Bugün gündemim o kadar dolu ki hangisinden başlasam diye düşünüp duruyorum. Neyse ki karar verdim, ilk olarak kendimden başlayacağım. Dün sabah saat 10 civarında kalktıktan sonra ilk işim bilgisayarımın başına koşup sitem için başlattığım iyileştirme çalışmalarının bilgisayar aşamasını tamamlamak oldu. Herşey bilgisayarımın güç düğmesine basmamla başladı. Boot ekranı çıkar ancak masaüstü bir türlü açılmadı ve çareyi format atmakta buldum. Aslında yakın geçmişte bu olayı tekrarlamıştım ancak taktir-i ilahi, elden birşey gelmez :). Saat 2 gibi format işlemini tamamlayıp işlere devam ettim. Akşama kadar ise hoş sohbetler, kokoreç yemeler ve buna benzer faaliyetlerde bulundu(k). Akşam ise sitemdeki iyileştirme çalışmalarının internet aşamasını gerçekleştirdim ve yukarıdaki menüye yeni öğeler ekledim (abi bulamadıysan bi “yenile yap, şu yukarıda anasayfa hakkımda filan yazıyor ya oraya bakacaksın). Çalışmalar tabi ki bitmedi, yukarıdan aşağıya doğru gidecek. iki gündür sunucuda da bakım var. Bundan dolayı da ara ara site gidip geliyor. Sonra vay ben duymadıydım, yok ben bilmiyordum demeyin :D. Efem çalışmaları gerçekleştirdikçe sizlere buradan duyuracağım. Şimdi gelelim Hülya Avşar’a.

Dün Windows yüklenirken uzun süredir izlemediğim magazin programlarına bir göz atayım dedim. Hülya Avşar’ın bir gazeteci ile girdiği tartışma gözüme çarptı. Gazeteci yılbaşı tatili ile ilgili Hülya Avşar’a bir soru sorar. Sonra kıyamet kopar. Tehditler, uyuz hareketler… Gazeteciyi de taktir ettim hani. Hiç boyun eğmedi, dimdik karşısında durdu. En çok hoşuma giden diyalog da şu oldu:

H.Avşar:”Ben seni sevmiyorum, bir daha karşıma çıkma”

Gazeteci:”Ben de sizi sevmiyorum ama görevimi yapıyorum” :D.

Bu cevaptan sonra Hülya Avşar mort olmuştur ve el ile tacize yeltenmiştir ancak o da boşa çıkmıştır :D. Biz eğer böyle sanatçıyım diye gezinen insanları örnek alırsak çekeceğimiz var. ilk önce snatçı dediğin saygı sınırlarını bilecek. Hülya Avşar sadece bu konu ile ilgili değil daha önce de bu tür hakaretleri ya da olayları yaşamış.

Hülya Hanım’ın olayını da atlattıktan sonra dünden çıkarttığım birşeyi paylaşayım. insanları zamanla tanıyorsunuz. Günler geçtikçe aradaki arkadaşlık, aşk, kardeşlik bağları ya kopuyor ya da daha da sıkılaşıyor. Kime daha çok değer vereceğinizi ilerleyen vakitlerde anlıyorsunuz. Değer verilmeyecekleri de bir çırpıda siliyorsunuz. Değer verdiklerinizin ise tüm duygularına, sırlarına ortak oluyorsunuz ancak karşılıklı olduğu takdirde. Ben eğer değer verdiğim biri üzüldüğünde üzülüyor, sevincine ortak oluyorsam işte bu bağ çok güçlüdür. Ne kimyasal asitler, ne büyük fırtınalar ne de başka güçler kopartamaz. Şimdi bu nerden mi çıktı? Esti işte öylesine…

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

Bir cevap yazın

*