Hergün önceki güne göre daha sıcak geçen, o da yetmezmiş gibi gün içinde 13’den aşağıya düşmeyen sayılarıyla gelip giden hatta canı sıkılırsa hiç gelmeyen elektrik ile hayat bir hayli ilginç geçiyor. Oturduğunuz yerde donunuzun uygun yerlere yapıştığı bu sıcaklara elektrik kesintisi de eklenince çok vahim bir durum ortaya çıkabiliyor. Ayrıca niyeti bozuk elektrik kesintilerinde yanan cihazlar da cabası. Bunlar hiçbirşeymiş gibi akşam saatlerinde internetde de gözle görülür bir hız düşüklüğü oluyor. Aslında normalde de hiç hızlı olmayan internetimiz daha da duraksıyor. Yolunu şaşırmış karıncalar misali hey heyli bir psikolojiye sokuyorsunuz kendinizi. Ya teyzeler? Onlar daha bir acaip…

Dün sıcağın tam insan beynini sulandıracağı vakitlerde tüm sıcağa rağmen üstün bir performans göstererek dedikodularına devam eden iki teyze arasında geçen bir diyaloğa kulak misafiri oldum. Saçmalıyorlardı kendi çaplarında. Belli ki güneşin altında dedikodu yapmak onlara da yaramamamış. Bir tanesi “istanbul’da bizden ne öğrendin” derken diğeri “havalı olmayı” demekteydi. Acaba sıcak ile dişican vücudunda bazı mekanizmalar çalışmıyor mu? Yoksa ilaçlar gibi onların propektüslerinde de serin ortamda saklayın ibaresi yer almaktaydı. insan öyle bir sıcakta daha enteresan konular yerine canını nasıl kurtarabileceği hakkında söyleşi yapar. Ayrıca teyzelerin kiloları uzaktan ölçebildiğim kadarıyla 120-130 arasında birşeydi 🙂

Sıcak havalarda çalışma temposundan kendini alıkoyamayanların da akşam vakitlerinde manyaklaştıkları tarafımca tespit edilmiş olup haklarında gereken cezai işlem uygulanacaktır. Günün temposundan yorulan bir dişicanın size “aşkım, cicim” yerine kdv’li faturam demesi çok ilginçtir. Ayrıca böyle dişicanların babaları her yerde bulunabiliyor, bulunmakla yetinmeyip ve bulunulan ortama bakılmaksızın alıp kızlarını götürebilmektedirler. Size ise bulunduğunuz mekanda bulunan adisyonların hesabını ödemek ve boynu bükük bir gariban mertebesinde oradan uzaklaşmak kalır. Bu noktada bir dipnot daha; kasada bulunan kişiliksiz şahsiyetin sizinle dalga geçme olasılığı pek yüksektir.

Odamda gereken temizliği pazar günü yapmış olmanın verdiği mutluluktan dolayı kendimi kozalarından çıkmış ipek böcekleri gibi hissediyorum. Masamın üstü başta olmak üzere her yer tertemiz. Halk arasında bal dök, yala olarak bilinen ve dişicanlar tarafından pek tasvip edilmeyen bu olayı gerçekten de yapabilecek hijyen mertebesindeyiz. Hem envai yerlerde bulunan çöpleri çıkarıp odayı bir güzel de dezenfekte ettim. En önemlisi bilgisayarıma geçen hafta giren cini de çıkarttık sonunda. Nefesi kuvvetli büyüklere her daim ihtiyaç duyuluyor hane halkında.

Şöyle kendi çapımda yaptığım hesplamaya göre geçtiğimiz hafta çok büyük masraflar içine girmişim. Parfüm giderleri, çekmeceyi doladuracak ve gerektiğinde gece saatlerinde kimsenin ruhu duymazken yenilesi cephane mahiyetinde bisküvi, gofret ve dahası stoklanmış onun yanına kuru kuru boğazımı yakmasın diye meyva suyu ve kola da ilave edilmiş. Zaten asıl tutar burada 🙂 Onun yanında ayak kokusu gidermek için sprey ve berber parası da olunca liste bir hayli kabarık oluyor. Zaten kredi kartına hiç değinmek istemiyorum, babamın ekstreyi gördükten sonra nasıl bir reaksiyona gireceğini kestirebilmiş değilim 😀

Bu kadar yazıp kilo aldığıma da değinmezsem sanırım çatlarım. iki yıldır üzerinde çalıştığım kilo alma faaliyetleri sonunda işe yaradı. Geçen gün tartıya çıktığımda 100 gram aldığımı ve böylece 68,8 kg olduğumu gördüm. Çok sevindim, iki ayağımı yana açarak kapılara filan tırmandım ama bu sevincim fazla uzun sürmedi. 100 numaradan çıkışta tekrar tartılmış ve aldığım 100 gramın sadece bir yalandan ibaret olduğunu anlamıştım. Çok üzücü. Halbuki ne çok, pek çok sevinmiştim. Bugün yine tartıldım ve evet bu sefer gerçekten de o 100 gramı almışım 🙂 Yaşasın, oley modunda hayata bakışım birden değişti. Artık beni görenlerin “yediklerin nereye gidiyor” demelerine verebilecek bir cevabım var 😀

Yazımın sonunda azıcık ciddi takılmam gerekirse; hayatta herşey olabiliyor. Ölümler, ayrılıklar vs… Fakat önemli olan sizin insanlara verdiğiniz değer diye düşünüyorum. Her ne olursa olsun, bir dönem kanlı bıçaklı olsanızda, suçunuz yokken sizi bağırıp küsseler de, canınızı çok yaksalar da, sizi çok üzseler de bir gün geliyor verdiğiniz değerin karşılığını alabiliyorsunuz. Böyle insanlar benim hayat çerçevemde varlar. iyiki de olmuşlar… Problemler birgün gelip çözülebiliyor, engeller aşılabiliyor. Önemli olan verdiğiniz değer ve iyi niyetiniz… Birgün gelip bunlar anlaşılıyor.
Evet bu kadar dedikodunun arkasından çalışan klimanın verdiği yalancı serinlikle güzel bir uykuyu sanırım hakettim 🙂 Güzel günler ve güzel insanlar sizinle, bizimle, onlarla olsun. Bir dahakine görüşmek üzere mucks(öpücük şeysi) anacım.

Author: Hamdi Yaman

1987 yılında gözlerimi açtığım şu küçük dünyada 2006 yılından bu yana blog yazıyorum. İnternet dünyasının bugünü ve yarını hakkında her zaman ilgili olmuşumdur.

1 comments

bu kadar uzun yazarken elektirik kesilmemesi büyük bir şans 🙂 hayat geçip gidiyor hamdi 🙂 koca tatilin 2 ayı geçti nasıl oldu anlamadım valla ya 🙁

Bir cevap yazın

*