Haftanın geride bıraktığımız kısmında günlüğe pek birşeyler karalayamadım. Bunda hem yoğun geçen bir haftanın temposunun hem de yazacak birşeylerin olmayışının parmağı var. Aslında yazacak konu çok fakat ne yalan söyleyeyim birazcık üşendim 😀 Kendime izin verdim kendi çapımda 🙂 Bu hafta haber turunu atlamamın sebebiyse haberlerin az olmasıydı. Önümüzdeki hafta iki haftalık bir haber turu karşınızda olacak. Yazı yazmadık ama yazacak çok şey biriktirdim…

Haftasonu sanırım pazar günüydü; Facebbok’a üye oldum nihayet. Daha öncesinde kulaktan edindiğim bilgiler ile çok faydalı olmadığını düşünüyordum ancak girince öyle olmadığını gördüm. Site hem programlama hem de işleyiş olarak süper. Okuldan bu yana görüşmediğim liseden ve ilkokuldan arkadaşlarıma ulaşabildim, sohbetler edip şimdi neler yaptıklarını öğrenebildim. Birçok gruba dahil oldum. Facebook ile ilgili geniş çaplı bir yazıyı ilerleyen günlerde sizinle paylaşacağım.

Hafta içinde yemek serüvenim tüm hızı ile devam etmekteydi. Artık alışveriş yaptığım dişican ben markete girdiğim anda “yağlı müşteri” tarifesi uyguluyor. Yalakalıkta son nokta da denilebilir buna 😀 Hayır, anlamadığım bir nokta var. O kadar alışveriş yapıyorum, herşey tamam, sanki bir ay yetecekmiş gibi geliyor ancak maksimum 3 gün sonra hiçbirşeyin kalmadığını görünce tüylerim ürperiyor, ben bile korkuyorum kendimden.

Nargile keyfimize ise diyecek yok. Yiğit, ben ve ekibe yeni entegre olan sponsor Taha haftada minimum 1, maksimum 2 defa keyif yapıyoruz. Maç izlerken güzel gitmekle birlikte, kokoreçin üstüne de süper geliyor 😀 Ayrıca mekanda motorize dişicanlar ile tanışmak da olaya heyecan katan başka bir bakış açısı.

Bu hafta birçok futbol müsabakası oynandı. Fenerbahçe, PSV ile deplasmanda berabere kaldı. Aslında ilk yarı çok iyiydi fakat ikinci yarı için aynı şeyler söylenemez. Beşiktaş (benim takım:)) ise inönü’de istanbul şampiyonu Liverpool’u ağırladı. Hem de çok güzel ağırladı ki 2-1’lik bir galibiyet aldı. Aslında çok iyi oynadığımızı söyleyemem fakat şans bizden yanaydı. Hayatımda bir an önce bitmesi için dua ettiğim maçlardan birisiydi. Dün akşam da Galatasaray’ın UEFA kupası grup mücadelesi vardı. Fakat izlediğim ikinci yarı futbol adına bir katliamdı.

Hazır futboldan açmışken ağzımızı, Eren ile akşamları vakit buldukça karşılıklı FIFA oynuyoruz. Geçtiğimiz günlerde benim galibiyetim sınırlı sayıda kalırken onunki bir hayli kabarıktı. Fakat artık ben de yenmeye başladım 😀 Kendisini son maçlarda eli boş göndermeyi başarıyorum. O değil de oyunu oynarken yediğim bisküviler pek leziz oluyor.

Pek çok zamandır biriktirdiğim yeşil şişe kapaklarının karşılığı olan renkli bardakları aldım. Çok sevindim, mutlu oldum. Yakın zamanda hiç böylesine mutlu olmadım 🙂 Çünkü daha önce hiç promosyon ürünüm olmamıştı.

Turizm sezonu tamamen bitti dememize rağmen turist dişicanlar ortalıkta karınca gibi dolaşıyorlar. Dün gece caddenin ortasında yürüyen, yüksek ihtimalle bardan otele doğru mesafe alan dişicanımız ilerideki bir amcanın kova ile suyu üstüne boşaltması ile sesini kesmiş olup, bir daha o evin önünden bağırarak geçmeyeceğine dair and içmiştir. Amcanın Malkoçoğlu tipinde olmasını da detaylara ekleyelim.

Gece mahallenin sessizliğini bozan tek varlıklar elbette turist dişicanlar değil. Sanırım cumartesi gecesi hemen evimizin önünde polis amcaların yaptıkları rutin kontrol sırasında babacanın birisi parazit yaptı. Sonrasında bağırmalar çağırmalar derken babacan büyük bir terbiyesizlik örneği göstererek polis amcalara vurdu. Sonrasıda ise polis amcaların intikamı inanın bana taktire şayandı 😀

Rüyamda ablacandan “ellerine sağlık” mertebesinde dayak yiyen ben o yetmezmiş gibi aynı kişilik tarafından uçuruma doğru itiliyorum. Tam uçurumdan düşerken de uyanıyorum. Ne zaman böyle uçurumdan ya da başka bir yerden düşme macerasına girsem uyanıveriyorum. Hep merak etmişimdir bu olayın sonrasını 😀

Evet, bu sabahlık da bu kadar. Çenesi bir hayli açılan kişican, yani ben, kahvaltı yapmak için emin adımlarla mutfağa doğru sızacağım. Kendinize çok iyi davranın. Pai anacım.

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

4 comments

Döktürmüşün yine 🙂 Lakin şöle bir durum facebook pek hoşuma gitmedi bende üyeyim ebemi bulacam diye üye oldum ama kimseyi bulamadım 🙂

Üye olalı dört gün oldu ve şimdiden ilkokul arkadaşlarımdan dört tanesini buldum 🙂 dörtte dört yani 😛

Liseden bulduğun arkadaşlarından birisi de benim. 🙂 Ama ben gene de facebook denen şeyin olumsuz etkilerinin olumlu özelliklerinden daha fazla olacağını düşünenlerdenim. Bu olumsuzlukları da ilerleyen aylarda – yıllarda daha sık konuşuyor olacaz bence.

aynen bende halabulacam ama rakı sofrası falan onnar hoşuma gidio paso yan masaya bişiyy yolluom 😀

Bir cevap yazın

*