Müzik Servisinde Tercihim Spotify

Uyanık kaldığım süre boyunca müzik dinleyen birisi olarak elimin altında hali hazırda birşeyler bulunması gerekiyor. 2009 ve öncesinde korsanın cirit attığı zamanlarda belki benim de hatalarım olmuştu. Lakin korsan hakkında daha fazla bilgi sahibi oldukça, emek hırsızlığını sevmediğim için hep legal yollardan bir arayış içinde oldum. Fizy’nin Turkcell’in kucağına oturmadan önceki zamanlarında; kusura bakmayın bu konuda Fizy sahiplerine çok kızgın ve kırıgınım ücretli sürümünü bile kullandım. Daha öncesine giderek Last.fm de kullandım.

Yıllar geçti, internet hızları arttı, servisler coştu, ücretli servislerin ücretleri makul seviyelere geldi derken artık illegal hiçbir oluşumla uğraşma zorunluluğu hissetmiyorum. Elimin altında müziklerin olabileceği arayışlar içindeydim. Bir yılı geçkin bir zamandır Spotify’nin ücretli sürümünü kullanıyorum. Birçok alternatifine rağmen Spotify tercihimin nedenlerini de sizlerle paylaşmak istedim.

  1. Android, Apple, Windows işletim sistemlerinin tamamında sorunsuz çalışabiliyor.
  2. Ücretli paketinde sınırsız çalma listesi oluşturma
  3. Aynı anda cihazlarımın birinde şarkı çalarken bir diğer cihazımdan kumanda edebilme. Örneğin akıllı Android TV’de müzik çalarken müdahale etmek istediğimde telefon ya da bilgisayarımdan istediğim dokunuşu yapabiliyorum veya Windows bilgisayarımda müzik çalarken uzandığım yerden telefona kaldığım yerden devam ettirerek aktarabiliyorum.
  4. Çevrimdışı çalışma özelliği ile istediğim çalma listesi ya da şarkılarını internetim olmadan da dinleyebiliyorum.
  5. Ses kalitesi düşük, orta, yüksek olarak belirlenebiliyor ki kota aşımları için çok güzel bir hamle
  6. Aradığım müziklerin çoğunluğunu buluyorum. Yeni çıkan albümlerde de telif anlaşmasına göre bazen çıkar çıkmaz bazen birkaç gün sonra ekleniyor.
  7. Diğer kullanıcıların çalma listelerini takip edebiliyorum.
  8. Spotify’in kendi hazırladığı ve önerdiği çalma listeleri mükemmel.
  9. Premium hesapta reklam yok.
  10. Aylık 9,99 TL ücret ödeyerek kocaman bir müzik kütüphanesine sahip olabiliyorum.

 

Fizy Kullanın Moruklar!

“Moruk” ağzıma nereden dolandı bilmiyorum ama en kısa zamanda geçse iyi olacak yoksa size moruk demem bilirsiniz. Neyse, son günlerde çevrimiçi müzik ile ilgili gelişmeler olduğunu teknoloji saylarında hep birlikte okuduk. Youtube, bir zaman sonra bir müzik hizmeti ile de karşımıza çıkmaya hazırlanırken Spotify kullanımı aldı başını gitti… Hepsi güzel hoş tabi ki de neden Fizy kullanmıyoruz? Hatta kullanmamakla kalmayıp bütün eleştirileri üzerine atıyoruz.

fizy-logo

Fizy, babasının hayrına elbette yapacak değil bu işi, onların da giderleri ve kazanmaları gereken paraları var. Nihayetinde bu işi zevk olsun diye yapmıyorlar. Böyle olunca Türkcell ile olan evliliği yetmeyip reklam aldı ki gayet mantıklı. Tamamen ücretli yapmak yerine ücretli ve ücretsiz iki seçenek sundu. Ücretsizde şarkıları dinliyorsun ancak reklamlara da katlanıyorsun. Ücretlide ise aylık 5,5 TL’ye  reklam yok, istediğin gibi sınırsız kullan, kısıtlama yok, listelere çevrimdışı ulaşım var.

Hepsini geçtim mobil uygulaması da çok güzel! Tüm bunlara rağmen neden kullanmıyorsunuz şu güzelim servisi anlamıyorum. Kullanın moruklar, gayet güzel işte.. İki gün sonra kapanır mumla ararız da iş işten geçer! Spotify değil Fizy kullanın, öpüyorum.

Çevrimiçi Müzik Nereye Gidiyor?

İnternet erişim hızının artması ile birlikte her sektör üreticisi kullanıcısına değişik ve yaratıcı çözümleri kısa zaman aralıklarında sunuyor. Sıradan bir arz talep dengesinin aksine tuhaf bir biçimde önce üretici arzı oluşturuyor ardından talepte patlama meydana geliyor. Bundan nasibini çevrimiçi müzik servisleri de fazlası ile alıyor.

Ekran Alıntısı

Geçmişteki yazılarıma göz attığımda; Google Music, Fizy, Last.fm ve daha bir çok müzik servisi ile ilgili bilgilere yer vermişim. Her yazımda da bu servislerin artık hayatımızın bir parçası olduğunu da söylemiştim. Şimdi geriye dönüp bakınca bu kadar yazıyı paylaşmamın tek bir sebebi var, çevrimiçi müzik servisleri çok önemli.

Çok değil 10 sene öncesine gittiğimizde araçlarda müzik dinleme keyfi sadece ve sadece kasetlerle yapılmaktaydı. Sonrasında Şahin araçlarda ayna altında süs olarak da kullanılabilen CDler geldi. Bu teknoloji ivme kazanarak Bluetooth, USB diyerek takip etti. Tabi arada Aux girişini kullanan harici bir çalıcıyı kabul eden araçlar da oldu. Şimdi geldiğimiz teknoloji ise; bazı markaların çevrimiçi müzik servislerini kullanabilmesi oldu. Mesela yılbaşında Ford ve Fizy’nin yaptığı anlaşma ile Fiesta modeller Fizy hesabına bağlanıp müzik listelerini araçta çalabiliyordu. Benzer uygulamaları diğer markalar da kısım kısım yapmaya başladı. İşte bunların hepsi “senkronizasyon”…

Sadece arabalardan örnek vermemek lazım tabi ki. Ev aletleri de yavaş yavaş internet hattını kullanmaya başladılar. Akıllı televizyonlar zaten adı üstünde akıllı ama bir çamaşır makinesinin internete bağlanması tabi ki şimdilik lüks. Lakin ben fazla değil 3 yıl sonrası için her çamaşır makinesi olmasa da çoğunluğunun internete bağlanabileceğini ön görüyorum. Arızasını kendisi kaydettirebilecek ve servisi çağırabilecek akıllı cihazlar… Hani şöyle 5 yıl sonra internetten Google Music hesabına girip akşam yemeği için uygun müzikleri internet üzerinden çalabilecek bir buzdolabı da fena olmazdı. Şu an teknoloji tam da bu geçiş anında aslında şöyle bir bakarsak.

Mobil kategorisine fazla değinmeye gerek yok aslında. Herşey apaçık ortada. Her gün yeni bir müzik uygulaması ve hepsi de internet desteğini alıyor.  Her büyük çevrimiçi müzik servisinin zaten güzel bir mobil uygulaması var. Çünkü geçen yıllarda yasadışı yollarla edinip indirilen ve metroda otobüste kulaklığı takıp dinlenilen müzikler şimdi yasal servisler ile hak sınırları ihlal edilmeden çok geniş bir müzik kütüphanesinden çalınabiliyor, dinlenebiliyor.

Video servislerinin de çevrimiçi müzik ile ilgili derinlemesine çalışmalar yaptığı haberlerini arka arkaya duyuyoruz. Bunlardan en günceli Youtube’un yaptığı müzik alt servisi elbette. Bu yapılanma git gide artacak.

Genel bir değerlendirme yapacak olursak hiçbir dosya barındırmadan arabada, televizyonda, telefonda, bilgisayarda, belki birkaç yıl sonra tuvaletimizde çevrimiçi müzik dinlememize olanak sağlanıyor, sağlanacak.

 

Turkcell Desteği Fizy’ye Yaradı mı?

Yerli olduğu için  ismini övünerek söylediğimiz müzik servisi Fizy, Müyap ile yaşadağı telif hakları sıkıntısından sonra kapatılmış ardından Turkcell’in desteği ile tekrar yayın hayatına dönmüştü. Bu olay ise Fizy için bir dönüm noktası oldu. Özellikle bu yıl yaptığı iyileştirmeler ve eklediği özellikler sayesinde üst seviye bir müzik servisi olduğunu gösterdi.

2011 yılı sonlarına doğru akıllı mobil cihazlar için ilk resmi uygulamasını yayınlayarak kullanıcılarına bu platformda da hizmet vermeye başladı. Tabi ilk uygulama olmasından dolayı hatalar yaşandı, yavaşlama sorunları ortaya çıktı. Ancak yapılan güncellemeler ile o sorunu ortadan tamamen kaldırdı. Hatta Soy Mobile ile anlaşarak yeni nesil Xperia serilerinde entegre olarak kullanıcısıyla buluştu.

Şu anda benim de test sürümünü kullandığım premium paketleri ortaya çıkardı. Bu paketler ücreti karşılığında satın alınarak sınırsız playlist, Android ve iPhone uygulamarda tam yetki ve ücretsiz indirilebilen yasal müzikleri beraberinde getirdi.

Fizy Mood’u daha önce duymuştuk ama Fizymix de bu yıla damgasını vuran yeniliklerden oldu. Radyo sistemi ile çalışan istenilen tarza göre yayın yapan kanallar ile kullanıcılara kolaylık sağladı.

Arama motorundaki filtreleme seçeneği, yenilenen müzik player, tekrar çalma özelliği, sesli arama yapma özelliği de yeni kullanıcı arayüzünde yerini aldı.

En yeni müzikler eskisi gibi birkaç ay sonra değil hemen anında arama sonuçlarında görünüyor. Bu sayede kullanıcılarına hem yasal hem de hızlı güncellenen bir veritabanına sahip olduğunu gösteriyor.

Fizy’ye her girdiğimizde ise yeni bir albüm tanıtımı bizleri karşılıyor. Buradan da Fizy’nin artık eskisi gibi öylesine bir müzik servisi değil ciddi ciddi işini yapan Türkiye’de müzik denince akla gelen ilk internet platformu olma çabasında olduğunu gözler önüne seriyor.

Özetleyecek olursak Turkcell desteğinden sonra Fizy aldı başını yürüdü. Başarılarının 2013 yılında da devam etmesini temenni ederek yazımı sonlandırıyorum.

 

Neler Oldu Bitti?

Zamanımın çok büyük bir kısmını uzun zamandır sınavlara, kendime ve işlerime ayırdığım için çok üzülerek söylüyorum ki bloguma pek bakamadım. Ancak artık yaz geliyor ve umarım eskiden yakaladığım trendi tekrar yakalayacağım. Ben teknolojiden kendimi sıyırmışken neler oldu bitti şöyle kısaca birlikte göz atalım.

Kapılarını Müyap’dan dolayı kullanıcılarına kapatan Fizy tekrar yayına döndü. Aslında bu dönüşüyle mobil sürümünü de bekliyordum ben ancak bu yine olmamış. Baktığımız zaman Symbian, Android 2.1 cihazlara ve diğer çoğunluk sağlayan cihazlara destek veremiyor şu anda. Sayfa açıldığı zaman Flash Player uyarısı veriyor ve hüsranla sonuçlanıyor. Ayrıca çok ilginçtir ki o kadar geliştirici bulunmasına rağmen ilave uygulamalar ile de bu destek sağlanamıyor. Fizy ekibine konu ile ilgili bir mesaj attım anca cevabımı henüz alamadım. Eğer alırsam sizlerle paylaşacağım.

Firefox 4’ün kararlı sürümü kullanıcısyla buluştu. Her ne kadar Chrome’dan kopamasam da deneme imkanı buldum. Eskisine göre gözle görülür şekilde farklar var. Hem hız açısından hem de arayüz açısından.

Gmail kullanıcılarına ulaşan ses eki bulunan postalarda sesleri dinleme özelliği aktif hale geldi. Ayrıca Google artık bir müzik servisini de kullanıcılarına sunuyor.  Henüz sadece ABD’ye destek veren servisin çok ses getirdiğinden ve diğer ülkelere hizmet sunmaya başlamasıyla birlikte daha çok ses getireceğinden şüphemiz yok.

Twitter anasayfa tasarımını değiştirirken Flickr da mobil sürümünü güncelledi. Ayrıca Twitter bugün itibariyle HTML 5 destekli dokunmatik (akıllı) telefonlar için ortak bir arayüz hazırladı. Arayüzün uygulamalara benzer bir çizgi izlediği de göze ilk çarpanlar arasında.

Son günlerin aslında en tartışmalı konusu 22 Ağustos’da yapılacak olan kapsamlı internet filtreleme kararıyla ilgiliydi. Her yerde tepkiler devam ediyor. 138 kelimeyi kapsayan alan adı kısıtlaması gündemde. Bunun yanında kullanıcılar için de gelecek olan filtreleme oldukça fazla tepki gösterilmesine neden oldu. Ancak BTK’nin konuyla ilgili toplantının maddelerini açıkladığı sayfada 4. madde gözlerden kaçmıyor:

4- Güvenli İnternet Hizmeti’ni almak zorunlu mudur?Güvenli İnternet Hizmeti bir zorunluluk olmayıp, talep eden aboneler alabilecek, talep etmeyenlerin İnternet erişimlerinde ise mevcut duruma göre hiçbir değişiklik olmayacaktır. Bu hizmeti alıp almama, seçip seçmeme konusunda kullanıcıların rızası esas olup,  tam bir özgürlük mevcuttur.

Buradan anladığımız kadarıyla gösterilen tepki biraz yersiz. Ancak işin derinliklerinde neler yatıyor bunu da hiçbirimiz bilmiyoruz.

iPhone ve Android için güzel bir oyun olan Anry Birds artık Google Chrome üzerinden oynanabilecek. Oyunu kurmak ve oynamak için bu linki takip etmek yeterli.

Hatırladığım gelişmeler bunlarken birkaç cümleyle bundan sonrası için de bahsedelim. Artık blogumda Android uygulamalarını da inceleyeceğim. Androidli bir telefona sahip oldum ve model ile ilgili detaylı bilgiyi bir başka yazıda genişçe belirteceğim. içeriği ve hakları kendime ait olan bir diğer blogum BeyazBlog’un yeni tasarımı da bitmek üzere. Yaklaşık 8 aydır hiç yazı girmediğim BeyazBlog’a bol içerik ve çok değişik bilgilerle geri döneceğimin müjdesini de vermem doğru olur.

 

 

Neyzen Nuri Özkan Çalışmaları

Neyzen abimiz Nuri Özkan şimdiye kadar yapmış olduğu çalışmalarını bir dosya altında toplayarak sevenleriyle buluşturuyor. İçinde  Eledim Eledim, Çanakkale Türküsü, Uzun Yayla Qafe, Kütahya’nın Pınarları gibi tanınmış eserlerin yanında kendisine ait olan eserleri de barındırıyor. Kesinlikle arşivinizde bulunması gereken müzikler. İndirmek için buraya Neyzen Nuri Özkan’ın Facebook profili için de buraya ışınlanın.

Şarkı Sözlerini Yanlış Anlamak

Şarkı sözlerine çok dikkat eden bir insan değilimdir aslında. Genelde ritmi ve söyleyiş tarzına bakıyorum, hoşuma giderse listeme ekliyorum. Ama kırmızı ışıkta beklerken, bilgisayarda raporların arasında kaybolurken kulağım sözlere de takılabiliyor. İşte bu andan itibaren şarkının tüm karizması bitmiş oluyor. Çünkü sözleri yanlış anlıyorum. Birkaç da örnek vereyim yazıyı kabarık göstersin diye. Gökhan Türkmen’in “biraz ayrılık” şarkısının nakaratındaki “dokun ellerimde kör oldu” kısmını ben b*kun ellerimde kör oldu diye anlamıştım. İşin garip kısmı dilime takılıp böyle söylemişliğim de var bu şarkıyı. Bir diğeri; Yusuf Güney’in El Oldun Yar şarkısından geliyor. Bir yerinde “ben en güzel kıyafetler içinde” kısmını ninnisel kıyafetler olarak algılamış ve öyle de benimsemişim. Bir de Sıla’nın seslendirdiği Alain Delon var ki evlere şenlik. Şarkının en kopuk kısmı olan “Babababa havalara nasıl da geriniyor” u “bababababalara  nasıl da geliniyor” olarak değiştirdim. Öylesi daha iyi diye 🙂

Google Müzik

Geniş bant internetin yaygınlaşmasının ardından en çok nasibini alan sektörler müzik ve video oldu. Hem olumlu yönde hem de olumsuz yönde nasiplendi her iki sektörde. Olumlu yönü yasal müzik yayını yapan servislerin artması oldu. Olumsuz yönü de korsan piyasasının çok daha rahat hareket etmesine imkan vermesiydi. Artık insanlar para harcamadan müzik dinlemeyi daha çok seviyor şüphesiz.

Kullanıcılarına ücretsiz müzik yayını yapan ilk servislerden birisi Last.fm’di. Ancak servis bir süre bu hizmetini ücretsiz sağladıktan sonra ücretli hale getirdi.

Ben kendim de iki yıl kadar last.fm’i aktif olarak kullandım. Bir süre ücretsiz daha sonra da ücretli olarak dinlemeye başladım. Ancak geçtiğimiz ay ödeme sisteminden çıkarak servisdeki hesabımı pasif hale getirdim. Şöyle düşününce aylık 5 dolar iyi bir ücret. Bir de yaptığım istatistiklerde servisi eskisi kadar kullanmadığımın farkına vardım. Bunun sebebi de Fizy.

Ardından internetten müzik dinleme adına Fizy ile bir devrim yapıldı. Kullanıcılara “playlist” oluşturma imkanı sağlayan ve diğer servislerden çektiği müzikler ile çok geniş bir kütüphane sunan Fizy son zamanların en çok kullanılan müzik servisi olmayı başararak gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde Last.fm’i kısmen iğnelemiş oldu.

Bu pastaya artık bir ortak daha geliyor ki bunun adı Google. Google, dünden itibaren Hindistan’da müzik arama hizmetini sağlamaya başladı. Hizmetin sağlandığı sayfada öneri albümler de yer alıyor. Kullanıcı isteğine göre bunlardan seçim yapabiliyor veya istediği müziği arama yaptırıp dinleyebiliyor. Albümler Facebook, Twitter veya e-posta yolu ile paylaşılabiliyor.

İlerleyen günlerde diğer ülke kullanıcılarının da hizmetine açılacağını düşünebiliriz. Çünkü daha önce Çin kullanıcılarına bu hizmet sunulmuştu.

Fizy’nin ardından Google’ın da böyle bir hizmet vermesi müzik dinlemeyi seven her kullanıcının ilgisini çekecektir. Korsanın da kısmen önüne geçecektir. Çünkü böyle hizmet sunulmuşken kimse forumlarda veya ne olduğu belli olmayan sayfalar içinde “empi3” indirmek için kendini paralamayacaktır. İşin diğer bir ayağı da internet üzerinde dinlenen müziklerin sosyal ağlarda arkadaşlarla paylaşılması ki bu gün geçtikçe önem kazanıyor.

Facebook Verimi Düşürüyor mu?

Facebook açıldığında sanırım kimse bugün alacağı hali tahmin edemezdi. Bugün çoğunluk Facebook’u kullanıyor ben de dahil olmak üzere. Amacı elbette arkadaş bulma, hasret giderme ve paylaşımdı. Ancak sağladığı altyapı o kadar müsait ki artık oyun, müzik, sinema ve daha şu anda aklıma gelmeyen birçok şeyi içinde barındırıyor. Arkadaşlarım müzik paylaşıyor ve hoşuma giderse beğenip ben de paylaşıyorum belki. Bunun yanında oyunlar oynuyoruz birçoğumuzda. Bir diğer arkadaşımızı geçebilmek adına oldukça fazla zaman harcıyoruz.

Tüm bunları topladığımızda gün boyunca çok kıymetli olan vaktimizin önem teşkil edebilecek bir kısmını aslında Facebook’da harcadığımızın farkına varıyoruz. Şöyle bir hesap yapalım kısaca. Hesabımıza giriş sayfasında arkadaşlarımızın paylaştığı 10 adet video gösterildiğini varsayalım. Ortalama 3 dakika olsa ve bu videoları izlesek tam 30 dk. eriyip gitmiş oluyor. Biraz da kim kiminle fotoğraf çektirmiş, nereye gitmiş, ne yapmış, eski sevgilisi ile halen görüşüyor mu konularına girersek bir 30 dk. da buraya ayırırsak toplamda 1 saat yapıyor.

İşin en çok yer kaplayan kısmı ise oyunlar. Farmville, Brainbuddies, derken birden oyunların sayısı fırladı. Kıyasıya rekabetleri futbol ligi yerine burada görmeye başladık. Örneğin ben Farmville de bir iddiam olmasa da Brainbuddies’de kardeşimi ve ablamı geçmek için tatlı bir rekabete giriyorum. Ben onları geçince onlar da beni geçmek için aynı çabayı sarf ediyor. En az 1 saat de oyunlar için harcıyoruz farkında olmadan.

Bunlar da bitince uygulamalar içinde kaybediyoruz kendimi. Hangi artiste benzediğimizden akşam yemeği menümüze kadar herşeyi belirleyen uygulamalar, anketler, testler mevcut. 15 dk. da böyle gidiyor. Geri kalan kısımda da sohbet özelliğini açıyoruz ve 15 dk. dan başlayan sürelerle dedikoduya koyuyoruz kendimizi.

Hesabımıza göre 2,5 saatimizi eritiyoruz. Bunun çok üstünde yer aldığımız çok az bir farkla altına indiğimiz günler de oluyor tabi. Ama o 2,5 saat boyunca neler yapılmaz ki? Bloga yazı girilebilir, muhasebe departmanı için söyleyeyim bir aylık faturalar işlenebilir, bir sayfa tasarımı yapılabilir, anneyle pazar alışverişine çıkılabilir, uzun zamandır aramadığımız dostlar aranıp hatırlandıkları duygusu onlara yaşatılabilir… Bu liste lastik gibi uzatılabilir. Yani netice olarak Facebook aslında zamanımızı alarak otomatik olarak verimimizi düşürüyor. Böyle olmasa da Facebook’a bir girip çıktıktan sonra işimize adaptasyon zor olabiliyor. Bu konuyu aslında daha ciddi ele almak gerekir ama hiçbirimiz bunu başaramıyoruz.

Son Günlerde Ben

26 Mart tarihinden bu yana bloga birşeyler karalayamadım maalesef. Bunun birçok nedeni var tabi ki. Öncelikle geçen hafta vermek zorunda olduğum vize sınavım engel oldu. Malum hazırlanmak ve sınava girmek biraz zaman aldı. Bu yetmezmiş gibi işlerin üst üste binmesi tamamen beni internetten sildi. Sonrasında da BeyazBlog‘u ilgilendirecek bir seminere katıldım. Gelişmelerini veya meyvelerini oradan takip etmek makuldür.

Son izlediğim yabancı dizi serisi Prison Break’dan sonra bir türlü dizi veya filmlere yoğunlaşamamıştım. Dexter adını pek çok yerde görmeme rağmen bir türlü kısmet olmamıştı. Bu hafta ilk sezondan başlayarak izledim. Şimdi ikinci sezonundayım ve hoş bir dizi. Dexter adamımdır, ona yapılan yanlış bana yapılmıştır seviyesindeyim. Ama ricam önümüzdeki bölümlerde olacaklardan ipucu vermemenizdir.

Müzik olarak da pek hareketli günlerdeyim. Malum yabancı müzik sevmiyorum. Son çıkan Gripin, Ferhat Göçer, Emre Aydın, Kutsi, FD albümlerini çevirip çevirip dinliyorum. Özellikle Gripin’i önümüzdeki birkaç yıl boyunca dinleyeceğim kesindir. Diğerlerini ise bir önceki albümleri ile kıyasladığım için biraz geri planda kaldılar.

Madem o kadar lügat parçaladık okumaya çalıştığım kitabı da söyleyeyim. Elif Şafak’ın Aşk’ını okumaya çalışıyorum. Çalışıyorum çünkü birkaç yaprağını heyecanla okuduktan sonra mutlaka bir engel çıkıyor. Ama azmettim bitireceğim bu kitabı önümüzdeki yüzyıla kadar 🙂 Ardından Mevlana’nın Mesnevi’sini okuyacağım. Kalındır filan ama pek hoş duruyor.

Yarın tekrar şehir dışına çıkacağım ama muhtemelen elim boş dönmeyeceğim. Pazartesiden itibaren bloglarıma sarılıp yazılar, içerikler ve belki sürpriz şeyler paylaşacağım. Tekrar görüşmek dileğiyle…