Websense Engeline Takılan Sayfanız Nasıl Kurtarılır?

Güvenlik zaafiyetinden dolayı Google Chrome ve Yandex filtreleri tarafından zararlı olarak algılanıp engellenen internet sayfalarımızın nasıl kurtulacağını birkaç gün önce sizlerle paylaşmıştım. Yazımda anlattığım maddelerde alınması gereken tedbirlerden uzunca bahsettim. Sadece Websense filtresini pas geçmiştim çünkü onunla ilgili bir çalışma yapmamıştım. Sonuçlanınca onuda sizlerle paylaşmak istedim. Önce birkaç maddede neden Websense filtresine takılabileceğimize bakalım:

websense-nyt-logo-365x207

  • Bugüne kadar düzgün içerikler bile paylaşmış olsak  bir tane içeriğin “şaka/öylesine” dahi olması
  • Şifre kırma, hack vb. başlıklı içerikler
  • Trojan vb. saldırıların sonucunda bu şekilde zararlı öğeler barındırmak

 

 

 

 

Eğer bu sebeplerden dolayı engellemeye maruz kalınıyorsa öncelikli yapılması gereken ilk şey bu içeriklerin temizlenmesi. Benim MSN şifreleri ile ilgili 2006 yılında “şaka” mahiyetinde paylaştığım bir link vardı. Hemen hemen en büyük ziyaretçi de bu başlıktan geliyordu arama motorlarından. Ancak bu tarzda engellemeler ile karşılaşınca deyim yerindeyse gözünün yaşına bakmadan sildim. Buna benzer birkaç içeriği ki bunların içinde ebeveyn filtreleri ile ilgili birkaç yazım da vardı, sildim. Tabi amaç düzgün içerik değilse farklı düşünülebilir ancak ben temiz olmayı tercih ediyorum. Temizlik yapıldıktan sonra ise  suggest@websense.com adresine engellemenin bulunduğu sayfanın adresini ve bunun Websense tarafından engellendiğini tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini, iletişim bilgilerini içeren bir e-posta gönderiyoruz.

Sistem için kayda alındığını gördüğümüz bir e-posta alacağız hemen. Bu e-postada moderatörlerin sisteyi tekrar gözden geçireceğini bunun biraz zaman alabileceğini ve referans numarası bizlerle paylaşılıyor. İncelemenin yapıldığını içeren e-posta ise biraz zaman alıyor. Ben 14 saat sonra cevap alabildim ve bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum. Gelen e-posta ise şöyleydi:

Hello,

The site you submitted has been reviewed and assigned the following category:

https://www.h-yaman.com/ – Information Technology

Categorization updates should be reflected in the next scheduled database publication, and will be available shortly to Real-Time Updates subscribers.

Thank you for your inquiry,

Elisabeth
Websense Labs

Sabah kontrol ettiğimizde ise engelin kalktığını gördük. Böylece anladım ki Bilal Çınarlı’nın da deyimiyle “liseli” yazıları yazıp kendi ayağımıza kurşun sıkmanın bir anlamı yok.

Facebook Videolarını İndirme

Paylaşım siteleri artınca içerik toplama huyumuz da bir hayli gelişti. Beş yıl öncesinde bilgisayarın D sürücüsüne yapılan mp3 arşivleri veya kiralanan korsan film cdlerinin alınan kopya arşivleri yerini şimdilerde paylaşım sitelerinin içeriklerini indirme servislerine bıraktı. Youtube açıldıktan kısa bir süre sonra “youtube video indirme” anahtar kelimeleri bir deyim oldu diyebilirim. Ben bile nasibimi aldım bazı yazılarımla

Youtube ve diğer video servisleri yetmiyormuş gibi Facebook geldi ardında. Milyonlarca Fecebook servisi, indirme aracı, yedekleme eklentileri derken çöplüğe döndü yine her yer. Sonrasında ise Facebook gerek sistem yapısındaki değişiklikler ile gerekse gizlilik ayarları ile bu servislerin birçoğunu kullanılamaz hale getirdi. Yine de huylu huyundan vazgeçmedi ve Facebook videolarını indirmek için bazı araçları bizlere sundu.

Downvids

downvids

Aynı zamanda Youtube videolarını indirmeye de yarayan araç Facebook videolarının adreslerini yazmamız ile birlikte indirmemize olanak sağlıyor. Video linkini ise şu şekilde alma gerekiyor:

https://www.facebook.com/photo.php?v=1015097786275377

Güzel bir de Android uygulamasına sahip. Uygulamanın geliştiricisi ise Muhammed Demircioğlu.

 

WordPress: Blogunuz Zararlı Site Olarak Algılanınca Yapılması Gereken 10 Öneri

Blog yazarlarının ya da daha geniş bir çemberi alırsak internet sayfalarının amacı hizmet verip içerik üretirken bir diğer yandan da ziyaretçinin güvenliğini en yüksek derecede sağlamaktır. Aksi taktirde altından kalkılamayacak maddi hasarlara yol açacağı gibi yok olma tehlikesini de karşısında bulmuş olur.

Hiçbir site yöneticisi böyle bir durumla karşılaşmayı elbette istemez ancak ortak kullanılan içerik yönetim sistemlerinin zaafı, yine özel yazdırılmış CMS sistemlerinin zaafı, kısacası internette iyilerin karşısında bir o kadar da uyanık ve kötülerin olması sebebiyle dış etkenler site yöneticisini bilmeden, haberi olmadan bu kabusun ortasına atabiliyor.

Birgün sabah geliyorsunuz, güzel bir içerik eklemek istiyorsunuz ve tarayıcı “bu siteye girmeniz güvenli değil”, “Bu site bilgisayarınıza zarar verebilir” gibi uyarılar vererek kendi emek verdiğiniz siteye girmemenizi isteyebiliyor. Antivirüs programı yanıp sönüp uyarı verebiliyor. En sevmediğim bu durumlarla kısmen de olsa karşılaşmış birisi olarak  bazı tavsiyelerim olacak.

1- “iframe” Kodlarına Hızlıca Gözat

Saldırganların genellikle yöntemleri site index.php, sidebar.php, single.php dosyalarından birine “iframe” ile başlayan bir kod parçacağı yerleştirerek sahte kazanç elde etmeleri ya da yönlendirme yapmaları olmakta. Bunun için söylediğim dosyaların içindeki iframe ile başlayan kodlara hızlıca gözatıp şüpheli olanları hatta mümkünse bir süreliğine hepsini kaldırmak olacak. Hepsini kaldırıdığımız taktirde bazı sosyal hesapları çalışmayabilir, sayaçlar düzgün sayım yapmayabilir ancak bir süreliğine bu gerekli. Ardından tarayıcı üzerinden hatanın alındığı sayfaya gidip konsoldan kodlar tekrar kontrol edilmelidir.

2- Tema Değiştir

Eğer kodlar ile değişiklik yapılarak alınan bir güvenlik zaafiyeti ise mevcut tema bir süreliğine terk edilmelidir. Sıradan bir tema kullanılarak yayına devam etmek ve tema dosyalarını A’dan Z’ye taradıktan ve gereken temizliği yaptıktan sonra tekrar kullanmak fayda sağlayacaktır.

3- Güncel Olmayan Eklentileri Kontrol Et

Güncel olmayan eklentiler çoğu zaman başa bela olabilirler. Bu yüzden tavsiyem güncellemelerini vakti gelince yapmaktır. Ancak bu panik anında karşılaşılırsa önce pasif hale getirip hatta mümkünse sunucudan dosyaları temizleyip tekrar güncel versiyonunu yüklenmesi gerekebilir.

4- Düşmanını Öğren

Eğer ki tarayıcımız bu hatayı veriyorsa muhtemel bir “trojan” bilgisi geçecektir detaylarında. Bu bilgiyi arama motorunda aratıp hakkında geniş bir bilgiye sahip olmamız, onu nerede ve nasıl arayacağımız hakkında bize daha fazla ipucu verecektir. Nerede olduğunu öğrendikten sonra temizlenmesi elbette çok daha kolay olacaktır. Ayrıca vereceği hasar hakkında da bilgi sahibi olacağımızdan dolayı önlemler alma şeklimiz daha soğukkanlı olabilir

5- Virüs Taraması Yap

Güvendiğimiz bir FTP programı yardımıyla sunucuya bağlanıp dosyaları gözden geçirmemiz ve hatta mümkünse bu dosyaları kişisel bilgisayarımıza indirip bir antivirüs programıya detaylı tarama yaptırmamız iyi bir hamle olacaktır. Gereken temizlik yapıldıktan sonra ise tavsiyem WordPress dosyalarını resmi sayfadan indirip güncelleme yapıyormuş gibi sunucuya atmak ardından da tema ve eklenti dosyalarını yüklemek olacaktır.

6- Test Et

Tüm bu işlemleri yapsak bile mutlaka bir farklı bilgisayardan ve bir farklı güvenlik programından, farklı bir tarayıcıdan mutlaka kontrol etmek gerekiyor. Hayatta kalmak için kökten temizlik yapmak şart!

7- Gerekli Önlemleri Al

Bu emeklerin boşa gitmemesini sağlamak için mevcut açıkların da kapatılması gerekiyor. Tema dosyalarının yazma izinlerini değiştirmek, sunucu şifresini ve WordPress şifresini değiştirmek bu önlemlerin en başında geliyor.

8- Anahtar Kelimelere Gözat

Bazen tüm bu telaş aslında dışarıdan bir saldırı değil de  ziyaretçi çekmek için yapılan kelime hatalarından kaynaklanabiliyor. Hem filtre programları hem de buna yakın hareket eden tarayıcılar anahtar kelimeler hoşuna gitmediği için engellemeyi gözümüze sokabiliyor. İçerik her ne kadar iyi olsa da başlık ve arama kelimelerinde yer aldığı için siteye bağlanmayabiliyor (porno vb gibi). Bunlarda da düzeltme yapmak hatta gerekiyorsa konuları silmek (en çok ziyaretçiyi çekiyor olsa dahi) iyi olacaktır.

9- Site Haritası Oluşturup Arama Motorlarına Tanıt

Bir sitemap dosyası oluşturup arama motorlarının yönetici sayfasından bu dosyayı görmelerini sağlamalıyız ki arama motoru bizim iyi mi kötü mü olduğumuzu anlayabilsin. Daha doğrusu ne yapmak istediğimizi bilsin. Bunu yapmak için hazır eklentiler kullanabiliriz.

10- Arama Motorlarına, Tarayıcılara, Filtrelere Temizlendiğini Söyle

Engellemenin olduğu sayfada mutlaka “bu site sana aitse” diyen bir kısım bulunuyor (filtre programları hariç). Buradan yönergeleri takip ederek temiz olduğumuzu ispat edebiliriz. Yönergeler yoksa da genel mantık şudur, arama motorlarının mutlaka bir yönetici ya da web araçları bölümü bulunuyor aynı Google ve Yandex’te olduğu gibi. Buradan güvenlik sekmesine gelip ilgili adreslerin tekrar gözden geçirilmesi istenilebilir. Bu süre fazla uzamayacağından ertesi gün ya da birkaç gün içinde tekrar engellemenin kalktığını görebiliriz. Böyle bir bölümü olmayan programlara ise bir e-posta göndermek faydalı olabilir.

 

 

Çevrimiçi Müzik Nereye Gidiyor?

İnternet erişim hızının artması ile birlikte her sektör üreticisi kullanıcısına değişik ve yaratıcı çözümleri kısa zaman aralıklarında sunuyor. Sıradan bir arz talep dengesinin aksine tuhaf bir biçimde önce üretici arzı oluşturuyor ardından talepte patlama meydana geliyor. Bundan nasibini çevrimiçi müzik servisleri de fazlası ile alıyor.

Ekran Alıntısı

Geçmişteki yazılarıma göz attığımda; Google Music, Fizy, Last.fm ve daha bir çok müzik servisi ile ilgili bilgilere yer vermişim. Her yazımda da bu servislerin artık hayatımızın bir parçası olduğunu da söylemiştim. Şimdi geriye dönüp bakınca bu kadar yazıyı paylaşmamın tek bir sebebi var, çevrimiçi müzik servisleri çok önemli.

Çok değil 10 sene öncesine gittiğimizde araçlarda müzik dinleme keyfi sadece ve sadece kasetlerle yapılmaktaydı. Sonrasında Şahin araçlarda ayna altında süs olarak da kullanılabilen CDler geldi. Bu teknoloji ivme kazanarak Bluetooth, USB diyerek takip etti. Tabi arada Aux girişini kullanan harici bir çalıcıyı kabul eden araçlar da oldu. Şimdi geldiğimiz teknoloji ise; bazı markaların çevrimiçi müzik servislerini kullanabilmesi oldu. Mesela yılbaşında Ford ve Fizy’nin yaptığı anlaşma ile Fiesta modeller Fizy hesabına bağlanıp müzik listelerini araçta çalabiliyordu. Benzer uygulamaları diğer markalar da kısım kısım yapmaya başladı. İşte bunların hepsi “senkronizasyon”…

Sadece arabalardan örnek vermemek lazım tabi ki. Ev aletleri de yavaş yavaş internet hattını kullanmaya başladılar. Akıllı televizyonlar zaten adı üstünde akıllı ama bir çamaşır makinesinin internete bağlanması tabi ki şimdilik lüks. Lakin ben fazla değil 3 yıl sonrası için her çamaşır makinesi olmasa da çoğunluğunun internete bağlanabileceğini ön görüyorum. Arızasını kendisi kaydettirebilecek ve servisi çağırabilecek akıllı cihazlar… Hani şöyle 5 yıl sonra internetten Google Music hesabına girip akşam yemeği için uygun müzikleri internet üzerinden çalabilecek bir buzdolabı da fena olmazdı. Şu an teknoloji tam da bu geçiş anında aslında şöyle bir bakarsak.

Mobil kategorisine fazla değinmeye gerek yok aslında. Herşey apaçık ortada. Her gün yeni bir müzik uygulaması ve hepsi de internet desteğini alıyor.  Her büyük çevrimiçi müzik servisinin zaten güzel bir mobil uygulaması var. Çünkü geçen yıllarda yasadışı yollarla edinip indirilen ve metroda otobüste kulaklığı takıp dinlenilen müzikler şimdi yasal servisler ile hak sınırları ihlal edilmeden çok geniş bir müzik kütüphanesinden çalınabiliyor, dinlenebiliyor.

Video servislerinin de çevrimiçi müzik ile ilgili derinlemesine çalışmalar yaptığı haberlerini arka arkaya duyuyoruz. Bunlardan en günceli Youtube’un yaptığı müzik alt servisi elbette. Bu yapılanma git gide artacak.

Genel bir değerlendirme yapacak olursak hiçbir dosya barındırmadan arabada, televizyonda, telefonda, bilgisayarda, belki birkaç yıl sonra tuvaletimizde çevrimiçi müzik dinlememize olanak sağlanıyor, sağlanacak.

 

Yine Yeni Yeniden Merhaba

Benim için uzun sayılabilecek bir aradan sonra, yenilenen temam ile tekrar sizlerle birlikteyim. Vakit bahanesi ile ertelediğim temam, yine vakit bahanesi ile nadasa aldığım blogum, aynı bahaneyi kullanmasam da çeşitli bahanelerle yazamadığım yazıları artık yeniden hareketlendirmenin vakti geldiğine karar verdim. Nihayet “merhaba” diyebildim.

Tema için bir hayli mücadele verdiğimi itiraf etmek isterim. Nasıl bir tema olacağına bir türlü karar veremedim. Sonra nasıl bir tema olacağına karar verdim ancak oturtma ile ilgili sıkıntılarım oldu. Sonrasında da ücretiyle bir temayı satın alıp modifiye ettim. Tema seçmimdeki kriterlere bakacak olursak:

  • Geniş, ekranı kaplayan, sınırları olmayan
  • Çok janjanlı değil de birazcık da olgun
  • Gelen talebi değerlendirmek adına reklam alanlarına yer veren
  • İstediğim yeri ile istediğim gibi oynayabileceğim
  • Kodları ile oynamadan her yerini panelden değiştirebileceğim
  • Güzel footer’a sahip
  • 18’lik çıtır değil de 35’lik olgun edasında
  • Ara ara güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya gelmemek

şeklinde sıralayabilirim. Zaten şu haliyle bunları tamamen yerine getirdiğime inanıyorum. Diğer temadan en başta kendim sıkılmıştım. Her girdiğimde aynı temanın beni karşılaması iyi değildi. Bunun yanında özellikle derleme yazılarında yetersiz bi altyapısı aynı şekilde üst yapısı vardı. Tasarım olarak göze hoş gelse de, efektlerin ve renklerin çokluğu gönlü okşasa da biraz da sadelik daha iyi oldu. Bundan sonra için planlar:

  • Alman arabaları gibi çok fazla yapıyla oynamadan ufak makyajlar belki ilerleyen zamanlarda kasa değiştiririz
  • İçerik ile ilgili söylenecek çok fazla şey yok olduğu gibi devam edecek
  • Reklam yazısı kesin ve net bir şekilde yayınlanmayacak, bunun yerine reklam yazısına 125’lik reklam alanından link verilecek
  • Reklam alanlarına reklam alınacak (125’lik alanlar 150TL/Ay)
  • Dostlar dost olarak kalacak, reklam için kullanılmayacak
  • Edep sınırları içinde sorulan tüm sorulara cevap verilecek
  • Sosyal Akış ve Galeri sayfalarını kaldırdım ki bunların yerine sürprizler olacak
  • Android ile ilgili daha sık tavsiyeler olacak

Sözü daha fazla uzatmadan bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle, hoşçakalın.

Google Reader’ın Kapanmasına Birkaç Hafta Kala Yandex Atağı

Google Reader’in kapanacağını üzülerek daha önceki yazılarımda ele almıştım. Google’ın bu saçma kararının ardından benim ilk beklentim Facebook ve Yandex’in bununla ilgili bir çözüm üreteceği şeklinde olmuştu. Facebook bu süreçte daha çok mobil uygulamalara kendini vererek benim tahminlerimin üstünü kapattı ancak Yandex bu konuda tahminimi yerine getirerek Yandex Mail içinde “Yayınlar” sekmesini hayata geçirdi.

fd

İlk bakışta Google Reader’dan daha yeteneksiz olduğunu düşünsem de kullanıcı sayısına bağlı olarak özelliklerinin geliştirileceğini hatta aynı Reader gibi ayrı bir servis olarak kullanıcılarına sunulabileceğini ön görüyorum.

Bizlere en azından şimdilik bir çözüm sunduğu için Yandex’e teşekkür ediyorum.

İşletmeniz İçin Sosyal Ağ Araçları

İşletmeler için sosyal ağ kullanımı ile ilgili yazı dizisinin son kısmı ile tekrar birlikteyiz. Bu yazıma kadar Facebook’un doğru kullanımına, doğru reklam yatırımlarına ve sosyal medyanın işletmeler için nasıl bir güç haline gelebileceğine değinmiştim. Bu yazımda da bu kadar sosyal ağı yönetebileceğimiz, içerikleri hazırlarken işlerimizi kolaylaştıracak birkaç araca değineceğim.

social-networks-masthead

Hootsuite

Facebook, Google+, Twitter, Linkedin, Foursquare, MySpace, WordPress ve Mixi hesaplarımızı yönetebileceğimiz mükemmel bir servisten bahsediyorum aslında. Birden fazla sosyal ağ hesabını da kontrol edebildiğimiz servis kısmen ücretsiz. Hepsini tek ekranda, istediğimiz esneklikte görebildiğimiz, içerik ekleyebildiğimiz Hootsuite aynı zamanda istatistik paneline de sahip. Eğer sosyal ağ hesaplarınızı kontrol etmek istiyorsanız ve onca işinizin arasında hepsine tek tek ulaşmak zorunda kalmak istemiyorsanız bu yükü sizin yerinize üstlenebilir.

Tweetdeck

Aynı Hootsuite gibi birkaç hesabı yönetileceğimiz bir masaüstü uygulaması olan Tweetdeck oldukça güzel ve kullanışlı bir arayüze sahip. Hesap sınırlaması olmadan Facebook ve Twitter hesaplarının kontrolünü sağlayabiliyoruz.

Pages Manager

Facebook’un mobil sayfa yöneticisi uygulamasının Android sürümü. Üyelere ulaşma, mesajlaşma ve içerik ekleme özelliklerini yanında getiriyor. Aynı uygulamanın iOS cihazlar için çıkarılmış sürümüne ise buradan ulaşabiliyoruz.

Autre Planéte Social Media Image Maker

Sosyal ağlar için kapak, profil veya içerik resmi hazırlayabilen güzel bir servis.  Detalı açıklamasına başlıktaki linkten ulaşabilirsiniz

Foursquare Business

İşletmeniz için Foursquare hizmeti olup istatistiklere ve diğer trafik verilerine ulaşmayı mümkün kılıyor. Ayrıca bu hizmetin mobil kullanıcılar için Android uygulaması da bulunuyor.

Sosyal Medya Kanalıyla İşletmenize Müşteri Çekmek

Facebook, Twitter, Foursquare, Instagram derken listenin sonu gelmiyor artık. O kadar çok sosyal ağ var ki takip etmek neredeyse imkansız bir hale geliyor. İşin iç yüzüne baktığımızda ise inanılmaz bir kullanıcı kitlesinin bu platformlarda dolaştığını görüyoruz. Tüm parçaları bir araya getirdiğimizde ise maliyeti düşük getirisi yüksek bir pazarın burada olduğunu, fazla kaynak harcaması yapmadan fırsata dönüştürebileceğimiz bir kanalın olduğunu görüyoruz. Zaten son yazılarımda bunlara biraz daha fazla vurgu yaparak işletmeler için doğru facebook kullanımı ve doğru reklam verme yollarından bahsetmiştim. Peki Facebook bu konuda bu kadar iyi de diğerleri kötü mü? Elbette hayır, diğer sosyal ağlar da mükemmel imkanları olan birer araç.

Small-Business-Success-with-Social-Media

Twitter, kısa ve öz promosyanlar yapıp bir anda retweetler ile zirveye çıkabileceğimiz bir mecra özetleyecek olursak. Yine gelişmiş arama sistemi ile sattığımız ürün ya da verdiğimiz hizmeti aratarak bu konuda eleştiri yapanları bulabileceğimiz, ihtiyacı olanlara cevap verebileceğimiz iyi bir fırsat aslında. Zaten birçok şirket kurumsal Twitter hesabı ile müşterilerine ulaşıyor. Örneğin SuperOnline bir şikayet olması durumunda beni Twitter yolu ile bulup iletişime geçiyor, bu da benim hoşuma gidiyor. Müşteri hizmetleri ile gereksiz bir temas kurmak yerine onlar beni arıyorlar, akıllıca.

Foursquare, fazla bir geçmişi olmayan ancak bir anda yaptığı patlama ile çok fazla kullanıcıya erişebilen sosyal ağ artık Facebook, Twitter kadar hatta bazı yerlerde onlardan bile aktif bir bildirim mekanizması haline geldi. İşletmenizle ilgili puanlama, yorumlar vs. bilgiler yer alıyor. Artık ülkemizde de yaygın kullanıldığı için dikkatimizi vereceğimiz bir sosyal ağ konumunda. Eğer işletmemizi burada sahiplenirsek kampanyalar düzenleyebilme şansını elde ediyoruz. İşletmeyi sahiplenmemiz; işletmemizi bulup burasının bize ait olduğunu cüz’i bir ücret karşılığında doğrulamak… Ardından promosyon kodları, ilk bildiriminizde %x indirim, arkadaşınızla etiketleyin “…..” kazanın ve hayal gücünüze göre birçok kampanya düzenleyerek müşterileri kendimize çekebiliriz. Bu konuda Foursquare benim de çok ilgimi çekiyor!

Google+, son yaptığı düzenlemer ve Google Maps verilerini kullanarak etkin bir işletme profilini ortaya koyuyor. Google Maps’de bir mekan araması yapınca Google+’ın bilgileri de yer aldığı için bu servis de etkin bir ulaşım aracı diye düşünüyorum. Yine Fourquare tarzı puanlama ve yorum sistemleri sayesinde işletmemizle ilgili bilgiler paylaşılıyor. Burada da etkin kampanyalarla müşterilerimize ulaşmak mümkün.

Instagram, hayatımıza gireli çok olmadı ama hemen hemen hepimizin kullandığı bir resim paylaşma servisi gibi görünse de markaların yavaş yavaş yer almaya başladığı bir araç. Paylaşacağımız bir ürünün resmi ile insanların ilgisini çekebiliriz elbette. Uygun etiketleri de kullandığımızda başarılı olmak mümkün.

Blog servisleri, medyanın günümüzdeki kardeşi dediğimiz, uzun zamandan beri hayatımızda olan bu servisler artık her işletmenin ilgisini çeken bir hal aldı. Kurumsal yapıya sahip şirketlerin tamamı kullanırken küçük işletmeler de artık bir blog sahibi olma isteğinde. Aslında işin doğrusu da budur. İşletmeye ait internet sayfası ayrı, blog ayrıdır. Blog işletmemiz ile müşterimiz arasındaki soğukluğu kaldıracak önemli bir iletişim aracı ilk çıktığından bu yana. Haberler, etkinlikler ve buna benzer duyuruların blog üzerinden yapılması çok daha etkili olurken insanların bu içerikleri ilgi ile takip ettiklerini görebiliyoruz.

Video servislerinden de bahsederek yazımı sonlandırayım. Video diğer içeriklere göre biraz daha farklı aslında. Eğer güzel bir video ise üst sıralara çıkabiliyoruz, eğer işin içinde bir “fail” durumu var ise daha da yukarılara çıkıyoruz 🙂 Reklamın kötüsü olmaz dediğimiz şey de tam olarak bu.

Bir sonraki “işletmeniz için sosyal medya araçları” konulu yazımda görüşmek ümidiyle…

 

İşletmenizi Facebook’ta Duyurmak İçin 5 Öneri

Facebook’un işletmeler için bir kazanç kapısı olduğunu, müşterilerle bir temas noktası olduğunu bir önceki yazımda sizlerle paylaşmıştım. Paylaşımları ve sayfa yönetimini doğru yaptığımız taktirde bir sorun ile karşılaşmadan işletmemizi Facebook’ta iyi bir şekilde temsil edebiliyoruz. Tabi bu kısım işlerin yolunda gitmesi ve devamlılık için gerekliydi. Bir diğer konu da üye sayımızı yani bilinirliğimizi nasıl üst seviyelerde tutacağımız ve bu kadar zahmete katlandıktan sonra nasıl kazanç elde edeceğimizdir? Bu yazımda da birazcık bunlara değineceğim.

facebook-

1- Bıktırmadan Davet Et

Sayfamızın tıkır tıkır işleyişi hoşumuza gidiyor ama üye sayısında artış göremiyorsak birazcık çığırtkanlık yapmamızın gerektiğini söylemeliyim. Kendi Facebook arkadaş listemiz ise bu iş için biçilmiş bir kaftandır aslında, hatta en iyi kaynaktır. Çünkü arkadaş listemizden çağırdığımız her kişi beraberinde getireceği birkaç kişi demektir. Bu da bilinirliğimiz açısından oldukça mantıklıdır. İddialı olacak biraz ama gün gelecek Facebook üzerinden yapılan reklamlar Google Reklamlarından daha etkili bir duruma gelecek. Bu yüzden bilinirliği arttırmak üzerine önemli bir adımdır bu. Tabi insanları bıktırmadan yapmak da çok ama çok önemli. Davet edilmeli ama ısrarcı olunmamalı!

2- Bilmeyenlere Ulaşmak İçin Reklam Ver

Arkadaş listemize işletmemizi duyurduk ama bu elimizde var olan bir kaynağı doğru kullanmaktan başka bir şey değildi. Şimdi biraz da parasal kaynak ayırıp bizi hiç bilmeyen insanlara ulaşmamız gerekiyor. Çünkü her ulaştığımız kişi kazanç olarak geri dönebilecek bir potansiyele sahiptir. Bunun yolu da reklam vermekten geçiyor. Birçok kişi Facebook’a verilen reklamları gereksiz gibi görse de 2012 yılının reklamlarından geri dönen cirolara baktığımızda dudak uçuklatan rakamlar ortaya çıkıyor. Böyle bir pazardan pay kapmaya kim neden hayır diyebilir ki?

3- Reklam Kriterleri Çok Önemli

Reklam verirken de dikkatli olmalıyız. Kriterleri çok iyi belirlemeliyiz ki elimizdeki sınırlı bütçe ile doğru kişilere ulaşalım. Yaş aralığı, lokasyon, meslek grupları gibi taşları yerine iyi oturtmalıyız. Kendimden örnek vermem gerekirse kendi işletmemiz için geçtiğimiz aylarda Facebook’ta bir reklam çalışması yapmıştım. Bir beyazeşya markasının bayiliğini yaptığımız işletmemiz için yaş aralığı 19-45 olarak belirlemiştim, lokasyon olarak da sadece Alanya’yı belirledim. Meslek grubunu seçmedim. Üye sayısında bir anda patlama yaşamıştım ama üyelere bakınca doğru kişiler olmadığını fark ettim ve yaş aralığını daraltarak 25-45 yaptım. Evet, bu kez oldu doğru kişilere ve yayınladığım içeriklere geri dönüş yapabilecek insanları buldum. Sonuç olarak umduğum gibi de oldu, bilgi almak isteyen üyelerimiz oldu hatta mağazaya gelip alışveriş yapanlar da…

4- Reklam Bütçesi Ne Kadar Olmalı?

Aslına bakacak olursak astronomik ücretlere çok gerek kalmadan bu işi halledebiliyoruz. Aylık 100-200 TL arasında bir bütçe ile üye sayımızı çok ideal bir seviyeye getirebiliriz. Ancak birkaç ay reklamları kesmeden devam ederek daha doğru bir iş yapmış oluruz. Yani ayıracağımız toplam bütçeyi tek bir defada kullanmak yerine birkaç aya yayarak kullanmalıyız.

5- Üye Sayımız da Arttı Şimdi…

Artık içerikleri üst sıralarda tutacak göz önünden ayırmayacak şeylere ihtiyacımız olacak. Bu da yine reklamdan geçiyor aslında. Gönderi reklamları yaparak iletimizin sürekli göz önünde bulunmasını sağlayabiliriz. Tabi ki bunu her ileti için yapmak mantıklı değildir. Mesela bir anneler günü kampanyasını duyurmak istediğimizde içerikler için reklam avantajını kullanabiliriz.

Google Mezarlığına Çiçek Bırakın

Google, büyük umutlarla açtığı servislerin fişini bir bir çekerken bu konu biraz da mizaha sebep oldu. Geçtiğimiz günlerde hatırlarsanız Google Reader’ın da Temmuz ayında fişini çekeceğini duyurmuş ve büyük tepki çekmişti. Sebep olarak da kullanıcı sayısının azlığını göstermişti. Oysa ki benim gibi birçok kişinin en sık kullandığı Google servislerinden biriydi. Şimdi birileri Google’a mezarlık yapmış ve fişi çekilen servislere çiçek bırakabilmeyi mümkün kılmış. En çok çiçek şu anda Google Reader üzerinde bulunuyor 🙂 Ayrıca güzel ve ince bir espri ile Google Glass’ın mezarı hazırlanmış, daha çıkmadı ama o da mezar listesine girmiş 🙂

google-mezarlık

Mezara ulaşmak için burayı kullanabilirsiniz.