Her sabah internette gazete başlıklarına şöyle bir göz atarım. ilgimi çeken bazı haberleri bir kenara ayırırım. Az önce Hürriyet’in sayfasında bir haber gördüm ki öyle böyle değil. Adana’da yaşayan bir genç 850 YTL için arkadaşı ile birlikte anneannesini 8 yerinden bıçaklayarak öldürmüş. Daha sonra ifadesinde de “anneannem beni çok severdi ve hiç boş çevirmezdi. Daha önce altınlarını çalıp sattığımı öğrenince hiç para vermedi. Ben de marka giymek zorundaydım ve paraya ihtiyacım vardı” demiş. Hmm “marka giymem lazım” işte tüm mesele bu! Marka giymeyince ne oluyor? Bir tarafımız mı eksiliyor? Herkes marka mı giyiyor?

Sadece bu genç değil daha birçok genç böyle marka müptelası olmuş çıkmış. Fakat bu durumun bana göre en büyük sorumlularından birisi televizyon kanallarımızdır. Kendileri sürekli lüks hayata özendirmektedir vatandaşı. Dizilerde lüks kıyafetler, lüks arabalar ve daha niceleri. En basitinden Kurtlar Vadisi efsanesinden sonra ortalıkta gördüğümüz BMW X5’lerin sayısı birden arttı. Şu an normal arabalardan çok X5 görebiliyoruz piyasada. Tabi ucuz bir araç olmadığından dolayı kredi ile alınıyor bunların birçoğu ve nihayetinde ödenmeyen taksitler ile araç bağlanıyor. Buradan da anlaşılabileceği gibi herşey dizilerdeki gibi toz pembe olmuyor.

Bir de “Binbir Gece” var mesela bu diziden sonra patronları ile pahalı ilişkilere girmek isteyen çalışanların haberlerini gördük gazetelerde. Neymiş “diziden esinlenmişler”. Dizilerdeki bütün kıyafetler, evler, arabalar ve daha birçok malzeme sponsorlar tarafından tedarik edilir ve bundan dolayı diziler lüks ortamlarda çekilir. Fakat dizide oynayanların bir de gerçek yaşamlarındaki hallerini düşünün. Hepsi gerçek konumlarında da mı böyle lüks bir yaşam sürüyorlar. Tabi ki hayır. Birçoğu dedesinden kalma emektar arabalara biniyor, çoğu villa yerine apartman dairelerinde oturuyor. Sponsor olmayınca dizidekiler dizide kalıyor. Bizlerin de sponsoru olmadığına göre bu lüks yaşam tutkusu da nerden geliyor böyle? Pehh yani!!!

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

3 comments

Bu kadarına da pes doğrusu denir gerçekten. Öyle müptelası olduki toplum bazı saçma sapan kültürlerin, bir yanda magazin(gıybet) forever kültürüyle kim kimi aldatmış, kim kimi kovalamışta yakalayamamış gibi saçmalıklarda boğulmaya alışan milletimiz artık uyur gezer bir hale gelmeye başladı. çok güzel bir konuya değinmişsin.

ah, bir de sıla tokası meselesi var ki, ona değinilmemiş. o öyle bir toka ki, takanlar büyük mutluluk sahibi olacaklar. sanki masallarda rastlanan tokalardan. böylesine özentiliği anlamak mümkün değil.

tüketeyim, tüketsin, tüketsinler. başka bir izahı yok.

Bir cevap yazın

*