Turkcell Desteği Fizy’ye Yaradı mı?

Yerli olduğu için  ismini övünerek söylediğimiz müzik servisi Fizy, Müyap ile yaşadağı telif hakları sıkıntısından sonra kapatılmış ardından Turkcell’in desteği ile tekrar yayın hayatına dönmüştü. Bu olay ise Fizy için bir dönüm noktası oldu. Özellikle bu yıl yaptığı iyileştirmeler ve eklediği özellikler sayesinde üst seviye bir müzik servisi olduğunu gösterdi.

2011 yılı sonlarına doğru akıllı mobil cihazlar için ilk resmi uygulamasını yayınlayarak kullanıcılarına bu platformda da hizmet vermeye başladı. Tabi ilk uygulama olmasından dolayı hatalar yaşandı, yavaşlama sorunları ortaya çıktı. Ancak yapılan güncellemeler ile o sorunu ortadan tamamen kaldırdı. Hatta Soy Mobile ile anlaşarak yeni nesil Xperia serilerinde entegre olarak kullanıcısıyla buluştu.

Şu anda benim de test sürümünü kullandığım premium paketleri ortaya çıkardı. Bu paketler ücreti karşılığında satın alınarak sınırsız playlist, Android ve iPhone uygulamarda tam yetki ve ücretsiz indirilebilen yasal müzikleri beraberinde getirdi.

Fizy Mood’u daha önce duymuştuk ama Fizymix de bu yıla damgasını vuran yeniliklerden oldu. Radyo sistemi ile çalışan istenilen tarza göre yayın yapan kanallar ile kullanıcılara kolaylık sağladı.

Arama motorundaki filtreleme seçeneği, yenilenen müzik player, tekrar çalma özelliği, sesli arama yapma özelliği de yeni kullanıcı arayüzünde yerini aldı.

En yeni müzikler eskisi gibi birkaç ay sonra değil hemen anında arama sonuçlarında görünüyor. Bu sayede kullanıcılarına hem yasal hem de hızlı güncellenen bir veritabanına sahip olduğunu gösteriyor.

Fizy’ye her girdiğimizde ise yeni bir albüm tanıtımı bizleri karşılıyor. Buradan da Fizy’nin artık eskisi gibi öylesine bir müzik servisi değil ciddi ciddi işini yapan Türkiye’de müzik denince akla gelen ilk internet platformu olma çabasında olduğunu gözler önüne seriyor.

Özetleyecek olursak Turkcell desteğinden sonra Fizy aldı başını yürüdü. Başarılarının 2013 yılında da devam etmesini temenni ederek yazımı sonlandırıyorum.

 

Samsung Netbook’ta Ubuntu 12.10 Keyfi

Bilenler bilir geçmişten beri Linux ile ilgilenmişliğim vardır az çok. 2008 yılında Ubuntu’nun Feisty Fawn sürümünü kullanıp deneyimlerimi de sizlere yine blogumdan aktarmıştım. Tabi aradan uzun bir süre geçti, bu süre zarfında da gerek işlerimin artmasından dolayı gerekse araya giren diğer bahanelerden dolayı Linux’e Android dışında elimi bile uzatamadım. Derken askerden geldikten sonra biraz heveslendim ama netbookta kullanacağımdan dolayı bir türlü karar verememiştim.

Biraz daha vakit geçti ve birkaç gündür yoğun bir şekilde Linux’e taktım kafayı. Önce Pardus ne alemde deyip gözatmak istedim ama her zaman için Gnome arayüzü daha ağır bastığı için Ubuntu’ya yoğunlaştım. Her ne kadar okuduğum tavsiyelerde yavaş olduğu, Ubuntu yerine Kubuntu kurmamın daha doğru olacağını anlasam da görselliği seven bir yapım olduğu için Ubuntu’yu tercih ettim. Ahh, neredeyse unutuyordum; Chromium OS’u da arada indirip denemişliğim var ancak sürücüleri tanıma sorunundan dolayı flörtümüz sadece üç saat sürdü.

Ubuntu’nun 12.10 sürümünü indirip USB’den kurulum yaptım. Atom 1.66 Ghz işlemci, 2 GB bellek ve 120 GB lık N150 serisi bir Samsung netbooka bu kurulumu gerçekleştirdim. Kurmadan önce Live USB olarak açıp hangi donanımları tanımayacağını test ettim ve hiçbirinde sourun yaşamadığını görünce kurdum. En çok korktuğum maalesef kablosuz ağ bağdaştırıcımdı. Windows 7’de bile sorun yaşıyordum. Çok uzun sürmeyen kolay bir kurulumdan sonra masaüstü karşıladı beni. Kolay bir kurulum diyorum çünkü Ubuntu’yu son bıraktığımda kurulum yapmak için bir hayli bilgi sahibi olmanız grekiyordu. Şimdi ise sadece kurulacak alanı seçip “devam et” tuşuna basmak yeterli.

Tabi değişen kurulum değildi sadece, baştan başa çok farklı geldi bana. Nihayetinde ben bu işletim sistemini kullandığımda program kurmak için depoları bağladıktan sonra “sudo atp get install” diye komutları konsola komut yazmak zorundaydık. Şimdi Google Play Store gibi uygulama marketine bağlanıp kolayca kurulum yapabiliyoruz. Kullanıcı arayüzü ise bir başka harika. çok basit çok kullanışlı, Android kullananlar hiç yabancılık çekmezler diyebilirim. Çünkü artık kullanımı aynı Android’e benzemiş. online hesapların senkronizasyonu da cabası.

Sürücülerde hiçbir problem yok. Hatta Windows’ta çalışmayan Fn tuşlarımın hepsi şıkır şıkır. Pil tanımada da yine bir sorunumuz yok. Aynı Windows 8’deki gibi 3 saat 57 dakika gibi bir süre dayanıyor ve saçmalamadan akıllı uslu bir şekilde pilini bitiriyor kullanıma göre. tarayıcı seçimim ise kesinlikle Firefox oldu. Google Chrome kurdum ancak çok yavaşlattığını üzülerek söylemeliyim. Eğer Ubuntu kullanıyorsanız Firefox’a mecbursunuz demektir.

Ekran görüntüsü 2012-12-18 21:11:52

Kısacası kullanmayı aklınızın ucundan geçiriyorsanız aklınızın merkezine alıp hemen kurun ve bu güzelliği deneyin derim.

Markalar Akıllı mı?

Hayatımıza giren elektronik cihazın “akıllı” olduğu bir dönemde yaşıyoruz artık. Bazen buna ayak uydurmakta zorlansak da kullanmaya başladıktan sonra çok seviyoruz aslında. Akıllı telefonlar ilk başlarda kullanıcılara çok karmaşık gelmişti ancak artık çoğu kullanıcı akıllı telefon kullanmadığında kendinde eksik birşeyler olduğunu fark ediyor. Akıllı televizyonlarda aynı şekilde… İnternet sayfasına bağlanıyor, alışveriş yapıyor hatta banka hesaplarımızı kontrol ediyoruz televizyonlardan artık. Tüm bu değişimler yaşanırken “pazarlama” sistemleri de akıllı cihazlara uygun hale gelmeye başladı. Ancak hala çok eksik var.

Philips-Smart-TV-1

 

Markalar hala tüketicilerin internet sayfalarına geleceklerine kendilerini o kadar fazla inandırmışlar ki onun dışında hiçbir girişimde bulunmuyorlar. Daha birkaç hafta öncesine kadar McDonald’s Android uygulamaya sahip değildi ülkemiz için, hergün binlerce müşteriye ulaşan Dominos Pizza’nın ise hiçbir girişimi yok bu konuda. Halbuki tüketici olarak cep telefonu uygulamasından veya Smart Tv üzerindeki uygulamadan siparişlerimizi  “kolayca” oluşturmak en büyük hakkımız olsa gerek…  Sadece gıda değil diğer sektörler de aynı şekilde duyarsızlar. Herhangi bir  beyazeşya markasının hiçbir akıllı cihaz için ürünlerini tüketiciye sunabilecekleri uygulaması yok.

Evet, biraz sabırsız olabiliriz ancak teknolojinin bu kadar ileri safhada olduğu günümüzde insanlar teknolojiye ayak uyduruyorsa markalar da bu adımları takip etmek zorunda.!

Gmail Gelişmiş Arama Parametreleri

Siz de benim gibi bir Gmail kullanıcısı iseniz ve e-postalar arasında kaybolup sık sık arama yaptırıyorsanız  bazı arama ipuçlarını bilmek zorundasınız! Zorundasınız diyorum çünkü bir e-postayı bulmak bazen saatlerinizi alabiliyor. Şimdi bahsedeceğim ipuçları ile aramalarımızı kolaylaştıracağız.

  • from: Geldiği adresle arama
  • to: Gittiği adresle arama
  • subject: Konuyla arama
  • label:  Etiketlerle arama
  • has:attachment Sahip olduğu eklerle arama
  • filename: Dosya adıyla arama
  • in:anywhere Spam ve diğer klasörler için de arama yapar
  • is:starredis:unreadis:read okunmuş, okunmamış ve yıldızlı postalarda arama yapar
  • cc:bcc: CC veya BCC değerleri ile arama yapar
  • after:before:older:newer: Yıl/Ay/Gün değeri ile birlikte kullanarak arama yapılabilir. after: 2012/10/05 gibi.
  • is:chat Sohbet içinde arama yapar
  • size: Mesaj boyutuna göre arama yapılmasını sağlar
  • larger:smaller: Aynı after parametresi gibi kullanılıyor. larger: 1.8 MB gibi

 

Kendi Chrome Temamızı Yapıyoruz

Yaygın olarak kullanılan internet tarayıcısı Google Chrome’u güçlü kılan özelliklerinden birisi de özelleştirmelerin diğer tarayıcılara göre daha kolay yapılabilmesidir. Bu özelleştirmelerden birisi de temalardır. İndirilen değişik renk ve resim kombinasyonundaki temalar tarayıcıyı görsel açıdan daha iyi seviyelere getirmektedir. Bu yazımda ise kendi istediğimiz resim ve renklerde kendi temamızı nasıl yapacağımızı anlatacağım.

İlk olarak My Chrome Theme eklentisini indiriyoruz. Ardından tarayıcı ekranında bulunan “Chrome Temam” bağlantısına tıklıyoruz.

1-Resim Yükleme

Bilgisayarımızdan veya kameramızdan aktaracağımız resmi arkaplan olarak kullanacağız.

2-Resim Konumu ve Düzenini Ayarlama

Resmi tüm ekrana kaplatma, döşeme veya alt,üst,orta, gibi konumlara küçük resim olarak yerleştirme imkanını buluyoruz.

3-Renk Düzenini Ayarlama

Baloncuklara tıkladığımız zaman istediğimiz yerin renk düzenini belirleyebileceğimiz renk paleti ile karşılaşıyoruz.

4-İsim Verme ve Kaydetme

İsim ve açıklamaları ekledikten sonra temamızı kaydediyoruz. Temamızı bu aşamadan sonra ister bağlantı adresini kaydedip paylaşabilir istersek hemen indirip kullanmaya başlayabiliriz.

Spamlar E-Posta Adresimizi Nasıl Buluyor?

Yıllar geçmesine ve yeni internet teknolojileri çıkmasına karşın spamlar  eskiye göre daha hızlı ve şiddetli şekilde e-posta adresimizdeki yerini alıyorlar.  Görüşümdür ki bundan sonra da yerini alacak. Hatta mobil cihazlara da yavaş yavaş girmişken tam gaz devam edecek. Smart tv ve smart olan her alete yerleşecekler yani hayatımızın içindeki yerlerini sonra da almaya devam edecekler. Peki e-posta adresimizi nasıl buluyorlar? İşte bu soruya cevabımız varsa spamlardan biraz da olsa arınmış olacağız.

Mail Listeleri

Spamların en eski ve en eskimeyen yöntemidir. “Bu mesajı 10 kişiye gönderirsen sevdiğin kız senin olacak” gibi başlıklarla gelen e-postayı bizlerin cevaplamasıyla toplanan e-posta adreslerinin bulunduğu listelerdir. İşleyişi ise oldukça basittir. Hazırlayıp 10 kişiye gönderilen mesaj daha sonra “forward” ile 10’ar kişiye daha gidiyor. Bu halka böyle devam ederken nihayetinde bütün adresler bu mesajı gönderen ilk kişide toplanıyor. Yani böyle mesajları görmemezlikten gelmek gerekiyor.

Abonelik Sistemleri

İnternet sayfalarında yer alan “yeniliklerden haberdar olun” bölümlerinin sonraki tuzaklarıdır spam. Tabi ki bütün siteler için geçerli değil ancak bilmediğimiz  sitelere abone olmak çok da mantıklı değil. Ayrıca e-posta adresimize gelen “abonemiz olun” bağlantıları da aynı sisteme dahildir.

Brute Force

Bu teknik biraz tahmine dayalı ancak başarı yüzdesi çok yüksek. Bir isim ele alınarak bu ismin değişik kombinasyonlarda ve e-posta hizmetlerinde bulunan adres listeleri çıkarılıyor. Tabi bunu yapmak çok uzun zaman alacağı için yazılım desteği almak gerekiyor. Hatta bir zamanlar hack yöntemi olarak da kullanılıyordu ancak şu anda e-posta hizmetleri daha fazla güvenlik donanımına sahip oldukları için rahatız. Brute Force tekniğine örnek verecek olursak:

ayşe@hotmail.com
ayşe1@hotmail.com
ayşe001@hotmail.com
ayşe1@gmail.com

Web Crawler Bot

Bu isimle bilinen teknikte internet sayfalarından bilgi çekiliyor. Bot, belli parametreleri içinde barından ve komut veren bir programcıktır. Bir siteye yönlendirilen botlar bu site üzerindeki e-posta adreslerini toplamakla mükellef. Birçok sitede adres[at]adres.com şeklinde yazılan e-posta adreslerini görmüşüzdür. Bu şekilde yazılmasının sebebi @ işareti olan kısımları botların algılayıp adresi listeye dahil etmesinin önüne geçmektir. Yani e-posta adresimizi açık açık paylaşmamak gerekiyor.

E-Posta Veritabanları

Bu sistem olayın biraz mide bulandırıcı yönü. İsteyerek üye olduğumuz birçok site güzel paralar karşılığında kullanıcı bilgilerini üçüncü kişilere satıyor. Sadece e-posta adresi değil, telefon numarası gibi bilgileri de satıyorlar. Bunun için alınacak önlem maalesef yok. Kullanıcı sözleşmelerinde zaten bu madde yer alıyor. Bugün Facebook’un bile direkt bilgileri vermese de reklam için bilgilerimizi kullandığını göz önünde bulundurmak lazım.

Galaxy S3 Jelly Bean

Telefonum için Jelly Bean güncellemesi geçen hafta gelmişti. Telefon güncelleme ile birlikte tam anlamıyla yağ gibi çalışıyor. Benim ise en çok hoşuma giden menü ara yüzünde klasör düzenlemesi yapılabiliyor olması

image

Böylece karmaşık menü hem daha sade hem daha kullanışlı hale geldi. Yedi tane ekran iki ekrana indi.
Görev çubuğu daha kullanışlı hale gelmiş. Mesela 4square bildirimini uygulamaya girmeden beğenmek mümkün.
Ayarlar menüsü daha derli toplu. Engelleme modu sayesinde istediğiniz kişiyi istediğiniz saatler arasında size ulaşamamasını sağlayabiliyorsunuz.
Klavye daha kullanışlı.
Not: Bu yazı S3 üzerinden yazılmıştır.

Gmail Mesaj Gönderimi İçin Yeni Arayüz

Anlık ileti ve e-posta teknolojilerinde rekabet hergün artarken bununla birlikte ilginç ve kullanışlı özellikler de karşımıza çıkıyor. Bunlardan sonuncusu Gmail’den geldi. Mesaj yazmak için “compose” butonuna tıkladığımızda mesaj ekranını yeni bir sayfa olarak karşımıza getirmek yerine küçük bir alanda oluşturduğu ileti ekranıyla sunuyor. Bu durumda kullanılabilirlik en üst seviyelere çıkıyor.

Gmail’i İngilizce kullanıyorsanız “compose” butonuna ilk bastığımızda aşağıdaki diyalog karşımıza çıkıyor, Try it now seçeneğini işaretleyip devam ediyoruz:

Yeni mesaj yazmak için “compose” butonuna tıkladığımızda da aşağıdaki mesaj kutusu açılıyor:

Sağladığı fayda; mesaj gönderirken aynı anda gelenleri görebiliyoruz, sayfa sayfa dolaşmaktan bizleri kurtarırken işlemlerin daha hızlı yapılmasını beraberinde getiriyor.

Radyo Reklamları

Radyo kanalları son birkaç yıldır reklam olayını oldukça abarttılar. Üç dakikalık iki tane parça çalıyor ve hemen ardından 10 dakikalık reklama giriyor. İnsanlar müzik dinlemek için seçtikleri radyo kanalında reklam dinlemeye mecbur bırakılıyor. Esasında bunun adı terördür, iyi niyetten faydalanmadır. Zaten sunulan programın içinde reklamlar cirit atarken bir de ara reklamların olması aklıma pek de yatmıyor.

Askerde Radyo Seymen diye bir kanal dinliyorum, genelde Ankaralı Namık ve türdeşlerini çalıyor ve insanın askerdeyken böyle şeylere ihtiyacı oluyor. Abartmadan anlatmak gerekirse bir tane parça çalıyor hemen ardından African Mango Plus’ın anlatıldığı ve bir türlü bitmediği yarım saatlik reklama abanıyor! Bu reklamı da sunucu yapıyor, başlıyor övmeye, konukları oluyor ve bu döngü hergün devam ediyor. Aynı şekilde Digiturk reklamı da vardı bu kanalda. Ben şahsen bu iki markayı gördüğüm zaman midem bulanıyor. Zaten o African Mango Plus mıdır nedir birkaç kişiyi öldürdü diye haberler çıktıktan sonra kurtulduk.

Sadece bu kanal değil. Sabah şöyle pop yayın yapan ve ülke çapında çok iyi bilinen birkaç radyo kanalında gezerken de benzer şeylerle karşılaştım. İşleyiş aynı içerik farklı sadece. Radyo D, Power Turk vs. hepsi aynı şeyin laciverti!

Radyo kanallarının böyle olduğu bir ülkede korsan müzik sevilir, sanatçılar çok umursanmaz, Atilla Taş yam yam style yapar ve daha neler neler olur…