Kupon, Promosyon, Puan

Bir reklam çıkar karşımıza, bilmem kaç tane kupon biriktirene kocaman bir set bedava der reklamdaki kalın sesli abi. Gider salak gibi kuponları biriktiririz, günlerce itinayla zarfın içinde saklarız. Buluşma anı gelir, gidersin gazete bayisine, verirsin kuponları… O da ne öyle, kocaman set dedikleri şey aslında çocuk pipisi kadardır. Reklamlarda uzaya bile çıkan düdüklü tencere takımının aslında tıraş olurken veya ağda yaparken kullanılan hamam tası kadar küçük olduğunun farkına vararak farklı bir ızdırap yaşarız. Okumadan çöpe attığımız gazetelere mi yanalım giden paraya mı, harcanan emeğe mi?

Sonra aradan birkaç gün geçer, bir petrole girersin… Kasadaki dişican “efem bi kartımız var puan biriktiriyor” der. Dişicanın da güzelliği ile alırsın o kartı, her akaryakıt alacağında da mutlaka uğrarsın o petrole. Puanlar karınca gücüyle birikir zaten. Gün gelir katalog verirler ve seçersin hediyeni. Hava pompası seçmiştik biz, takıyorsun arabanın çakmağına, lastiğe falan bildiğin hava basıyor. Tabi bu bizim düşüncemizdi. Geldi hava pompamız, gittik denize, aldık deniz yatağımızı şişirelim diye o da ne çalışmıyor pomba. “Ih mıh” etsek de yemedi. Pompa gelen yere gönderildi, yenisi geldi o da aynı. Sonra tekrar gitti ve “bizim burda çalışıyor abi” dediler. Sonradan farkına vardık aslında o hava pompasının lastiğe hava basmak için değil bizim havamızı almamız için gönderildiğini. Çok şükür şimdi pompa değil de yerine akaryakıt veriyorlar. Hesapları saç inceliğinde yaptım, sanırım torunlarım bir depoyu ücretsiz doldururlar bir 50 yıl sonra.

Hemen ertesi gün bir de bankadan ararlar, Yunanları zaten hiç sevmem ama neyse. Işık hızında bir tonlamayla kart verelim, puan kazanın, başka kartlardan daha fazla puan veririz akaryakıtda, isterseniz kredi de veriyoruz diyorlar. Bunun anlamı; size kartı verelim, zaten kartınız varmış bir tane daha olsun iyice girsin. Puan veriyoruz ama yıllık ücretlerden, aidattan biz o verdiğimiz puanlardan fazlasını sizden alıyoruz, kredi veririz ebenizi s*keriz, biz bu şekilde her yıl ciddi kar elde ediyoruz demektir.

Zaman çok bozuk, herşeyi iyi hesaplamak lazım.

 

Gazeteden Dikkat Çekenler

Sabah sabah gazetede okuduğum bir fıkra uzun süreli kahkahalar atmama vesile oldu. Fıkra şöyledir : “Bir trafik memuru rutin kontroller sırasında alkollü bir sürücüye rastlar ve hemen arabadan inmesini söyler. Alkollü olan sürücü klasik “sen benim kim olduğumu biliyor musun” tarzı nutuklarla arabadan iner. O esnada da memurun kızı okul ödevinde takıldığı bir yeri sormak için babasını arar. Baba da kızına bilgisayarın açık olup olmadığını sorar. Kız açık deyince “gir bakalım Google’a” der memur ve alkollü sürücünün ismini yazdırıp arama yapmasını söyler kızına. Kızı hiçbir sonucun bulunamadığını söyleyince memur alkollü sürücüye dönerek “kusura bakmayan beyefendi, siz hiçkimse değilmişsiniz” der. ” 😀

Continue reading

Lüks Yaşam mı?

Her sabah internette gazete başlıklarına şöyle bir göz atarım. ilgimi çeken bazı haberleri bir kenara ayırırım. Az önce Hürriyet’in sayfasında bir haber gördüm ki öyle böyle değil. Adana’da yaşayan bir genç 850 YTL için arkadaşı ile birlikte anneannesini 8 yerinden bıçaklayarak öldürmüş. Daha sonra ifadesinde de “anneannem beni çok severdi ve hiç boş çevirmezdi. Daha önce altınlarını çalıp sattığımı öğrenince hiç para vermedi. Ben de marka giymek zorundaydım ve paraya ihtiyacım vardı” demiş. Hmm “marka giymem lazım” işte tüm mesele bu! Marka giymeyince ne oluyor? Bir tarafımız mı eksiliyor? Herkes marka mı giyiyor?

Continue reading