Sevgililer Günüymüş, Pehhh

Yağmur tüm şiddeti ile devam ederken uykudan kalktığım andan beri dağılmış saçlarım benimle inat ediyor. Sanki elktro şok uygulanmış gibi bir kısmı havaya kalktı. Saçları boşverelim de bugüne bakalım dimi? Bugün 14 Şubat, benim için hiçbirşey ifade etmese de sevgililer günü. Eminim ki birçok günlük tutan arkadaş için de birşey ifade etmiyor bugün :D. Gerçi bilgisayarları sevgili olarak kabul edersek anlam taşıyabilir belki. Şaka bir yana aslında sevgililer gününü saçma buluyor sadece paraların cüzdanda durdurulmadığı bir gün olarak beynimi işgal ediyor. Sadece 14 Şubat günü mü insanlar biribirlerini seviyor? Eğer seviyorsa hergün seviyordur, sevmiyorsa hiç sevmiyordur. Hmm gerçi şöyle de bir durum söz konusu; kavga etmiş bir dişican ve kişican 14 Şubat’da barış ilan ederler, keyiflerine göre hareket ederler fakat ertesi gün yine kavgalar başlar. Yani sevgi, aşk bir güne sığmayacağı için bana çok da çekici gelmiyor “Sevgililer Günü”. Ama yine de bugünü özel sayanlara da saygım vardır. Onun için sevgililer gününüz kutlu olsun. Sevgilinizi sadece birgün değil hiç bir zaman üzmeyin. Sevgiden, aşktan ya da benzer içsel faaliyetlerden daha önemli bir şey yok dünyada. Üç günlük dünyada sevgilinizi, eşinizi, sevdiklerinizi üzdükten sonra yaşamın ne anlamı olabilir ki? Neyse sevgililer gününden ayrılıp Tedaş’a yükleneyim biraz. Akşam bir sürü macera atlattıktan sonra (maceraları burada yazamam) oturdum bilgisayarımın başına ve vurdum klavyemin tuşlarına. Makalemin tam sonlarına gelmiştim ki Tedaş yapacağını yapıp tüm yazdıklarımın boşa gitmesine sebep oldu. Neymiş efem trafoda bakım varmış. Ne trafoymuş bea hiç bakımı bitmiyor. internet hızı çok düşük, elektrik gider gelir, şu günlerde herşey istediğim gibi gitmiyor. Bazı olayların da beni çok yıprattığını düşünüyorum internette. Bu yüzden belki ilerleyen günlerde sanal aleme biraz ara verebilirim. Daha kesin birşey yok sadece aklımdan geçiyor. Yine son kararımı sizlerle paylaşacağım. Yeniden sevgililer gününüzü kutluyor, sevgilerin doruklara tırmandığı bir gün geçirmenizi temenni ediyorum.

Güneşli Bir Pazar Günü

işin gücün başladığı, uzunca bir tatilin bittiği ve mini mini birler çalışkan ikilerin okullarına doluştuğu hafta başı, baş belası bir pazartesi günündeyiz yine. Dün Alanya simalarında havanın güzel olmasını fırsat bilen dişican ve kişicanlar dökülmüş sahile. Acaip kalabalık olmasına rağmen tanıdıklarla karşılaşmak da mümkün oluyor. Dişicanlar zaten çok acaip. Hiç bu kadar dişicanı bir arada görmedim desem yalan söylememiş olurum. Tabi grup halinde dolaştıkları için bir muhabbet girişiminde bulunamıyorsunuz. Bulunursanız Amarika’nın Irak’a saldırdığı gibi bir darbe alabilirsiniz. Hmm bir de ağlayışına anlam veremediğim bir dişican vardı. Galiba erkek arkadaşı olacak kişican terk etmiş. Telefon konuşmasından onu tahmin edebildim sadece :D. Bir de aile boyu gezenler var, kendilerini bilir onlar, isim vermeme gerek yok ;). Çekirdek aile olaraktan anne, baba ve velet. Hoş manzaralar tabi bunlar. Anladım ki arada sırada sahile doğru uzanıp gezinmek gerekiyor pazar günleri. Az kalsın unutuyordum iskender sefamız da vardı en yağlısından. Beni bilmem ama Yağız efendi löpür löpür götürdü vala, hiç acımadı (Yağız; bknz galeri). Bugün yapılacak çok iş var. Çamaşır yıkanacak, yerler silinecek, camlar silinecek, halı çırpılacak 😀 (Ben bunları yapsam ölürüm bea). Şaka bir yana saatimin pili bitmiş, zamanı seçemiyorum, rendevularıma geç kalıyorum, hayat duruyor. Yani ilk iş saatime pil taktırmak olacak. Ondan sonrasına bakacağız. Daha horozlar bile uyanmadığı sabahın köründe (6:27) aşağıdan  dişican sesleri gelmekte en şiddetlisinden. Mahallenin telaşe müdürü olaraktan olaya el koymam lazım. Güzel bir hafta başı geçirmeniz dileğiyle pia (güle güle şeysi) anacım.

Yuvaya Döndüm

Bir haftalık aradan sonra yeniden bilgisayarımın başına geçebildim sonunda. iş sebebi ile şehir dışına çıkacağımı bir hafta önce duyurmuştum ve ben yokken birkaç makalem yayınlandı. Her zaman olduğu gibi yine yayın danışmanın Cem site ile ilgilendi. Ben yokken site birkaç saldırı almış ki en üzücü nokta bu oldu benim için. Acaba birilerinin damarına mı bastım yoksa meyve veren ağaç taşlanıyor mu? Umarım bir daha olmaz. Şimdi dönelim bana :D. Bilgisayarsız bir hafta çok anlamsızdı benim için. Günde sadece 2 saat internet imkanı vardı ki o kadarcık zamanda MSN’de mi konuşacaksın, siteye mi gireceksin e-postaları mı okuyacaksın… Geçen haftanın benim için tek güzel yanı Kurtlar Vadisi Terör’ün başlamış olması. Her yaşıtım gibi ben de Kurtlar Vadisi’ni keyifle izlerim. Bilgisayarımın başına geçtiğimde şöyle sanal alemdeki kıpraşmalara göz attım. Oldukça fazla gelişme yaşanmış ben yokken. Gittim geldim fakat değişmeyen bir şey var. O da internet hızı. Giderken bıraktığım internet kağnı gibiydi, geldim yine aynı :). Bugün pazar olmasına rağmen oldukça erken kalktım. Birazdan kahvaltı için hazırlanacağım çünkü ev ahalisinden kimsecikler yok :). Şöyle bir melemen mi yapsam diye düşünüyorum ama bir taraftan da üşeniyorum. Kahvaltıya çağıracak olan bir dişican veya kişican varsa tekliflerini kabul edebilirim. Haa unutmadan; geçenlerde Cinealanya ile ortak bir çalışmamız vardı hatırlarsanız. Sitemi referans göstererek Cinealanya üyeliği gerçekleştiren ziyaretçilerimiz bedava bilet almaya hak kazanacaktı. Maalesef sitemden sadece bir kişi gidip üye olmuş ve bedava bilete hak kazanmış. Gönül isterdi ki daha fazla kişiye bilet dağıtabilseydik. Neyse bir dahakine inşallah diyorum. Detayını şuracıktan inceleyebilirsiniz. Bugün eğer Yağız efendi satış yapmazsa uzun uzun zaman önce gittiğim sinemaya tekrar gideceğim arkasından da bi yemek fasılı yapabiliriz :D. Özlemişim ablamı, sitemi, günlük yazmayı, bilgisayarımı, yavaş internet bağlantımı, Ferrari 360 Spider maket arabamı, yani kısacası yaşantımı. Yuvaya döndüm, mutluyum 😀

Telekommuş internetmiş, Pehh

Birkaç gün önce bir Telekom yetkilisi internette sorun olmadığı söylemiş, ben de onu öpmüştüm :). Dün akşam sadece 2.7 MB’lık bir dosyayı yaklaşık 20 dk’da indirdim. Bağlantı hızım 256. Gerçi 256’ya çıktığını hiç görmedim ama paket ismi o :D. Hatta daha da inandırıcı olsun diye şuraya resmini bile koydum. Şimdi internette sorun var mı yok mu? Telekom’a göre yine sorun yok çünkü müşteri hizmetlerini aradığım zaman karşıma çıkan dişican (ilk defa dişican çıktı) bağlantılarda hata olmadığını, normal hızında olduğunu söyledi, tamam dedim galiba problem bende. Telefonu kapatıp arkadaşlarıma tek tek sordum; cevapları onların da aynı oldu yani “çok yavaş”. Telekom’a söylenecek iki çift laf var ama burda pek hoş durmaz :D. Dün bir enteresan olay da Skykhan‘ın başına gelmiş. Gökhan’ın o kadar emek verdiği, haftalarca uğraştığı, kendine özgü temasını birkaç kendini bilmez çalmışlar ve sanal hırsızlıkta son noktaya imzalarını atmışlar. Ne diyebilirim ki? Yazıklar olsun. Kusura bakmayın ama biz bu zihniyetle bırakın teknoloji alanında ilerlemeyi, geri geri gideriz. Önce insan olmak lazım sanırım, önce saygılı olmak, emeğe saygı göstermek lazım. Yazımın yavaş yavaş sonlarına yaklaşırken veda satırlarımı yazayım. Sevgili dişicanlar ve muhterem kişicanlar, önümüzdeki hafta boyunca iş için şehir dışına çıkacağım ve tam bir hafta sanal alemde pek görünemeyeceğim. Merak etmeyin önceden hazırladığım makaleler gün gün yayınlanacak yani yazılardan ayrılmayacaksınız. Fırsat buldukça “günlük” de yazacağım. Site sizlere emanet, hem siteye hem de kendinize iyi bakın ben yokken. Pai (ayrılma şeysi).

Yağmur Bir Gün Daha

Yağmurlu bir Alanya sabahıyla merhaba efem. Öncelikle bir hatırlatmayla yazıma başlamak istiyorum. Arkadaşlar burası bir arkadaşlık sitesi değildir. Yani yorumlarınızı yazarken kızlarla tanışmak istediğinizi yazıp en altına da msn’im şu diye adresinizi yazmayınız. Siz de farkındasınızdır ki bu yorumlarınıza h-yaman ambargo koymaktadır. Göstereceğiniz ilgi için şimdiden teşekkür ederim. Efem çevrenizde gördüğünüz anda sinirinizi yükselten, her gördüğünüzde içinizden binbir düşüncenin geçtiği insanlar var mı? Ben kendi adıma cevaplayayım; benim var. Mesela buradaki sinemaların sahibi. Adamı gördüğüm zaman dövme isteği uyanıyor içimde. Acaba diyorum sorun bende mi? Yok değil. Çünkü kime sorduysam hemen küfürü yapıştırıyor arkasından :D. Dün Cinealanya’nın kurucularından Serkan abi ile Pizza keyfini yaşadıktan sonra sinema sitelerini geziyorduk. Buradaki o sinemanın sitesine de baktık, bakmaz olaydım. Karnımız ağrıdı gülmekten :). Alanya’da iki şubeli bir sinemasınız, sinemaya ilgi büyük, sizden başka sadece bir tane sinema var ki o da çok uzak ve siz tutup MS Word’de site yapıyorsunuz. Mucks (alnından öpme şeysi) diyorum başka birşey demiyorum. Büyük ihtimalle bu siteyi orda çalışanlardan biri yapmıştır ama insan azıcık paraya kıyıp adam akıllı bir site yaptırır değil mi? Ya da hiç olmasın madem. Şimdi sinema sahibine neden kızdığımı az çok anlamışsınızdır herhalde :).

Continue reading

Yeni Üst Resim

Sabahın erken saatlerinde yine bilgisayarın başındayım her zamanki gibi. Masamın üzerinde, önümde akşam içtiğim sahlep bardağı hala orada duruyor kirli kirli :). Aslında ben eskiden çok düzenliydim, nolduysa bu bilgisayar denen oyuncakla tanıştıktan sonra oldu. Sadece o kirli bardak olsa iyi ya; onun yanında kablolar, cdler ve daha bir çok malumat var :D. Gerçi şöyle düşündüğümde benim gibi olan arkadaşların hepsi böyledir. Skykhan bile bir zaman odam çok düzenli diye bir yazı yazmış, resmini de çekmiş koymuştu. Ama monitörün altındaki kirli kağıt mendilleri görmüştüm :D. Sanmayın ki internetin bu kesimindeki insanlar çok düzenli; hiç değil. al birini vur ötekini derler ya aynen öyle. Bugün Alanya’da yağmur var. Akşam toplanıp karar alan bulutcanlar gece bizler mışıl mışıl uyurken yapma opersayonu yapmışlar. Şu an yağmasa da her an yapabilecek bir görüntü var. Dün kardan filan bahsetmiştim ya, etmez olaydım. Şanlıurfa’da karda kayıp düşen sayısı 91 kişi olmuş ve televizyonda izlerken mecburen gülüyorsunuz. Neyse onu bırakalım ben size birşey anlatayım. Dün bir dişican gördüm ki akıllara zarar; saç, göz, yüz her taraf boya (filli boya :)), bir kutu parfümü üzerine bolşaltmış ve bunun yanında bir de acaip giyinmiş ki sormayın. Dişicanı gördükten 5 dk sonra dişican gittiği istikametin tersinden gelmekteydi bu sefer ve üstü başı perişan bir şekilde dönüyordu. Ordan geçen yaşlı bir babacan sordu “hayırdır kızım ne bu hal” diye. Ben de azıcık kulak misafiri oldum, dişicanı azıcık köpek kovalamış da :D. Kız kaçarken düşmüş. Şimdi düşünüyorum da o kadar koku bende olsa aynı şekilde beni bile kovalardı, kaldı ki dişican!!! Eveet asıl mevzuya geleyim. Gördünüz mü ya da fark ettiniz mi bilmiyorum da sitemin üst resmini değiştirdim. Önce mavi yapmıştım ve sanki pembe daha uyumlu oldu gibi. Eğer maviyi koymamı düşünüyorsanız Turkcell 4047’ye SMS atın :D. Şaka bir yana mavi olanı koymamı isterseniz yorumlarda belirtebilirsiniz. Her yazıda olduğu gibi yine sona geldik. Karda kaymadığınız, yağmurda ıslanmadığınız bir gün geçirmeniz dileğiyle…

Huhh (Camda Buhar Oluşturma Şeysi)

Birkaç gün öncesine kadar badem ağaçlarının şaşırıp çiçek açtığı, ayıların mevsimi şaşırıp kış uykusundan kalktığı ve buna benzer birçok olayın yaşandığı ülkemizde son günlerde inanılmaz hava şartları etkili olmaya başladı. Kar, yağmur ve Alanya’da olduğu gibi sadece soğuk hava. Ev dışında ceket, atkı, bere ve diğer kışlık malzemelerle, ev içinde de battaniye ile bütünleşiyorsunuz (şahsen ben öyleyim). Cama huhh dediğiniz anda isminizi yazabileceğiniz bir alan oluşturabiliyorsunuz ve belki de işin en güzel yanı bu. Gerçi isminizi yazarken anneniz görürse bir taarruza maruz kalabiliyorsunuz ki bu hiç hoş değil :). Bir de böyle soğuk havalarda arabalar çalışmaz ya; işte macera asıl o anda başlıyordur. Araba çalışmaz ve arabanın sahibi babacan yoldan her geçene “ya araba çalışmadı da bi el atıverin” şeklinde diyaloglara girer. Zaten birkaç kişi arabayı itekliyorsa korkulacak bir durum yok, çevreden her gören arabanın arka tarafına yapışır ve büyük bir topluluk arabayı itekler. Tabi araba çalışır çalışmaz o arabaya kalmış ama vatandaş bu vazifesini güzelce tamamlar. Eğer araba iteklenmesine rağmen çalışmıyorsa çok bilmiş babacanlar çıkar aradan. “Aç bakalım motor kaputunu” diye emreder araba sahibine, kaput açılır babacan birkaç yeri kurcalar ve “ya bunun içinde bir yerde arızası var, en iyisi tamirci çağıralım” der. Tabi bu esnada araba sahibi içinden, bildiği bütün küfürleri ederek babacanla akraba olur :).

Continue reading

Güzel Haberler

Benim için güzel, sizin için hoş haberlerle yeniden birlikteyiz efem. ilk olarak Cinealanya‘dan Serkan Abinin bedava bilet ve afiş kampanyasını duyurayım. Bildiğiniz gibi pazar günü Cinealanya‘yı tanıtan bir yazı yazmıştım ve bunun akabinde Serkan Abi de duygulanıp buradan gidip üye olanlara bedava afiş ve sinema bileti sözü vermişti. Sistem şu şekil işleyecek, benim sitemi referans vererek oraya üye olduğunuzda çekilişe hak kazanacaksınız. Bunu da sağlamak için üye olurken adres kısmına “h-yaman” olarak not düşmeniz yeterli olacak.

Continue reading

Macera Devam Ediyor

Yine sabahın köründe, horozlar bile ötmeden, birtakım nebatat uyanmadan, hamam böcekleri ortalıkta dolaşmaya başlamadan, simitler çıkmadan, gazeteler dağıtılmadan, MSN listemde çevrimiçi kişi sayısı sadece 12 iken bilgisayarın başına geçtim. Şu sıralar yapacak iş çok olduğundan sadece birkaç saatlik uyku ile yetinmeyi biliyor, dünyayı ben kurtaracakmışım gibi gün boyu deli gibi çalışıyorum. Selocan gibi hissediyorum kendimi yahu; böyle bilgisayar başında yaldır yaldır filan :). Gün içinde de sadece çalışsak iyi ya bir çok maceraya da ev sahipliği yapıyorum. Kafayı yedirten dişicanlar, kendini birşey sanan kişicanlar ve tabiki kaytan bıyıklı babacanlar; hepsi beni çıldırtmak için organize olmuşlar sanki. Dün trafikte ilerlemekteyken önümdeki dişican yeşil ışık yanmasına rağmen bir türlü gaza basmıyor ve sinir katsayı oranımı ölçüyordu. Gökten vahiy mi geldi yoksa başka birşey mi oldu bilmiyorum gaza basıyor, yavaş yavaş ilerliyor fakat trafik diye birşey bırakmıyordu. Sonra az dikkatli bakınca anladım ki çok önemli bir telefon görüşmesi yapıyor. içimden bissürü laf sayıp sağlayarak tarfiğin akmasını sağladım ve baktım ki vatandaş bu olaydan çok memnun. Nerden mi anladım? Çünkü dişicanı sağlayan herkes tam geçeceği anda dişicana dönüp birşeyler söylüyordu ki büyük ihtimalle küfür içeren sözlerdi :). Şu sıralar yine acaip yemeye başladım. Evde ne bulursam tükenticeye kadar içim rahatlamıyor. Gaymaklı bisküvi, çam fıstığı, yulaflı bisküvi ve dahası şu an içimin ücra köşelerinde :D. Hatta dün Gürkan‘a canlı yayında bir paket gaymaklı bisküvinin 2 dk içinde nasıl tüketileceğini gösterdim. Arada “yuh yavaş ye hayvan” gibi kendisine yakışmayan sözler sarf etse de severim kendisini :D. işte günüm de böyle geçiyor; bol maceralı, az hüzünlü ve tabi ki janjanlı…