. Bunun üzerine adım adım notlar alarak istediğime ulaşacak bir optimizasyon haritası çıkardım.  Bunları da maddeler halinde sizlerle paylaşıyorum.

  • Açılışı hızlandırmak için açılışta çalışan programların sayısını en aza çekiyoruz. Çalıştır/msconfig ayarları ile bunu sağlayabiliyoruz. Gtalk, MSN tarzı programları bile daha sonra çalıştırmak ciddi katkı sağlıyor.
  • Arkaplanda çalışan programlarda cihazı çok fazla yoruyor. Bunun için arkaplan programlarını da kaldırıyoruz.
  • Kablosuz ağ bağlantısı, touch pad gibi markaların çıkardığı özel yazılımlar yerine Windows’un kendi özelliklerini kullanmak çok daha faydalı.
  • Antivirüs yazılımı olarak Kaspersky gibi güçlü koruma sağlayan ancak cihazı yoran ürünler yerine Nod32 gibi daha az yoran programlar kullanmak yerinde olacaktır. Benim tavsiyelerimden birisi de ücretsiz Microsoft Essential Tool olacaktır.
  • Windows 7 kenar araçları (widget) kullanmak maalesef aşırı bellek kullanımına yol açıyor. Kullanmamak daha hızlı çalışmayı sağlayacaktır. Yine üçüncü parti özelleştirme araçlarından kaçınmak gerekiyor.
  • Windows 7’nin çok güzel bir kullanıcı arayüzü var. Saydam pencereler, güzel efektler… Ancak bunlar da sistemi çok yoran unsurlar arasında. Ben şahsen temayı kapatmaya kıyamadım ancak Aero özelliklerinin tamamını kıstım. Sadece temayı kullandım ki bu bile rahatlama sağladı Not: Cihazımda 2Gb ram mevcut. Eğer 1 Gb olsaydı sanırım klasik temayı kullanacaktım.
  • Programları en az eklentilerle kullanmayı tercih etmek de doğru olacaktır. Örneğin Winamp’ın son sürümleri yerine Winam Lite kullanmak gibi.
  • Tarayıcı olarak Firefox, Chrome veya istediğimizi kullanabiliriz. Ancak ben kesinlikle Chrome’u tavsiye ediyorum. Sebebi sistemi daha az yorması. Firefox’da sık sık şişmeler yaşadım. Chrome’da ise hemen hemen hiç yaşamadım. Ancak Chrome’da da dikkat edilmesi gereken şey fazla eklenti kurmamak. Hatta hiç eklentisiz kullanımı başarabiliyorsak ne mutlu. Mümkün olduğu kadar yer imlerini de seyrek tutmak güzel olacaktır.
  • Tüm bunların dışında iki üç günde bir CCleaner’ı çalıştırmak ve hataları gidermek güzel olacaktır.
  • İki haftada bir Windows sistem araçları içindeki “Disk birleştirme” özelliğini kullanmak da büyük katkı sağlıyor.
  • Son olarak ayda bir veya birkaç defa 360 Amigo System Speedup ve IObit ToolBox programlarını çalıştırmak gözle görülür derecede hızlanmayı sağlayacaktır. Bu her iki program da ayrı ayrı sistem hatalarını denetleme, onarma genel optimizasyon, kaldırma gibi işlevleri yerine getiriyor.
  • Windows, güvenlik programları, tarayıcı ve varsa diğer özel programların da en güncel halini kullanıldığında hatalar en aza ineceği için sistemi daha az yoracaktır.

Ben bu maddeleri uygulayarak şu an sorunsuz bir şekilde kullanıyorum. Darısı sizin başınıza diyerek sözümü noktalıyorum.

WordPress Yönetim Paneline Mobil Cihazlarla Erişim

Mobil cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte birçok platformun, internet sayfasının mobil sürümleri, uygulamaları geliştirildi. Her ne kadar gelişmeleri yakından takip etsek de kendi kullandığımız sistemleri bazen mobil cihazlara adapte etmekte ağır kalıyoruz veya kendi adıma söylemem gerekirse kalıyorum 🙂

Bloguma son zamanlarda yazı girme fırsatı bulamadığım için akşamları boş vakitlerimde internet bulduğum yerlerden bloguma birşey karalama fikrini ön plana çıkardı. Bunun elimdeki mobil cihaz ile mümkün olacağını düşünsem de mobil cihazımın tarayıcısı el verişli değil duruma. Çünkü çeşitli Ajax komutları çalışıyor veya ekran görünümü açısından çok sağlıklı değil. Bunun için WordPress’in mevcut yönetim paneline mobil makyajı yapan bir eklentiye ihtiyaç duydum.

WordPress Mobile Admin adındaki eklenti işimi tamamen görüyor. Yazı girme, kategori düzenleme, silme işlemleri, yorum işlemleri, kullanıcı hesaplarında ayarlamalar gibi normal arayüzünde yapabildiğimiz neredeyse tüm işlemleri yapma yetkisine haiz durumdayız.

Eklentinin yüklenmesi oldukça basit. Yönetim panelinde eklenti sekmesinden “yeni ekle” sayfasına gidiyoruz. Arama kısmına “WordPress Mobile Admin” yazıyoruz. İlk sıradaki eklentiye yükle emrini veriyoruz ve sunucuya otomatik olarak yükleniyor. Eğer izin problemi yaşıyorsanız eklentinin sayfasına gidip el ile kurulum yapabiliriz. Eklentiyi aktif hale getiriyoruz kurulum bittikten sonra.

İşin renkli bölümü burdan sonrası. Akismet kullananlar bilirler; bir API key kullanılıyor güvenlik için. Aynı onun gibi bu eklenti de bir Dev Key dediğimiz şifreye ihtiyaç duyuyor. Bunu edineceğimiz adres ise Wapple olacak. Zaten eklenti aktif hale gelince ayar sayfasına yönlendirmek üzere uyarı kutucukları karşılayacak bizi. Ayar sayfasında bahsettiğimiz sayfaya bağlantı verilmiş durumda.

Bağlantıyı açtıktan sonra üyelik işlemi karşılayacak bizi. İsim, e-posta gibi bilgileri gireceğimiz üyelik formunu gerçeğinden aykırı olmamak şartıyla dolduruyoruz. E-posta kesinlikle gerçek olmalı. Çünkü onay mesajı gönderiliyor sistem tarafından. Formu doldurduktan sonra e-postamızın spam klasörüne bir mesaj gelecektir. Mesajı spam olmaktan kurtarıp içindeki linkten onay veriyoruz. Onaydan sonra yönlendirildiğimiz sayfada şifrenin kullanılacağı site adresi diğer iletişim bilgilerini girdiğimiz bir form daha gelecektir. Burada zorunlu alanları doldurmak yeterlidir. Sanırım ben sadece site adresi, ülke ve kullandığım platformu seçtim. Bu formu da onayladıktan sonra birkaç dakika içinde e-posta adresimize şifre geliyor.

Gelen şifreyi eklentinin ayar sayfasındaki uygun kutucuğa giriyoruz. Onaylıyoruz ve hepsi bu kadar. Artık cep telefonu veya PDA cihazlardan WordPress panelimize erişim sağlayabilir, dilediğimiz yerden blogumuza yazı ekleyebiliriz.

Sinemayı Pekyakın’dan Takip Edin

Sinema programlarına mutlaka hayatımızda bir defa bakmışızdır. Dergi, gazete gibi yayın organlarından ziyade artık internet bu konuda üstad sayılabilir. Sinemaya gitmeden önce gösterim zamanlarını, hangi sinemada oynadığını ve daha birçok bilgiyi elimizin altındaki oyuncaklardan (telefon, pad, bilgisayar) bakıp bilgi alıyoruz. “Gelecek” programı da yine internetten fevkalade öğreniyoruz.

Türkçe yayın yapan onlarca sinema sitesi var. Ancak gelecek programları çok detaylı inceleyen başlı başına servisler de eksikti. Bu eksiği ise Ali Bahşişoğlu önderliğinde Pekyakinda.net ile kapattık.

Pekyakinda.net, projenin başlangıcından beri haberdar olduğum işlevselliği bir yana tasarımına da hayran kaldığım bir servis. Servis ile sinemada gösterime yakın zamanda girecek olan filmlerle ilgili yönetmen, yapımcı, slogan ve kısa özet bilgilerini bulabiliyoruz.

Bunların dışında HD olarak izleyebileceğimiz fragmanlar, film hakkında yapılan yorumlar, site içi yapılan oylamaya göre puanları da görmek mümkün. Ayrıca vizyondakiler kısmında şu an gösterimde olan filmleri görebiliyoruz.

Servisin sunduğu en güzel hizmetlerden birisi de ücretsiz üye olarak filmleri beğenmenin yanında gösterime girdiği anda bizi haberdar eden bir sistemin bulunuyor olması. Eğer istersek Facebook hesabımızla da üye olabiliyoruz servise. Bu oldukça hoş durmuş aslında.

Tabi her yeni servis gibi eksik yanları kısıtlı sayıda mevcut. Vizyondaki filmler için sinema/seans bilgileri bulunsa (il/ilçe bazlı) daha iyi olacak. Ayrıca hatırlatma şu an sadece görebildiğim kadarıyla e-posta üzerinden yapılıyor. İleri zamanlarda SMS yoluyla da bu sağlanırsa asil duruşuna bonkörlüğünü de ekleyecektir servis. Bir de üye olurken e-posta onayı yerine spam engelleyici bir kod vs. sistem kullanarak işlemi uzatmadan daha kısa sürede işlem gerçekleştirilebilir.

Yabancı servislere ağırlık versem de blogumda Türkçe servisleri tanıtmak daha çok hoşuma gidiyor. Emeklerinden dolayı Ali’ye teşekkür eder yayın hayatında başarılar dilerim.

Twitter’da İlk Güncellemeyi Bulma

Son günlerin gözde durum güncelleme servisi Twitter’a ünlülerden dolayı akın eden kullanıcıların ilk girdilerine dair bir mevzu açılmıştı FriendFeed’de. Birçoğunun ilk mesajı “ee ben hiçbişey anlamadım Twitter’dan” olan bu tür kullanıcılara bir alternatif de özlü söz, şarkı sözü yazanlar oluyor. İşte tam bunlar üzerinde dönüp dururken kendimin ilk mesajını merak ettim. Bunu sağlayan birkaç tane servis var. En sağlıklı çalışanı ise My Tweet 16.

Kullanıcı adını yazarak ilk 16 girdimizi gösteren servis ücretsiz ve oldukça güzel. Benim ilk gönderimi merak edenlere cevabım ise Serdar Ortaç’ın şarkısı olacak (:

CSS3 : Gradient Oluşturma

CSS3 ile gelen yeniliklerden birisi de renk geçişleri dediğimiz gradient nesnelerinin resim dosyası kullanmadan yapabilmemizdir. Hem sitelerin bant kullanımını düşürme hem de hızlı açılması açısından önemli bir gelişme bu özelliği kullanım ise oldukça kolay.

Kod kullanımı yerine renklerini seçtiğimiz taktirde bunu bizim yerimize oluşturacak, ortadan, yandan, üstten olmak üzere farklı konumlamalara göre bize kodunu verecek bir servis var.

Yapmamız gereken şey serviste renkleri seçip alt kısımda çıkan yönlenlerden bizim isteğimize yanıt verenin CSS sınıfını seçip CSS dosyasına eklemek olacak.

Gmail İmzaları Artık Daha Şık

Gönderdiğimiz e-postalarda imza oldukça önemlidir. İsim, kişisel iletişim bilgileri gibi birçok bilgiyi paylaşmak hem e-postaları gönderdiğimizde karşı tarafın hatırlaması için hem de kendi kimliğimiz açısından önemlidir.

İmzalar her ne kadar sadece metinlerden oluşsa da artık devir değişti ve daha biçimlerde karşımıza çıkmak zorunda. Geçtiğimiz dönemlerde Gmail Labs’ın sayesinde html etiketleri kullanmamıza imkan sağlanıyordu. Ancak kısmi olarak kullanabiliyorduk.

Şimdi ise Gmail Labs’a gerek duyulmuyor. Çünkü Gmail, imza kısmında artık zengin metin editörü kullanımına izin veriyor.  Gmail’den “setting” sayfasına gidip “signature” kısmından istediğimiz düzenlemeyi yapabiliriz.

Flickr Fotoğraflarını Facebook’da Gösterme

Pazar günü gezimin fotoğraflarını Flickr’a aktarmadan önce Facebook’da bu fotoğrafları nasıl gösterebileceğimi düşündüm. Önceden eklenti kullanıyordum ancak çok sağlıklı değildi birçoğu. Sağlıklı olsa da istediğim gibi değildi. İstediğim eklenen her bir fotoğrafı (herkese açık olan) Facebook profilimde yeni bir öğe olarak göstermesiydi. Ancak ben çözümü eklentilerde ararken Flickr’ın kendi içinde buldum. Önce Flickr hesabına giriş yapıyoruz ve http://flickr.com/account?tab=extend bağlantısına gidiyoruz. Karşımıza gelen sayfada Facebook ile ilgili bir bağlantı uyarısı çıkacaktır. “connect” butonu ile Flickr hesabımızı vereceğimiz izin seçenekleri ile Facebook’a bağlıyoruz. Tüm işlem tamamlandıktan sonra eklediğimiz fotoğraflar Facebook profilimizde ayrı ayrı yayınlanıyor. Hepsi bu kadar (:

CSS3 Özellikleri ve Kullanım Şekilleri

CSS3 ile birlikte hem kodlayanlara çok büyük kolaylıklar geldi hem de kullanıcılara birçok avantaj sağlandı. Kendi resmimizi kullanabileceğimiz çerçeve deseninden arkaplan boyutlarını ayarlamaya, kutuları döndürmeye kadar çok güzel özellikler eklendi. CSS3 Click Chart tüm bu yeni CSS3 özelliklerini gösteren çok güzel bir yol gösterici. Galeri şeklinde gösterilen özelliklerin yanındaki soru işaretlerine tıkladığımız zaman kullanım şekli sayfanın en altında gösteriliyor.

Behlül Kaçar

Ailecek izlemediğimiz daha doğrusu annemlerin izleyip benim gündüzleri tekrarlarına göz attığım Aşkı Memnu nihayet bitti. Finalin hazırlıkları geniş çaptaydı. Birkaç hafta öncesinden Facebook’daki cenaze grubuna katıldım, etkinliklerimde şu anda bir cenaze görünüyor. O da birşey mi deyip akşam mağazamızın ön vitrinindeki televiyonlarda dünya kupası maçı yerine Aşkı Memnu finalini yayınladık. Kameradan gördüm birkaç bıyıklı, yaşını başını almış amca finalin ateşli sahnelerine bakıyorlardı.

İşin güzel yanı dizinin tadında bırakılmasıydı. Yaprak Dökümü, Kurtlar Vadisi, Kavak Yelleri gibi döndüre döndüre uzatmadılar. Helal olsun adamlara ki eserin orjinaline bir miktar bağlı kaldılar.

Final fena değildi. Bizzat kanlı canlı izledim ancak Bihtercim kendini daha ateşli öldürebilirdi. Biraz sönük kaldı. Kına gecesi “nası birşeydir hacı” dedirten türdendi. Maskeler iyiydi hoştu da ayin gibiydi. Şimdi hapı yuttuğumuz nokta kına gecelerinde yeni trendin bu olmasıdır.

Dizinin bilançosu ile şu şekilde ortaya çıkıyor; iki boynuz, iki ölü, bir çarpılmış bayan bir de ayyaşlığa ilk adımı atıp bir günde sakalı gür bir şekilde çıkan Behlül. Şahsen ilacı filan varsa sakalımda dökülme meydana gelen yerlere sürmek isterim.

O değil de behlulkacar.com, net boşta. Meraklıları alıp değişik faaliyetlerde bulunabilir. Benim aklımdan geçmedi değil ama almaya üşendim.

Darısı uzayıp giden Yaprak Dökümü, Kurtlar Vadisi, Kavak Yelleri ve bu mertebe yaşlarda olan tüm dizilerimizin başına deyip kaçıyorum. Böyle yazı yazmayı da özlemişim.