Acısıyla, tatlısıyla bir Ramazan ayını daha geride bırakmış bulunuyoruz. Dişicanların çıldırık vaziyetlerinden, amcaların bunamış hallerinden ve ağzı kokan kişicanları bir kenara bırakıp sabah bayram telaşı içinde olacağız. Bu sene yine bayram tatilimi Paris’de yapamıyor olsam da büyüklerimin yanında geçirmekten de büyük zevk alacağım. Malum bayramlar bir anlamda finansal yolların açıldığı, piyasanın hareketlendiği günlere dönüşüveriyoruz. Bayram arkası yiyeceğimiz kokoreçlerin karşılıklarını böyle bayramlarda topluyoruz 🙂

Efem her sene bayramda kimi görsem isal sorunu olduğunu söyler. Baklavalar, kadayıflar, şekerler ve daha neler neler… Bunlara değil mide arıtma tesisi olsa yetmez anacım. Bir de kaçıran var gibi arka arkaya dizince mide iflas ediyor haliyle. Bu tür sorunlarla karşılaşmamak için tedbiri elden bırakmayıp az yemek lazım. Bana bakmayın, benim kategorimde bir tek pumalar var :D. Puma demişken dün National Geography Wild’de izlediğime göre Avusturalya’da bir bölgeyi istila eden kurbağalar yüzünden halk mekanı boşaltmak zorunda kalmış. Kurbağaların lideri eylemlerinin süreceklerini belirtiyormuş.

Neyse biz bayram mevzumuza geri dönelim. Bayramın bir de şehir dışında olma etabı vardır ki bu etapda intertten söz edilmez 😀 Açık söylemem gerekirse bayramın üçüncü gününe kadar yokum ve önceden Cem’e yayınlatmak üzere hazırladığım bir yazı da yok. Vakit bulabilirsem, daha doğrusu bir bilgisayar bulabilirsem günlük raporu vereceğim merak etmeyin, ishal oldum mu olmadım mı? Bayramın ikinci gününü hastanede geçirdim mi geçirmedim mi? Bunların hepsini size söyleyeceğim (tabi ki şaka).

Bayram namazına da değinmezsem içime oturur. Müftücan her bayramda namaz öncesi kısa bir bilgi verir namazın kılınacağı hakkında. Fakat o kadar bilgi verilmesine rağmen imam tekbir getirdiğinde nedense herkes temkinli davranır. Acaba burda bağlıyor muyduk yoksa bağlamıyor muyduk elleri diye bir kurt düşer içine. işin komik yanı herkes birbirine uyar ve yine de cemaat içinde yanlış hareketler içinde bulunanlar vardır. Bir de çıkışta beklememeyi tercih eden kişicanlar daha hoca hutbedeyken camiyi terk etmeye başlarlar. imam efendi de hutbeyi yarıda bırakıp “ey cemaat daha namaz bitmemiştir” demek zorunda kalır. Fakat kafasına dışarı çıkmayı koyan kişicanlar hocanın bu “dur” ihtarına uymadan hareketlenmelerine devam ederler. Bayram namazlarında bir de yaşlı amcalar vardır ve bu yaşlı amcaların elinde kokular vardır. Kokular amca tarafından kutsalca vazifelendirilmiş bir veletcan tarafından aynı safdaki cemaat mensuplarına dağıtılır. Görev tamamlandığında ise amcanın yüzünde bir gülümseme peydah olur. Çıkışta ayakkabı bulma olayına hiç girmeyelim 😀

Evet, dediğim gibi yarın bayram namazından sonra Alanya dışına çıkıyorum ve üçüncü gün öğlene kadar da yokum. Eğer “Hamdican gel evimizdeki tatlılar sana kurban olsun, şekerler emrine amade” diyorsanız iletişim bölümünden kordinatları girmeniz yeterli olacaktır. Akabinde tarafımca itina ile gelip evdeki tatlı stokları tüketilecektir. Not, baklavaların fıstıklı olanı tercih edilir 😀 Efem, bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle geçireceğiniz nice mutlu bayramlara ulaşmanızı dilerim.

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

8 comments

Ramazan bayramımız mübarek olsun cümleten, hayırlara vesile olur inşallah.

Sana da iyi bayramlar hamdican, az baklava ye kuzum! işkembeyi yerlerden toplamasın aile fertleri 🙂

oruç tutan insanları ” ağzı kokan kişicanları” olarak nasıl nitelersin? özür dilemeni bekliyorum, bayramı Pariste geçiremiyecekmiş, bence mezarda geçirmediğine binlerce şükret.

bazen sevgi masallarında bazen hüzün kumsallarında ama hep umudun dallarında mutlu huzurlu sağlık ve sevgi dolu gülümseten nice gzel bayramlar dilerim…

Bir cevap yazın

*