Not: Yazıdaki fikirlerimi lütfen siyasi ya da başka bir mesaj olarak algılamayın. Tamamen kendi düşüncelerimi paylaşmak adına yazmış olduğum bir yazıdır.

Birkaç haftasına kadar devlet büyüklerimiz ekonomimizin büyüdüğünü her yönü ile ekonomiyi düzelttiklerini iddia etmişlerdi. Ancak son haftalar gösterdi ki durum tam aksine işliyor. Ekonomi rakamsal olarak genişlese de bireysel olarak git gide küçüldü. Bu neden oldu ya da ileride neler bizi bekliyor?

Aslında devlet olarak iyi bir ekonomi planı geliştiremedik. Amerika dedi ki; “kardeşim siz hiçbirşey üretmeyin biz size hazırını veririz”. Yani yatırım olarak alış veriş merkezleri ya da benzer projeler dışında hiçbir yatırım yapılmadı. Üretim odaklı yok denecek kadar az yatırım yapıldı. Ve yapmak isteyenlere de gereken destek verilmedi. Mesela bunlardan en basitini söyleyeyim. Piyasada satılan mevcut LCD televizyonların içindeki LCD panelinin birkaç markadan ibaret olduğunu biliyor muydunuz? işte bu birkaç markadan birisi de Vestel olabilirdi. Ancak devlet gereken desteği sağlamadı. Eğer sağlamış olsa ve Vestel Türkiye’de LCD panel üretseydi şimdi birçok Avrupa markasının gözbebeği olacaktır. Çünkü Türkiye’de gerek ulaşım gerek diğer gereksinimler Uzak Doğu’ya göre çok daha kolay.

Bunun yanında bu tür girişimlere destek vermeyen devletimiz yabancı kaynaklı alışveriş mağazalarını ülkemize tek tek soktu. Şu günlerde yerel kanallarda “küçük esnafı destekleyelim” kampanyaları başladı. Bu şu demek bu marketler nüfus oranına göre değil, bazı makamlara verdikleri rüşvetlere göre konumlandırıldı. Mesela ben Alanya’da yaşıyorum. Nüfusu kış aylarında 90.000 civarında. Ama inanır mısınız Alanya’da olmayan gross/hiper market  yok. Bu marketlere giren paralar da olduğu gibi yurtdışına gönderildi. Ülkemize hiçbir faydası olmazken birçok kişiyi de işinden etti.

Sonrasında banka kredileri çıktı. Kazanmadığımız paraları borçlandık. Ev aldık, araba aldık öyle yaptık böyle yaptık. Ve bütün paramızı yine yabancı kaynaklı bankalara yatırdık. Bu paralar da direkt yurtışına aktı zaten. Şu anda kredi kullanmayan kaç kişi var ülkemizde dersiniz? Ama bunda bütün suç kendimizin! Şu anda borcu olmayan bir insan tanımıyorum. Banka kredileri o kadar acayip tarza geldi ki cep telefonumu arayan kişi “beyefendi bankamızdan hiç kredi kullanmamışsınız, krediniz hazır gelip alabilirsiniz” diyor. Bunu iltifat zanneden biz aslında kendimize hakaret edildiğinin farkına bile varmıyoruz.

Banka kredilerinin girmediği tek sektör tarımdı. Şimdi ona da el atmaya başladılar. Reklamlarda gördüğümüz çiftçi kredileri bunun en bariz örneği. Tapu karşılığında kredi veriyor şu günlerde bankalar. Yani borcunu ödeyemeyen çiftçimiz elinde olan arsasını da bankaya dolayısı ile yabancı kaynaklara kaptırmış olacak. Zaten borç içinde yüzen ülkemiz bu girişimle topraklarından da olacak. Bunun özeti şu; savaşla vermediğimiz topraklarımızı bu yolla yabancılara kaptıracağız.

Amerika’da patlayan kredi krizi dalga dalga Avrupa’ya geldi. Avrupa’ya gelen kriz yine dalga dalga Türkiye’ye geliyor. Başbakanımız da iki hafta önce ekonomimiz çok iyi gidiyor dediği lafından dönerek önlem olsun diye vatandaşına “kemerleri sıkın” uyarısında bulunuyor. Ekonomisi iyi olan bir ülke neden böyle yapsın? Zaten önümüzdeki birkaç yıl içinde de Amerika’daki yaşanan ufacık bir sallantı Türkiye’ye deprem olarak geri dönecek. Allah yardımcımız olsun.

Dediğim gibi üretim değil de “biz size şunun bayiliğini verelim, bunun satıcılığını verelim” diyerek hazıra alıştırdılar. Şimdi de tıkandık kaldık deyim yerindeyse.

En çarpıcı nokta ise son günlerin tartışmalı konusu “türban”. Yerel seçimler yaklaşırken ekonomiyi gündemden düşürmek isteyen ve oy kaybetmemek isteyen hükûmet şimdi de türban meselesini gündeme taşıdı. Hakkımızda hayırlısı…

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

4 comments

Hamdi kardeşim, her ne kadar yazınızın başında; “Yazıdaki fikirlerimi lütfen siyasi ya da başka bir mesaj olarak algılamayın.” desenizde, siyasî düşünceleriniz yazınıza yansımış. çünkü şu anda halihazırda yalnızca iki siyasi hareket var. Ak Parti ve Ak Parti karşıtları.

Önecelikle şunu belirlememiz lazım ki ekonomimiz eskiye nazaran daha iyi. Mükemmel mi hayır, ama daha iyi. Cumhuriyet kuruldu kurulalı, buna ilk yıllarıda dahil en iyi yönetim ve en iyi siyasi harekettir Ak Parti hareketi. Her hamlesinde öncelikle halkın nabzını tutarak adım atar.

Burada yazdıklarınıza uzun uzun değinmiycem. Ancak bu söylemlerin pek çoğunun muhalefet partilerince ortaya atıldığı ve küreselleşen dünyada içimize kapanarak, dişarıdan soyutlanmamızı istedikleri açıktır. Bunları Ak Parti üyesi olarak yazmıyorum. Kendisi esnaf ve aynı zamanda öğrenci, babası işçi emeklisi, dedesi memur emeklisi, bir çok aile ferdi çiftçi olan biri olarak yazıyorum.

Eğer siz şu andaki ekonomik durumu eskisinden kötü görüyorsanız geçmişe dönüp bir ekonomik araştırma yapmalısınız.

Türban konusuna değinecek olursak. Bu düzenleme ne zaman yapılmaya çalışılsa, arkadan işler çevriliyor denecekti. Doğru mudur? yanlış mıdır? bu konuda bende bir yazı yazmıştım. dilerseniz blogumda okuyabilirsiniz.

iyi günler,
saygılar.

Acaba “iyiye giden” ekonomimizin yanında, “sürekli azalan (!)” dış borçlarımızın da bir listesini yapabilir misiniz?

@Vicdone; yorumunuz için teşekkür ederim. Önceki hükümet dönemlerinde de kriz olmuyor değildi, mutlaka oluyordu. Ancak dışa giden para bu kadar değildi. Hiç kârsız piyasada 10.000 lira bile dolaşsa bir hareket oluyordu. Fakat şimdi para da yok ortalıkta. Yani bu krizden de öteye gidiyor. Piyasanın içinde olduğum için günlük ekonomik olayları takip edebildiğim için en önemlisi halkın durumunu analiz edebildiğim için bunları rahatça yazıyorum. Ha bir de dipnot geçen senelerde ya da daha öncesinde cebimde 50 liradan az para bulumazken şimdilerde 10-20 lira’dan fazlaya çıkmıyor bu rakam 🙂

Ekonomiyi iyi ya da kötü diye değerlendirirken bence neye veya ne zamana göre iyi ya da kötü olarak değerlendirdiğimizi düşünmemiz gerekir. Hepimizin malumu 2001 yılında çok ciddi bir kriz yaşadık.

Ondan sonraki süreçte ekonomide çok ciddi bir iyileşme oldu bunu kimse inkar etmiyordur sanırım. Zira gecelik faizleri % 200, 300 leri gördüğü ve enflasyonun ` olduğu bir dönemdi. Şimdi enflasyon %8.5’a kadar inmiş durumda. Demek istediğim 2001 yılına göre kıyaslıyorsak evet ciddi bir iyileşme söz konusu. Ancak eğer mevcut iktidarın daha önceki dönemlerde gösterdiği ekonomik performansa göre bakarak konuşursak ekonomi o kadar iyi gitmiyor. Bunun en büyük sebeplerinden birisi küresel ekonominin yan etkileri. Şuanda sadece ülkemizde değil birçok dünya ülkesinde bu tür sıkıntılar başgösteriyor.

Ne kadar doğrudur bilmiyorum ama imkbde çalışan bir arkadaşım şöyle birşey demişti vakti zamanında: “Bu ara yurtdışına çıkan sıcak para 2001 krizindekiyle hemen hemen aynı. Eğer ekonomi biraz zayıf olsaydı benzer bir kriz yaşanabilirdi”.

Şuan ekonomideki en büyük sıkıntı cari açık. ihracat artmakla birlikte buna paralel olarak ithalatta artıyor ve bu olan gelişmeleri de gölgeliyor. Diğer bir husus ülkemizin dış borçlarına gelince. Şuan ne kadar dış borcumuz var bilmiyorum ama altını çizmek istediğim şey Amerika dahil bütün ülkelerin dış borçları var ve ülke ekonomilerinin günümüz koşullarında varlığını sürdürebilmesi biraz buna bağlı. Burda asıl önemli olan dış borcun olması değil bunun bizim üzerimize nasıl etki ettiğidir.

Somut bir örnek vereyim:
Enflasyon hedefi %4 beklenirken %8 vs geldi. iktisatçı bir arkadaşıma sordum bu rakamları nasıl değerlendiriyorsun ya da ekonomistler nasıl değerlendiriyor diye. Söylediği şu: iktidar partisini eleştirmek isteyenler %4 beklenen enflasyonun %8 çıkmasını fiyasko olarak görüp 0 lük bir sapmanın kabul edilemez olduğunu söylüyorlar.

Ülke ekonomisini Akp’nin geçmiş dönem iktidarına ve özellikle 2001 krizi dönemine göre kıyaslayanlar ise bu %4 lük farka “belirlenen enflasyon hedefinde %4 lük bir sapma oldu” şeklinde ifade ediyorlar. Yani biraz mevzuya nasıl baktığımız önemli

Son olarak, türban meselesi bu ekonomiden çok daha farklı bir konu ülkemiz açısından. Hangi zaman aralığında yapılmaya çalışılırsa çalışılsın sert bir tartışma ortamı doğuracağı aşikardı. Yerel seçim öncesi ekonomik sorunları saklamaya yönelik olduğunu söylemek tek başına doğru olmaz sanırım. Genel seçimden hemen sonra yapılmaya çalışılsa bu sefer zafer sarhoşluğu denilecekti yerel seçimlerden sonra yapılmaya çalışılsa hakeza benzer birşey denebilirdi.

Bütün bunlar siyasetçilerin kolayca söyleyebileceği ve bahaneler bulup kendilerini kurtarabileceği meseleler. Benim asıl üzüldüğüm gerçekten gariban insanlar. Her koşulda sıkıntıyı çeken gariban insanlar oluyor. Umarım ülkemiz herşeyiyle dört dörtlük bir ülke olur ve huzur içinde yaşarız.
Saygılar

Bir cevap yazın

*