WordPress İçin Instagram Widget

Instagram’ın hayatımıza etkisinden önceki yazımda bahsetmiştim. Çoğumuzun fotoğraflarını sergilediği bu fotoğraf paylaşma servisini kişisel bloglarımızda paylaşmayı da isteriz belki. İsteyen dostlar için bir widget eklentisini paylaşacağım. Bu eklentiyi sizinle paylaşmaya karar vermeden önce birçok eklentiyi ve embed hizmeti sağlayan bazı servisleri denedim, sizin ve kendim için en uygun olduğu için Instagram Slider Widget‘ı tercih ettim.

Eklenti sayfasından eklentiyi indirip “wp-content/plugin” dizinine dosyaları yükledikten sonra eklenti sayfasından aktif hale getiriyoruz. Ardından widget uyumlu temamızda Instagram’ı göstermek için yönetici panelinden Görünüm>Bileşenler sayfasına gidiyoruz. Burada Instagram Slider kutucuğunu göstermek istediğimiz yere sürükle bırak yapıyoruz. Ardından ayarlarını tamamlayıp kaydet butonuna basıyoruz. Benim ayarlarım aşağıdaki gibi.

widget-instagram-wp-setting

Instagram Fotoğrafçılığı

Fotoğraf paylaşımının moda değil profesyonelliği temsil ettiği 2006-2007 yıllarında Flickr vardı. Öyle muhteşemdi ve popülerdi ki ücretli versiyonunu kullanırdım. Dijital fotoğraf makinem ile çektiğim bütün fotoğrafları arşivleyerek Flickr’a yüklerdim. Ardından WordPress ile birleştirip eskiden bütün bloglarda görebileceğiniz “albüm” bölümünü Flickr’a yüklediğim fotoğraflarla süslüyordum.  Lakin teknoloji yerinde durmuyor, hayat değişiyor yani kısaca duvarlara yazıldığı gibi “hayat kısa kuşlar uçuyor”…

23279481

Flickr veya kendi arşivlerimiz özellikle Facebook ve Twitter’a direniş gösteremedi, bir bir zaman tünellerinde paylaşılmaya başlanan fotoğraflar artık başka mecralarda arşivlenmeye başlandı. Hatta Mart ayı (2014) içerisinde devletin Facebook’u da yasaklayacağı yönündeki spekülasyonlar fotoğraflarını orada arşivleyen kullanıcılar için bir tedirginlik oluşturmuştu. Konuya dönelim; Facebook ve Twitter’dan hemen sonra ise Instagram sahaya inerek tüm dengeleri alt üst etti. Hiç kullanmayacağım diyen insanlar bile efektlerin sarhoşluğu ile bir anda kendini Instagram’da buldu.

İnternette fotoğraf paylaşmanın tek sebebi aslında ego tatminidir. Bu konuda çok ciddiyim; kişiler beğeni ve yorumlar olmadığı zaman giderek paylaşımlarını azaltıyor ve bir süre sonra da tamamen ortadan kaldırabiliyor. Bunu hiç ziyaret edilmeyen bir resim sergisine de benzetebiliriz, ilgi görmediği için bir daha yapılmayabilir. Fotoğraf sanatçılarına sorduğunuzda ise fotoğrafı önce kendi beğenisine sunmak için çektiğini söyler.

Aslında tüm fotoğrafçılık geleneklerimizin değişmesindeki en büyük sebep akıllı telefonlar oldu. 5 megapixel kameralar şimdi 21 megapixel ile savaşıyor. Akıllandıkça “paylaş” düğmeleri artıyor. 3G, 4G derken fotoğraflar anında Facebook, Twitter hatta şimdilerde Instagram’a yüklendi. Belki de Flickr’ın popülerliği kaptırmasının sebebi bu değişime geç uyum sağlamasından kaynaklandı.

Instagram’ın insanoğluna yaptığı fotoğraf konulu tek kötülük ise artık hiç kimsenin doğal fotoğraf görememesidir. Her fotoğraf makyajlı, her fotoğraf efektli yani çekilen her fotoğraf ile oynanıyor. Bu da herkesi (ben dahil) fotoğrafçı gibi yapıyor. Bu durumda fotoğrafçıların ülkemizdeki konumu düğün fotoğrafçısından ileri pek gitmiyor bazı istisnaları saymazsak. Bu da fotoğrafçılığın geleceği açısından bazı endişeler oluşturmuyor değil. Sonuçta fotoğrafçılık da bir sanattır.

İlerleyen teknoloji, değişik telefon uygulamaları hatta akıllı kameralardaki uygulamaların önümüzdeki günlerde neler getireceğini hep birlikte izleyip göreceğiz, şimdiden işin ucunu kestirmek pek mümkün görünmüyor.

 

Facebook Güvenliği İçin 10 Tavsiye

Türk milleti olarak ömrümüz imtihanla geçiyor. Türk insanı teknoloji ile de imtihana tabi tutulmuştur. Türk insanının bilgisayar ile imtihanından sonra cep telefonu ile imtihanı ortaya çıktı ve imtihan devam ediyor. Önce Facebook ile imtihanımız gündeme geldi sonra Whatsapp ile imtihanımız devreye girdi; gece eve geç kaldığımda uyarısını Whatsapp’dan yapan babamın imtihanı herkesinkine bedel. Şu günlerde Türksat 4A ile imtihanımız var, uyducular yardımcı olsa da imtihan imtihandır. Hepsini bir kenara koyalım, Facebook ile olan imtihanımız bitmiş değil, bitecek gibi de değil.

İlk zamanlarda profil fotoğrafına vesikalık resmini koyan ülkem insanı, sonrasında çıplak kadın virüsü ile tanıştı. Ardından Farmville diye bir nesil geçiş yaparken bu aralar “o kadar uğraştım” virüsü boy gösteriyor. Bu sorunlar yıllara ve duruma göre değişiklik gösteriyor lakin değişmeyen öyle bir konu var ki evlere şenlik. Facebook’u hackleme, ele geçirme, elleme, yoklama gibi söylemler ve bununla ilgili geçirdiğimiz imtihan hiç bitmiyor.

Bu yukarıda saydığım hackleme, elleme, yoklama teknik olarak mümkün olsa da mantık olarak mümkün değildir işin özünde. Hayata saf duygularla yaklaşmıyorsanız, bu güvenliklik olaylarını falan biraz daha ciddiye alıyorsanız hack işi size pek de uğramayacaktır. Yeter ki açık kapıları kapatın. Onun dışında sizin hesabınızı ele geçiren ya CIA ya da ona benzer kurumlar olur ki o zaman Facebook dışında düşünmeniz gereken daha önemli şeyler olabilir.

Dönelim konumuza; Facebook’ta güvenliğimizi sağlamak için kapatacağımız kapılardan aklıma gelenlerini burada sizlerle paylaşmak istiyorum.

1- Sevgili Eskidiyse Şifreyi Yenile

Başlık olarak mizahi gelse de aslında çok ciddiye alınması gereken bir durumdur. Eğer ilişkide bazı şeyleri tükkettiyseniz kesinlikle ayrılmadan önce birkaç kez düşünün. Düşünün derken; yeni Facebook şifrenizin ne olacağını düşünün, yoksa ben içinizdeki hesaplaşmaya bir şey diyemem. Artık eski olan sevgilinizin bulamayacağı erişemeyeceği bir şifreyi mutlaka artık hayatınıza almalısınız. Ciddi ciddi ayrılmayı kafanıza koyduysanız önce şuradan güçlü bir şifre oluşturun ancak şifreyi bir yerlere yine de not alın, sonra hatırlayamazsınız ihtiyaç duyacaksınız.

2- E-Posta Hesabını Güvene Al

Facebook hesabını kaptırmanın en açık kapılarından birisi e-posta hesaplarıdır. Facebook’u bağladığınız e-posta hesabı çoğu zaman yol geçen hanıdır. Durum böyleyse hacklendim değil şifremi verdim demek daha doğrudur. Facebook hesabınızın güvenliği kadar e-posta adresinizin şifresi, gizli sorusu vs. çok büyük önem taşımaktadır. Bence belli periyotlarda şifrenin değiştirilmesi güvenlik için iyidir. Gizli sorunun cevabı önemlidir. Hepsini bir kenara bırakıp telefon onayı yapmak en babasıdır bu işin. Mutlaka telefon onayı yapın ki hem şifre değişiklik taleplerinden haberiniz olsun hem de onay kodu telefona gelmeden kimse birşeyler yapamasın. Bunların dışında e-posta için söyleyebileceğim tek şey yedek hesapta eğer arkadaşınız ve sevgilinizin adresi yazıyorsa onu da kendinizle ilgili bir başka e-posta adresine yönlendirin.

3- Facebook Hesabını Telefona Bağla

Facebook ile ilgili şifre değişikliği ve benzer taleplerde telefona onay kodu gelmesini istiyorsanız ki bence en güvenli yoldur mutlaka Facebook hesabınızı bir telefona bağlayın. Böylece telefonunuza kod gelmeden asla şifre değiştiremezsiniz.

4- Kafanı Sadece Facebook Hesabı ile Meşgul Ediyorsan Giriş Onaylarını Aç

Eğer iyice kafaya takmış durumdaysanız bu Facebook hesabının güvenliğini, Facebook güvenlik sayfasından “Giriş Onayları” bölümünü aktif hale getirerek başka bir yerden giriş yapıldığında sizi haberdar etmeyecek direkt giren kişiden güvenlik kodu isteyecek. Bu kod ise telefonunuza SMS olarak gönderilecek.

5- Rahatlamak İçin Giriş Yaptığın Yeri Kontrol Et

Yine Facebook’un güvenlik sayfasında Giriş Yeri sekmesi yardımı ile son giriş yapılan yerleri (kolasyon) ve işletim sistemi (cihaz) bilgisini görebilirsiniz. Burada şüphelendiğiniz bir cihaz var ise yanındaki çarpı işareti yardımıyla oturumu kapatabilirsiniz.

6- Facebook Bildirimlerine Gözat

Benim gibi e-posta adresine gelen Facebook bildirimlerini hiç önemsemiyor olabilirsiniz. Ancak arada sırada gözatmak gerekir ki sizin hesabınız ile uğraşan birilerinin olup olmadığından haberiniz olsun.

Ekran Alıntısı

Böyle bir durum ile karşılaşınca önce 5. maddede yazdığım kısmı bir kontrol edin sonra da şifrenizi değiştirip yolunuza devam edin.

7- Güvenilir Kişileri Kur

Olur da yine de şifrenizi ve hesabınızı kaptırırsanız ve tekrar Facebook hesabınızı geri almak isterseniz bazı arkadaşlarınızın size yardımı dokunabilir. Güvenlik ayarlarından Güvenilir Kişiler sekmesinde seçeceğiniz üç arkadaşınıza Facebook tarafından kodlar gönderilecektir. Bu kodları tamamlandığınız taktirde Facebook size hesabınızı geri verecektir. Önemli olan buradaki üç kişinin yakın arkadaşlarınız olmasıdır.

8- Kopya İndir İle Yedek Alınabilir

Bir gün Facebook hesabınızın illa ki çalınacağını düşünüyorsanız evet çalınır. O gün ah vah etmek yerine öncesinden Facebook hesabınızın “kopya indir” bağlantısı ile bir yedeğini alabilirsiniz. Bu bağlantı o anki Facebook’un son halini size sunacaktır, daha fazlasını değil.

9- Her Uygulamayı Açmayın

Facebook’ta her uygulama güvenli değildir. Çok beğeneceğiniz tatlı, şirin bir şeymiş gibi gösterilen bazı uygulamalar aslında duvarınızdan güvenliğinize kadar bir çok konuda erişim iznini sizden alarak sizi tehlikeye atabilir. O yüzden her oyunu oynamayın, her uygulamayı kullanmayın.

10- Herkesin Talebini Kabul Etmeyin

Tanımadığınız kişileri lütfen eklemeyin 🙂

Eğer ki bu söylediklerimi göz önünde bulundurursanız:

  • Facebook’ta çalışan tanıdık arkadaşım var şifreyi bulurum
  • Ben bilmem hangi hack takımındayım ya da orada arkadaşım var
  • Sen istediğin kadar değiştir bulurum
  • Bunlar çocuk oyuncağı

tarzındaki kötü söylemlere kafa tutabilirsiniz. Elbette internet çok güvenli bir ortam değildir ancak bazı şeyler herkesin ele geçireceği kadar da güvenliksiz değildir.

İyi ve Kötü İstanbul

Bir çok şeyin başlangıcıdır İstanbul. Aynı zamanda bitişidir de farkında olmadan. İlk buluşmaların, aşkların ilk etkileşime geçtiği güzel bir şehirken ayrılıkların da gerçekleştiği boktan bir beton yığınıdır. Martılar vardır, Galata Kulesi vardır anılarınızı yeşerten, arka sokakları meyhaneleri vardır içinizi karartan.. Kavuşmalar vardır otobüs duraklarında vedalar vardır vapur iskelelerinde. En güzel, en tatlı vedadır belki de; tekrar kavuşmanın, hayatınıza anlam katacak kavuşmaların belirdiği öpücüğün yanağınıza kondurulduğu bir vedadır. Aylar sonra yine bir buluşma olur hava meydanında ve yine veda vardır ancak bu kez bir daha dönmemek üzeredir belki de.

Sultanahmet tarafı vardır her yeri hatıra dolu… Çorlulu Ali Paşa Medresesi var küllerin üstünüze savrulduğu nargilelerden, kahvenin bol köpüğünü hiç söylemiyorum bile. Tramvayın çıkardığı sesin bile farklı bir anısı vardır belki hayatınızda, unutamayacağınız. Yediğiniz balık ekmek, içtiğiniz kahve, cam şişedeki kaynak suyu, vapurlar, ara sokaklar, köhne odalar…

Önce şükredersiniz bu şehrin olduğuna tüm güzellikleri sunduğu için sonra kahredersiniz bütün güzellikleri elinizden aldığı için.

 

Neden Gidilir?

Hayat daima bir verse iki alır, geçmişten beri böyle olmuştur. Hiçbir zaman istediğin gibi olmaz, hep birşeylerin mücadelesini vermeye iter. Çok istediğiniz bir şeyin uğruna gençliğinizi yakmayı ama onun peşinden koşmayı imtihan kılmıştır bazen. Yıllar yılı süren mücadeleyi bir gün kendinize göre kazanırsınız. Lakin dediğim gibi kendinize göre.. Çünkü sonra intikamını, verdiklerinin mislini geri almayı bekleyen bir düşman gibi karşınızda duracak olan bir hayat vardır.

Birini seversin, uzun süre dikkatini çekmeye çalışırsın, kırılırsın, yıkılırsın belki ama mücadele her zaman devam eder. Sonra şartlar olgunlaşır senin sevdiğini anlar, bir araya gelirsin. Hayat rüya gibidir işte o zaman, ayakların yere basmaz, hiçbirşeyi umursamazsın, sadece O’na odaklanırsın. İşte böyle zamanlar fazla uzun sürmüyor, bu da aslında mucize oluyor kısa sürdüğü için. Mucizenin ardından da intikam bir bir alınıyor hayat tarafından.

Birgün geliyor bütün terslikler bir araya toplanıyor. Kurban olduğum yaradan bir süre mucize içinde yaşarken imtihan zamanının geldiğini hatırlatırcasına türlü zorluklarla karşılaştırıyor. Bu zorluklar aslında şahsen üstünden gelinemeyecek şeyler değildir. Sonra bir bakarsın üst üste gelen herşey kendinden çok diğer insanları rahatsız etmektedir. Yani sen mutlusun, yıllarca özlemini duyduğun şeye kavuşmuşsun diye diğer insanlar cezalandırılır ya da en azından o gün şartları ile öyle düşünüyor insan.

Bu fikre vardıktan sonrası intihar gibidir. Bu fikri çok sevdiğine açıklayamazsın, açıklasan saçma bulup anlamak istemeyecektir veya anlamayacaktır. Onun için bazen hiçbir açıklama yapmadan çekip gitmek gerekebilir, bunu çok sevdiğin yine anlamayacaktır. O’nun geçirdiği zor günlerden bir şekilde haber alacaksın ve için sızlayacak, o da senin haberini alacak ve onun da içi sızlayacak. İşte asıl imtihan budur aslında belki de.

Bir süre sonra bu imtihanı, çok sevdiğinle beraber verebileceğine inanırsın ve insanların çok sevdiğinle bir arada olmandan dolayı bulacağı musibetler, çekeceği acılar çok umurunda olmayacaktır. Sadece çok sevdiğini ve kendini düşünürsün. Aslında çok sevdiğini en başından beri düşünürsün ama saçma bahaneler ile karşısına çıkmak istemezsin belki de. Sonra ne değişiyor? Hiçbir şey.. Güneşin doğduğu açı onunla beraber olman gerektiğini anlatıyor sadece.

Aylar geçer, doğumgünü gelir, hiçbirşey yazamazsın.. Doğumgünü geçer bir nisan ayı gelir ve o güneşin açısı seni cesaretlendirir araman belki de bir mesaj atman için. Sana öfkelidir çok sevdiğin haklı bir şekilde. Seni sorguya çektiğinde ise olan biteni anlatırsın ama neden gittiğini hala söylemezsin. Sonra da onu kaybedersin. Bu kez giden odur, öfke doludur, belki içinde küçük kırıntılar vardır ancak öfkesi çok fazladır.

Kendini ilk defa bu kadar çaresiz hissedersin. Her olaya karşı ikinci bir planın ve yapabilecek birçok şeyi olan sen ilk defa bu kadar plansız olduğunu anlarsın. Elden birşey gelmez ve acılara gömülürsün. Gel gelelim çok sevdiğin senin neden gittiğini gerçekten hala bilmez. Bu soruyu da defalarca sormuştur sana mantıklı bir açıklama yap diye. Ancak mantıklı bir açıklama yoktur. Diyemezsiniz ona “insanlar biz beraberken acı çekiyorlardı” diye. Dersen ikinci soru “peki şimdi ne değişti”? Yine diyemezsin çok sevdiğine “artık insanların çektiği acı önemli değil, biz önemliyiz”.. Üçüncü soru “şimdiye kadar neredeydin”? Yine diyemeyeceksin ki “güneş ışıkları, seni seviyor olmam ve artık hiçbir şeyin umurumda olmaması, sadece senin omuzuna yaslanmak istediğim, yoruldum ve senin kollarında dinlenmek istiyorum, üzdüm ama üzüldüm ve yaralarımızı saralım”.. Bunları dersen de anlamayacaktır büyük ihtimalle! Bu kadar anlayışsız mıyım diyecek çok sevdiğin her lafının sonunda ama inanın bana moruklar bunun izahı yok. Ne demek “insanlar biz beraberken acı çekiyor herşey üst üste geliyor..”. Gerçi bununla ilgili bir alıntı yapabilirim:

Ruh ikizleri; yalnızca onlar bu büyüyü taşır. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir gelirler dünyaya. Ama bir araya gelip âşık olduklarında…
İşte o zaman, toprak ikiye bölünür. Gökyüzü deryaya, derya ateşe hücum eder. Kargaşa yağar evrenin her bir köşesine, sel olur…

Evet, insanın hayatı boyunca yaşayacağı en büyük olaydır ruh ikizini bulmak ve ona sarılmak ancak her yerde bir kargaşa olur yazarın da dediği gibi. Ve insanlar zarar görmesin diye kendi huzursuzluğunu ve çok sevdiğinin huzursuzluğunu göze alarak gitmen gerektiğine inanırsın. İşte bunu çok sevdiğine anlatamazsın. Anlatabildiğin tek şey o kargaşaların neler olduğudur, baştan sona döner döner anlatırsın. Haklı olarak da çok sevdiğin seni haksız çıkarır, hakkın yoktur bu saçma şeyler için onu üzmeye çünkü.

Tüm bunların sonunda onu kaybetmiş olabileceğinin üzüntüsü her yerini yakar. Her akşam söz verirsin kendine yarın onu düşünmeyeceğim diye ama mümkün olmaz, sabah kalkınca ilk aklına gelen şey O’dur. Çok sevdiğin çekip giderken senin O’nu yarım bıraktığın gibi seni yarım bırakıp giderken bir takım tavsiyelerde bulunur. Şu gün şöyle birşeyler yaşarsın, bugün böyle şeyler olur, bir gün “hadi canım” dersin geçer diye teselli eder seni kendince. Hala seni anlamadığını düşünürsün, çünkü sen onu çok seviyorsun, evet, anlamıyor, anlamadı..

Şimdi ne mi yapıyor, halen çok sevdiğim niçin gittiğimi bilmiyor. Açıkcası böyle birşeyi anlatabileceğimi de düşünmüyorum. Anlatırsam saçma bulma olasılığı onun beni tekrar sevebilme olasılığından daha yüksek çünkü.

Video ile de biraz daha anlaşılır kılayım istedim söylemek istediklerimi. Dün akşam denk geldim, iyiymiş.

 

Android Kitap Okuma İçin Uygulama Önerileri

RSS okuyucum ve günlük internet sayfalarındaki haberler dışında uzun uzadıya yazı okumayı sevmeyen bir yapım var kendimi bildim bileli. Yani demek istediğim kitap okumayı pek sevmezdim, sevsem de “okuma” dediğimiz eylemi gerçekleştirmek için gerçekten kendime karşı büyük mücadeleler verdim. Şu yaşıma (27) kadar okuduğum kitapları ezbere sayabilirim; o kadar az yani. Lakin bir gün geliyor bir ışık ile kitap okumaya başlıyor insan hem de birçok şeyin önüne geçerek. Siz deyin heves ben diyeyim iyi bir kafa dağıtma, kitap okumak güzel.

Kitapları okumaya gelince; yaklaşık bir aydır Charles Bukowski, Kinyas Kartal ve Kahraman Tazeoğlu gibi isimleri okudum ki Bukowski’ye tam gaz devam. Kitapların bir çoğu e-kitap formatında yani telefonumdan okuyorum. Her ne kadar gerçek kitap tadı olmasa da akşam otururken cebimden çıkartıp okumam kolay oluyor. Yanımda ekstra birşey taşımama gerek kalmaması belki de cezbediyor. Bu kitapları okumak için de Android telefonumda bazı uygulamalara ihtiyaç duydum. Bunları derleyip sizlerle de paylaşmanın yerinde olacağını düşündüm.

1- Adobe Reader

Eğer okuyacağımız kitap PDF formatında ise kesinlikle ilk yüklenilmesi gereken uygulama Adobe Reader olacak. Sayfa geçişleri, okuma modları, kaldığı yerden devam etme, sayfa işaretleme, arama yapma özellikleri ile kullanıcısına birçok seçeneği aynı anda sunabiliyor. Özellikle kitaptan taratma olmayan, metin olarak PDF’e aktarılmış olan kitaplarda yazı boyutunu ayarlama opsionu okumayı kolaylaştırıyor.

assss

2- Aldiko Book Reader

Elektronik kitap formatı olan epub uzantılarını açmak için gerekli olan uygulama. Aşağı yukarı Adobe Reader ile aynı özellikleri taşıyor. Farklı iki sürüm olarak sunuluyor. Sürümün bir tanesi ücretsiz bir tanesi ücretli… Ücretli olan sürümünde metin paylaşımı, önemli yerleri işaretleme, not alma özellikleri bulunuyor ancak epub formatındaki kitapların birçoğu şifreli olacağından dolayı bu bahsettiğim fonksiyonları yerine getirmek biraz güç olabilir.

aldiko

Aldiko ile ilgili bir ilave bilgi vermemde fayda olacak. Eğer D&R’dan bir e-kitap alırsanız sizi kendi uygulamasını yüklemeye davet edecek ancak D&R’daki arkadaşlar telefon ve Phabletleri yok sayıp bu uygulamayı sadece tabletler için düzenlemişler. Haliyle D&R’dan e-kitap aldıktan sonra telefonunuzda bu şekilde bir sürpriz ile karşılaşmanız mümkün. Bu sürpriz ile karşılaşırsanız Aldiko’yu kullanabilirsiniz. Ancak D&R’dan aldığınız kitabı direkt Android cihazınıza indirmenizi tavsiye ederim aksi taktirde başka kullanıcı tarafından açıldığı yönünde bir hata veriyor.

3- Keep Screen On

Bu uygulamayı anlatmaya geçmeden önce Samsung son seri telefonlarında sunulan “okuma modu” özelliğinin çok çok çok gereksiz bir seçenek olduğunu anladım. Sadece sayfa arkaplanını biraz daha gözü az yoran bir renge ayarlıyor ancak ekranın kapanmaması gibi bir durum söz konusu değil. Misal okuma modu açık olduğunda beklentim kitap uygulamarından biri açık olduğunda ekranın kapanmamasıydı (Aldiko bu özelliğe sahip). Keep Screen On önceden belirlediğimiz herhangibir uygulama açıkken ekranı kapatmıyor. Uygulama açıldığında otomatik devreye girdiği gibi uygulama kapandığında da yine kendi kendine devreden çıkıyor. Tam bir esnaf çocuğu.

4- Google Keep

Google not alma uygulaması ile kitaplardan notlarımızdan çıkardığımız notları kolaylıkla saklayabiliriz. Renklendirme, arşivleme gibi detaylı özellikler işleri kolaylaştırırken masaüstü ortamdan da ulaşma şansımızın olması büyük nimet.

wpid-screenshot_2014-09-05-19-36-17.png