Birkaç gün öncesine kadar badem ağaçlarının şaşırıp çiçek açtığı, ayıların mevsimi şaşırıp kış uykusundan kalktığı ve buna benzer birçok olayın yaşandığı ülkemizde son günlerde inanılmaz hava şartları etkili olmaya başladı. Kar, yağmur ve Alanya’da olduğu gibi sadece soğuk hava. Ev dışında ceket, atkı, bere ve diğer kışlık malzemelerle, ev içinde de battaniye ile bütünleşiyorsunuz (şahsen ben öyleyim). Cama huhh dediğiniz anda isminizi yazabileceğiniz bir alan oluşturabiliyorsunuz ve belki de işin en güzel yanı bu. Gerçi isminizi yazarken anneniz görürse bir taarruza maruz kalabiliyorsunuz ki bu hiç hoş değil :). Bir de böyle soğuk havalarda arabalar çalışmaz ya; işte macera asıl o anda başlıyordur. Araba çalışmaz ve arabanın sahibi babacan yoldan her geçene “ya araba çalışmadı da bi el atıverin” şeklinde diyaloglara girer. Zaten birkaç kişi arabayı itekliyorsa korkulacak bir durum yok, çevreden her gören arabanın arka tarafına yapışır ve büyük bir topluluk arabayı itekler. Tabi araba çalışır çalışmaz o arabaya kalmış ama vatandaş bu vazifesini güzelce tamamlar. Eğer araba iteklenmesine rağmen çalışmıyorsa çok bilmiş babacanlar çıkar aradan. “Aç bakalım motor kaputunu” diye emreder araba sahibine, kaput açılır babacan birkaç yeri kurcalar ve “ya bunun içinde bir yerde arızası var, en iyisi tamirci çağıralım” der. Tabi bu esnada araba sahibi içinden, bildiği bütün küfürleri ederek babacanla akraba olur :).

Bir de kar yağan yerlerde kayanlar vardır. Şahsen ben sadece beşinci sınıftayken karne alacağımız gün buzlanan karda çok acayip kaymıştım :). Bir bakıma güzel ama “çanak” diye tabir edilen bölgeyi koruyamazsanız durum vahim. Dişicanlara rezil olmak da cabası. Şöyle ya da böyle kış bir başka güzeldir. Bu kadar kış macerasından sonra gelelim bana. Efem bildiğiniz gibi tam gaz iş güç ve buna benzer geleceğimi garanti altına alacak aktivitelerde bulunuyorum şu sıralar. Gece 2 sabah 5 arası uyuyor, akşam vakitlerinde gaymaklı bisküvi yanında Café Crown keyfi yaşıyorum. Hmm bi de ablam tatile çıktı. Her ne kadar Dubai ya da buna benzer lüks bir yer olmasa da sonuçta çıktı tatile. Biz hala bilgisayarın başında, klavye ile bütünleşik bir konumda iş hayatımıza devam ediyoruz.  Özel hayat zaten yok günlüğüm sayesinde, ne olursa ne biterse magazin programlarına gerek kalmadan burdan yayınlıyorum zaten :D.  Şu anda saat 6:30 civarı ve MSN’de gündüz üç basamaklı rakamları bulan online kişi sayısı sadece 7 :). Bir de dün akşam anladım ki 2 tane kokoreçin tadı Yiğit olmayınca pek çıkmıyor :D. Zannedersem önümüzdeki hafta şehir dışına çıkacağım ve internete girmeye pek vaktim olmayacak. Fakat merak etmeyin gitmeden önce yazılarımı hazırlayacağım ve yine oradan ara ara girip birşeyler karalayacağım. Başka bir yazıda buluşmak üzere, esen kalın efem huhh (camda buhar oluşturma şeysi).

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

2 comments

Özel hayat yok mu 🙂 Tabi kapının önünden geçenlere bakıp asdece iç çekersen olmaz. Arada bir gidip yanlarına konuşmak lazım. Hele bir de selamlaşıyorsanız düşünme bile. Anladın sen onu 😀

Bir cevap yazın

*