Windows 8 İçin En İyi Başlat Menüleri

Microsoft, Windows 8 ile birlikte geleneksel “başlat menüsü” sisteminden vazgeçti. Yeni geliştirilen metro arayüzü de belki bu durumda etkili oldu. Ancak birçok kullanıcı maalesef alışkanlıklarından kolay kurtulamıyor (benim gibi). Elim her defasında çaresice o menüyü arıyor ancak bulamıyor. Bu yüzden, o boşluğu doldurmak için Windows 8 için bazı “başlat menüsü” uygulamaları bulunuyor. Bunların en kullanışlı olanlarına birlikte göz atalım.

Classic Shell

Ezy Start Menu for Windows 8

Free Windows 8 Start Menu

 Power8

Revel BringBack

Start Menu X

ViStart

Win8 Start Button

Apple Sınıfın İspiyoncu Çocuğu mu?

Son günlerde haber sayfalarına girdiğimizde kaza, cinayet, borsa vb. gibi günlük sıradan haberlerin yanında patent davalarını da görmeye başladık. Mutlaka her gün patent davaları ile ilgili bir haberi mutlaka görüyoruz. Belki birkaç yıl önce bu haberleri okuduğumuzda heyecanlanıyorduk, ilginç bir habermiş gibi okuyorduk. Ama artık Hilal Cebeci’nin paylaştığı fotoğraflar kadar sıradan oldu!

Samsung, gelişen teknolojileri takip eden ve son yıllarda yaptığı çalışmalarla çok iyi gelişme gösteren bir marka. Çok ciddi rakiplerinin arasından ismini duyurmayı başarması onu önemli kılıyor. Baktığımızda sadece mobil cihazların olduğu piyasada değil, televizyon, ev aletleri, bilgisayar gibi birçok kategoride üst seviyelere adını taşıdı. Gelişmeye de açık yapısı ile ilerleyen günlerde daha da iyi seviyelere gelecektir elbette.

Apple da kendini geçmişten bugünlere kadar taşımış, fanatikleri olan bir marka şüphesiz. Kalitesi, insanlar için geliştirdiği teknoloji saygı duyulacak türden. Belki de Apple olmasaydı dokunmatik ekranları şu anda  hayal dünyamıza katacaktık. Her zaman insan hayatını kolaylaştıran adımları onu en saygın markalardan birisi yaptı her zaman.

Bu kadar saygınlığa sahip bir markanın ise önümüze hergün patent davaları ile gelmesi açık söylemek gerekirse üzücü bir durum. Bu saygınlığını rakip markalara karşı da kullanması beklenirken reklama dönüştürür bir şekilde mahkemelere taşıması, bizleri üzmekten çok kendini zedeleyen, aciziyet belirten bir duruma soktu aslında farkında olmadan Apple’ı. Elbette haklar aranacaktır ancak gizliliği belli bir seviyeye kadar koruyarak yapılmalıydı.

Şimdi insanlar “madem Samsung Apple ile aynı teknolojiye sahip neden bu kadar para verelim” diye düşünecekler. “Samsung, Apple’ın dava açacağı kadar ciddi bir marka ise onu da denemeliyiz” diyenler de olacak. Aslında kendi reklamını yaparken diğer taraftan rakibini yüceltmek gibi bir hataya da düştü. Sadece Samsung değil diğer markalara açılan davalarda da söylediklerim geçerli. Nihayetinde her markanın belli bir kullanıcı kitlesi var ve her kullanıcının farklı alışkanlıkları var. Android’in yeri ayrı iOS’un yeri ayrı. iPhone’un yeri ayrı Galaxy S3’ün yeri ayrı hatta Nokia 3310’un bile yeri ayrı.

Tüm hepsini bir kenara bırakalım, artık insanları bıktıran bir seviyeye geldi bu haberler, davalar! Yakında saat, gözlük, tabak, çanak davaları mı açacak diye alay ediyor internet kullanıcıları yorumlarında. Öncesinde gözümde logosunun altındaki çok değerli marka yerini, ilkokuldaki “öğretmenim Hamdi benim önlüğüme bakıyor” diye öğretmene her şeyi şikayet eden velede bıraktı.

Oysa ki hepimiz Apple’dan birazcık da fedakarlık bekliyorduk. Tarihte bu patent dediğimiz şey üzerine fedakarlıklar olmasaydı bugün belki arabalarımız olmayacaktı, bilgisayar hala çok büyük olacaktı, aşı olamadığımız için ölecek, internet diye birşey olmayacaktı!

 

Trafik Durumu

Sanki babası yaptırmış gibi yola sazan gibi atlayan amcanın ehliyeti olmasaydı keşke hiç. Yol yaptık giderini de yaparız deyip yoldan 50 cm seviyesi düşük bir demir ızgara koyan ve bunu da yolun tam ortasına konumlandıran belediye keşke hiç olmasaydı. Tüm trafiği tıkamayı başaran ablaya ehliyet verenin… Neyse ben kendimi neden yoruyorum ki, nasıl olsa burası “kendi memleketimizde de mi sinyal vereceğiz” diyenlerin memleketi.

USB’den 3D Görüntü İzleme

Günümüz teknolojisini takip etmek bir hayli zor olsa gerek. Her gün yeni bir sistemle karşımıza çıkan elektronik cihazlar beraberinde birtakım sorunları da önümüze taşıyabiliyor. Bunlardan bir tanesi de 3D görüntü özelliğine sahip televizyonlar… Almamak bir dert almak bin dert. Bunun sebebi de henüz oturmamış ülke görüntü sistemimiz bulunurken çok üst teknolojiye sahip cihazlara sahip olmamızdan kaynaklanıyor. Aynı 4G telefonlara sahipken daha çok düzgün bir şekilde 3G hizmetini alamadığımız gibi.

Hali hazırda 3D görüntüyü ücretsiz veren bir kuruluş maalesef yok. Ücretli olanlar da birkaç kanalı geçmiyor ve fiyatları el yakıyor. Hatta dört kanal dışında HD yayını bile ücretsiz izleyemiyoruz. Müşteri olarak gittiğimiz mağazalarda da “normal görüntüyü 3D’ye çevirebiliyor”, “USB’den istediğiniz görüntüyü 3D izleyebilirsiniz” gibi satışı kolaylaştıracak adımlar atılınca, bir de bunun üzerine mağazadaki demoları izleyince ikna olup alıyoruz televizyonu ve götürüyoruz eve.

Sorunlar bu anda başlıyor. Ne yaparsak yapalım mağazadaki görüntüyü alamıyoruz. Sonra da stres başlıyor, önce müşteri hizmetlerini sonra da aldığımız yeri suçlamaya başlıyoruz. İşte tam bu sırada teknolojiye bilinçli sahip olmamız gerektiğini anlıyoruz. Elimizin altında “internet” gibi çok önemli bir kaynak varken yeterli araştırmayı çoğu zaman yapmadan ürüne sahip oluyoruz.

Sorunlarından en büyüğü de 3D görüntü oluyor. 2D görüntüyü 3D’ye çevirme özelliği şudur; sadece normal izlediğimiz görüntüye biraz daha derinlik katıyor. Aslında yalancı bir 3 boyutlu görüntümüz oluyor. Gerçek 3D tabi ki bu değil! İndirdiğimiz 3D görüntüyü de televizyonda USB yardımıyla aktarmak istediğimizde sorunlar sarıyor yine etrafımızı. Bu sorunun temel kaynağı format uyumsuzluğu oluyor. “mp4” formatında bir 3D görüntüyü USB’den çalıştırsak bile gözlük devreye girmiyor yani görüntüyü tam anlamıyla yine izleyemiyoruz. Bazı televizyonlarda bu formatın da desteği olsa da genel olarak bakıldığında 3D görüntüyü USB’den “mkv” formatı yardımıyla ağız tadımıza uygun şekilde izleyebiliyoruz.

3D televizyonların birçoğu Smart Tv olma özelliğine sahip. Bu televizyonlarda Youtube gibi video paylaşım sitelerindeki 3D videoları da gerekli ayarları yaptıktan sonra izleyebiliyoruz.

Deneyim: Samsung Galaxy SIII

Reklamlarda ve inceleme içeriklerinde şanını duyduğum Samsung Galaxy S3’ü yakından tanımak daha güzel aslında. Daha önce her tercihini Sony Xperia ailesinden yana kullanmış birisi olarak yeni bir markayla tanışmak zor olsa da Galaxy’nin sıcak kanlı olması bu süreci biraz daha kolaylaştırdı aslında. Sony’den neden ayrıldığımı ise önceki yazılarımda sizlerle paylaşmıştım.

Galaxy s3’ü gerek internet videolarında gerekse makalelerde bir hayli inceledim. Ancak bu incelemeler hiçbir zaman benim için ölçü olmuyor. Çünkü bir kullanıcıya kullanışlı gelen yanı benim için çok da iyi olmayabiliyor. Yani zevkler ve renkler unsuru ortaya çıkıyor. Öncesinde “yuvarlak telefon mu olur” diye tasarımını sevmemiştim Galaxy S’ü ancak daha yakından ve alıcı gözüyle bakınca inceliği ve o kadar büyük bir telefona göre güzel bir tasarıma sahip olduğu ortaya çıkıyor.

Arka kapağı ilk başlarda çıkıp gidecekmiş gibi kötü bir hissiyat verse de kağıt gibi bükülmesinden dolayı sağlamlığını ön plana çıkardığını gözden kaçırmamak lazım. Ekranın ise aşırı dayanıklı ve çok kaliteli olduğunu inceleme video ve yazılarında görmüştüm. Kullandığımda ise bunun farkına varmak zor olmadı.

Galaxy tercihimi etkileyen faktörlerden birisi de Android güncellemelerinin çok kısa zamanda tüketicilere sunulmasıydı. Şöyle ki; Sony Xperia S nisan ayından bu yana satışta ve Android ICS daha geçtiğimiz bir kaç hafta içerisinde kullanıcılara sunulurken Galaxy S3 için Jelly Bean güncellemesinin Eylül ayında geleceği konuşuluyor. Ve hatta Nexus’u saymazsak ki zaten saymamak lazım çünkü Google’ın telefonu, ilk Jelly Bean’a sahip telefon olacak Galaxy S3. Yani baktığımızda bu konuda en iyi çalışan ekip Samsung olarak karşımıza çıkıyor.

İşletim sisteminden bahsetmişken yazılımdan yine devam edelim. İçerisinde yer alan kullanıcı arayüzü oldukça kullanışlı ve başarılı. Belki biraz komik ama ekran koruyucusundaki su efektleri için almayı düşünen tanıdıklarım çıktı çevremde. Tabi benim bahsettiğim şey ise ayarlara çok hızlı ulaşım sağlaması, kullanıcıyı yormayan bir şekilde entegre edilmiş Android işletim sistemiydi.

Telefonun her yeri sensörlerle donatılmış. Bu da diğer rakiplerine göre Galaxy S3’ü bir adım daha öne çıkarıyor. Gözü takip eden ve gözler açık kaldığı sürece ekran ışığını açık bırakmak çok akıllıca bir mühendislik. Yine telefonu ters çevirerek sessize almak, rehberden bir kişiye bakarken veya mesajı okurken kulağa götürüldüğünde direk o kişiyi aramak da oldukça kullanışlı kılıyor telefonu. Işık sensörüne de değinmeden geçmeyelim çünkü ekran parlaklığını buna göre otomatik ayarlıyor. Daha birçok bunlara benzer ilave özellik var ancak hepsini  internetteki kaynaklarda olduğu için yazma gereğini görmüyorum.

Biraz da performanstan bahsetmek gerekirse “yağ gibi”. Çok seri, takılmayan, şıkır şıkır, filinta gibi bir performans karşılıyor bizi. Çok yüksek kaliteli oyunları takılmadan oynayabiliyor, her türlü uygulamayı sıkıntı çekmeden çalıştırabiliyoruz. Kamerası da oldukça başarılı ancak Sony Xperia S ile kıyasladığımda Xperia S sadece bu konuda birazcık daha önde. Megapixel farkından daha ziyade odaklama vs. konularında Xperia S’in kamerası daha iyiydi. Özellikle makro çekimlerde bunu anlayabiliyoruz. Ancak gece çekiminde Galaxy S3 te oldukça başarılı. Yani kamera performansı da oldukça tatmin edici seviyede.

Şarj konusunda ise çok başarılı. Hatta rakiplerine göre bir hayli başarılı. Bu durumu incelemelerdeki gibi rakamlarla geçiştirmek istemiyorum bizzat nasıl kullandığımı anlatmak gerekiyor. Telefonum %100 şarj seviyesindeyken yaklaşık 38 saat sonra tekrar şarj etme ihtiyacı duyuyorum. Tabi bu süre zarfında oldukça aktif bir telefon görüşme trafiği, yoğun internet kullanımı (3g/wi-fi), oyun, fotoğraf ve daha bir çok özellik kullanımı gerçekleşiyor. Diğer kullandığım telefonlarda aynı kullanım alışkanlığıyla mutlaka gün içerisinde tekrar şarj etme ihtiyacı duyuyordum.

Genel olarak toparlarsak telefon oldukça başarılı. Fiyatı da özelliğine göre normal. Zaten birçok yerde 1550 TL civarında fiyatları da görmek mümkün ki zaten o fiyata alınabilecek en iyi telefondur.

Sony Mobile Hakkında Söyleyeceklerim

Tamamen sınıfta kaldılar. Daha fazla da söylenecek bir şey yok aslında. Xperia S telefonumda yaşadığım sorunları ve son durumları bir önceki yazımda sizlerle paylaşmıştım. Peki bu marka neden sınıfta kalıyor?

  • Sony Xperia S gibi üstün özellikli bir cihazı Turkcell Rom’u ile piyasaya sürmesi
  • Yıllardır Türkiye’de bulunan bir marka olmasına rağmen kendi servis ağını kurmaması
  • Teleservice gibi müşteriyi usandıran bir servis sistemiyle çalışması
  • Müşteri hizmetlerinin tüketiciye servisteki cihaz için ayrıntılı bilgi verememesi (parça gelme süresi vb.)
  • Üretim hatası olduğu bilinmesine rağmen yeterli sayıda yedek parçanın servis merkezinde bulundurulmaması
  • Yine yedek parçaların aylık periyotlarda sipariş verilerek müşterinin çileden çıkarılması
  • Servis sürecinin müşteri için kabusa dönüşmesi
  • Sosyal medya ajansının Facebook, Twitter’da kimseyi kale almaması

 

Sony Xperia S Almadan Önce Birkaç Defa Daha Düşünün!

Sony Xperia ürünleri hem tasarım hem de özellik olarak her zaman ilgimi çekmeyi başardı. Askerlik sonrası güzel bir telefona sahip olabilmek için Xperia S’in çıkmasını bekledim ve nihayetinde de bu telefona sahip oldum.  Yaklaşık 40 gün sıkıntısız ama ICS güncellemesinde geç kalmış bir şekilde kullandım. Sonrasında ise “sarı leke” hatası ile karşılaştım.

Hata diyorum çünkü ilk partide çıkan ürünlerin bir çoğunda bu sorun ile karşılaşılmış ve Sony bunun kendilerinden kaynaklanan bir durum olduğunu duyurarak bu soruna sahip cihazların onarılacağını, değişiminin sağlanacağını garanti etmişti. Sarı leke hatası ekranın kenarlarında ve ortasında hafif bir ısınmadan sonra sonra ortaya bariz bir şekilde çıkıyor. Çoğu kişide belli bir noktada bulunurken benim cihazımda ekranın çoğu yerinde bulunuyordu.

Yaptığım araştırmalar neticesinde telefonunu servise gönderen herkes isyan bayraklarını çekmişti aslında. Kimisi servisin “durum kabul edilebilir” şeklinde rapor tuttuğunu kimisi ekrandaki sorunun çözüldüğünü ama NFC’nin bozulduğunu kimisi de arızanın giderildiğini ancak tekrar meydana geldiğini belirtmiş. Yani bir kişi de çıkıp benim sorunum sıkıntısız çözüldü, sorunsuz kullanıyorum demiyor.

Bu bilgilerin de ışığında cihazımı servise göndermeden önce Sony Xperia müşteri hizmetlerini aradım ve durumu anlattım. Endişelerimi söyledim. Onlar da servis ile iletişime geçip cihazımı servis merkezine göndermemi söylediler. Nihayetinde 16.07.2012 tarihinde telefonumu kargoya verdim, 17.07.2012 tarihinde de Ankara Teleservice merkezine teslimatı gerçekleşti. Aradan geçen bir kaç güne rağmen telefonumun arıza izlenimiyle ilgili bir kayda ulaşamadım ve tekrar Xperia müşteri hizmetlerini aradım. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra da telefonum kayda alındı (19.07.2012).

Kayda göre belirttiğim arıza durumu yazıyordu ancak herhangi bir servis notu yoktu. 23.07.2012’ye kadar yine bir bilgiye ulaşamayınca  müşteri hizmetlerini tekrar aradım ve yaptığım telefon konuşmasının hemen ardından “Telefonunuz yedek parca beklemektedir” notuna ulaştım. Bugün ise 31.07.2012 ve bu not olduğu gibi duruyor. Hem Xperia müşteri hizmetleri hem de Teleservice ile defalarca görüşme yaptım ve hiç kimse yedek parçanın ne zaman geleceği ile ilgili bir bilgi vermiyor. Twitter, Facebook gibi sosyal ağlardan da resmi hesaplarına gereken notları yazmama rağmen bana bir geri dönüş sağlanmadı.

Bunlar şimdiye kadar yaşadıklarım. Şimdi de düşüncelerime yer vereyim. Ortada üretimden kaynaklı bir hatanın olduğu bariz şekilde ortada ve marka bunu kabul etmişse servisin elinde yeterli sayıda yedek parçanın hazır olarak bekletilmemesi markanın bu işe ne kadar ciddiyetsiz yaklaştığını ortaya koyuyor. Kanunen 20 işgünü hakları var ve bunu sonuna kadar kullanmak istiyorlar. Ancak diğer tarafta müşterilerini de mağdur ediyorlar. Bugün 9’uncu iş gününü dolduracağız ve kaç gündür telefonum olmadan haberleşmeye çalışıyorum. Yani Sony için müşteri memnuniyetinden önce yasalar ve kendi hakları önemli. Öyleyse bundan böyle de param benim için önemli yani Sony markalı hiçbir ürünü elime almam. Diyecek olursanız ki kaç tane Sony telefon kullandın diye söylerim hemen; SonyEricsson X10, SonyEricsson X8, arkadaşıma tavsiye ettiğim SonyEricsson Arc S ve son olarak Xperia S. Şu ana kadar akıllı telefonlardan yana tercihini hep Sony’den yana yapan bir kullanıcısını küstürmek Sony için çok önemli bir şey değil.

Bundan sonra olacakları ise özetlemek gerekirse; benim için telefon 20 iş gününden çok daha önemli. E-posta takibi, internet vs. hepsi benim için bu süre zarfından daha önemli. Koskoca Sony için çok önemli olan bir telefon benim hiç önemli değil bu yüzden de gidip başka bir markanın ürünüyle tanışacağım muhtemelen. Bu da Samsung S3 olacaktır. En azından görüştüğümde muhatap bulabileceğim, sosyal ağlardan yazdığımda cevap bulabileceğim bir marka. Pazarda büyümeye de ihtiyaçları olduğunu düşünürsek müşterilerini Sony gibi küstürmeyeceğinden eminim. Zaten bir markaya alıştığımda o markanın dışındaki ürünleri tercih etmeme gibi de bir huyum var. 20 iş günü dolacak ve telefonum belki arızası giderilip gelecek belki de bir başka yeri bozuk olarak gelecek. Eğer arıza giderilirse uygun bir fiyata satacağım. Yok arızalar devam ederse de mahkemede hakkımı arayacağım.