Acaip Bir Mart Ayı

Aslında sırada bir mim daha vardı lakin hergün mim hergün mim olmuyor canım böyle. Arada bir “huh” dünya demek gerekiyor. Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır atasözünü iki gündür tastiklemekteyiz. Hoş bir soğuk ve titreyen dişican-kişican gruplarını görmek bir hayli mümkün oluyor. Titreme aslında şundan oluyor; kendileri yazın geldiğini zannedip yazlık cicileri giymeye başladılar. Sonra da soğuk hava “repeat” halinde kendisini gösterince titreştiler. Neyse ki soğuk havalar etkisini daha fazla göstermeden hafta sonu bizi terk ediyormuş. Sanırım ondan sonra yazlık cicilerimizi giyebileceğiz. Hazır konu mart ayından açılmışken pisiciklere de değinelim azıcık. Herifler kafayı bozmuş vaziyette yaşıyorlar, hepsi birer psikopat olmuş. Dün dört kediyi bir arada gördüm ve gençliğin vermiş olduğu muziplikle kedileri kovalamayı aklımdan geçirmiştim. Hep söylerim bu Alanya’nın kendileri çok tembel hiç koşmazlar diye. Yine aynı durum geçerliydi bu dört kedi için de… Yanlarına gitmem onlar için hiçbirşey ifade etmedi maalesef. Herifler kılını bile oynatmıyor ve beni dellendiriyorlardı. “Pist, hoşt” gibi enteresan seslendirmeler yapmama rağmen onlar bana baktı ben onlara. Kedilerin bir 70’lik rakısı ve çilingir sofrası eksikti. O da olsa beraber oturup içme eyleminde bulunabilirdik. Yaklaşık onbeş dakika sonra kedileri korkutamayacağımı korkutsam da onların korkmayacağını anlayıp mekanlarından uzaklaştım. Ben ise şu sıralar çok acaip projeler içine kendimi atıyorum. Günlerim “Winzip” ile sıkıştırılmış gibi yoğun geçiyor. Sabah sabah Winamp da çok hoş parçalar seçiyor. Örneğin “Bağa gel bostana gel” :D. Bu türkünün sözleri arasındaki bağı bir türlü bulamama rağmen dinliyorum. Hayır bağ ile bostan ile sevilenin ne gibi bir bağlantısı bulunabilir ki :D. Bir de “Denizin dibinde Hatcem” vardır ki o başlı başına bir sorun. Denizin dibinde demirden evler ne arasın… Fakat herşeye rağmen türküler yine de güzeldir, sıcaklık vardır. Hmms bir de Erhan’ın sitesi birkaç gündür kapalı ve bu haftasonuna kadar böyle devam edecek. Gelen ziyaretçi yoğunluğunu sunucusu kaldıramamış. Haftasonu yeni yuvasına taşınacak, ilgilenenlere duyrulur. Bu aralar yine yemek çıtasını arttırdım, çok acaip yiyor hemen yakıyorum. Kilo sorunum olmadığını vurguladıkça acıkıyor, acıktıkça tıkınıyorum. Dün evdeki bir tepsi böreği sanırım yedim :D. Neyse sakın siz denemeyin ölürsünüz mazallah. Herkese güzel bir gün diliyor, acaip kedileri görmenizi temenni ediyorum 😛

Taze Mim2-Bir Haftam ve 3 Özel Şeyim

Dün “kritize et beni” diye bir mimin pasını almış golü atıp yeniden pası döndürmüştüm. Bugün başka bir mim ile karşınızdayım. Bugünkü mim skykhan‘ın kafasından çıkmış sonra Meksika Dalgası gibi yavaş yavaş yayılmıştır. Pası bizzat kendisinden aldığım için şanslıyım çünkü pas atacak birçok kişi oluşuyor kafamda. Neyse bunu yazının sonunda yazacağımıza göre önce mimden bahsedelim. Mimin konusu; bir haftanızın nasıl geçtiği ve hakkınızda 3 şeyi yazmak. Evet bunu sanırım yapacağım :D.

Continue reading

Yoğunum

Sabahın köründe yine arkamdan kovalayan var gibi kalkıp bilgisayar ile bütünleştim. Horozlarla daha önceden yaptığım yarışma devam etmekte hala, yani ben onlardan daha erken uyanıyorum :). Önce yazımı yazıyor, sonra da ay sonundaki sınavlarım için çalışıyorum. Yeri gelmişken onu da hatırlatayım; bundan sonra ay sonuna kadar yoğunlaşmış şekilde ders çalışıyorum, bilgisayara sadece akşamları birkaç saat oturabileceğim. ingilizce kursum da bitmek üzere, dün sınavmızı olup kendi çapımızda bir derece ile belgeyi almaya hak kazındın :). Dün birazcık analiz yaptım da mart ayı benim için dert ayı. Ailemin dört ferdinin doğumgünü var bu ay içinde :). Sözün kısası maddi kriz içerisindeyim. Bu yüzden bir süreliğine Google’ı satın alma hayallerimi kenara bıraktım Mart ayının bir diğer ilginçliği de kedilerin üreme faaliyetlerini ulu orta yerde yapmaları. Hal böyle olunca ufacık veletler bile “aaa napıyo bunlar” diye bakınıp duruyorlar. Hadi velecanları geçtim de kocaman dedecanlar bile hayret ve ibretle bakıyorlar :D. Dişicanları hiç söylemiyorum, onlar ayrı bir gezegenin insanları gibi davranıyorlar. . Dün YouTube’un kapandığına dair bir yazı yazmış ve kendi yorumumu dile getirmiştim. Benim gibi düşünen dört tane üniversiteli kişican dilekçe vermişler açılması yönünde. Diğer yandan da alem-i internette yine illegalliğimizi gösterip çoğu sitede “Yasaklı Youtub’a nasıl girilir” sorusuna cevap verilmiş. Sanırım birkaç güne kadar tekrar erişime açılacak :D. Sabah sabah bir de magazin turu atayım dedim ve evlere şenlik haberlerle dolu magazin gündemi. Normal gündemde yazacak birşey bulamıyorlar fakat magazinsel olaylarda maaşallah hiç bir problem yaşamıyorlar. Neyse efem sabah sabah yine uzattıkça uzatıyorum. Yanımda bitmesi gereken üniteleri içeren kitaplar, okunmayı bekleyen bilgisayar dergileri ve yapılmayı bekleyen işler var. Değilse çay da içerdik :P.

Höh (Oha Dışavurumunun internet Versiyon Şeysi)

Şu cep telefonunu icad eden vatandaş acaba neden yanında kullanım alanlarını kısıtlayıcı bir cihaz daha bulamamış ki anlamıyorum. Hayır artık babacanları geçtim de dişicanlar da böyle yaparsa höh yani (ohanın internet versiyon şeysi) demekten kendimi alamam. Normalde araba sürerken babacanlar cep telefonu ile görüşme yaparlar. Fakat dün aynı olayın kahramanı bir dişicandı. Üstelik benim yaşlarımda ve işin kötü tarafı neredeyse çarpışıyorduk. Tamam anlıyorum çok yoğun, çok önemli bir dişicansın ama arabayı kenara çekip konuşmanı bitirdikten sonra yola devam etmek varken neden inatla trafik canavarlığı yapıyorsun ki? Hmm benim yerime şu devasa boyutlardaki, en az 140 ile giden mixer kamyonlar denk gelecekti ki bir daha arabaya binemeyecekti :D. Aslında önce cep telefonu kullanmayı öğrenmek sonra da araba sürmeyi öğrenmek lazım. Önce karşıdaki insana saygıyı öğrenmek lazım. Her zaman söylemişimdir ve halen söylemeye devam etmekteyim; Alanya trafiğinde araba kullanmayı becerebilen her varlık diğer şehirlerde daha rahat araç kullanabilir. Neyse, koskoca trafiği ben değiştiremeyeceğime göre kişisel mevzulara geçiş yapabiliriz. Son üç gündür erken yatıp geç kalkıyorum. Sebebini tam kestiremesem de gün içindeki yoğun tempoya bağlıyorum sebebini. Hatta akşamları ara ara bilgisayarın başında sızıyorum :). Hmm bir de Ferhat Göçer; “Yolun Açık Olsun” diye bir albüm çıkarmış. Genelde slow parçalar var ama ne yalan söyleyeyim çok hoş olmuş. Yani dinleyici tabakaya tavsiye edilir. Neyse efem bir sabah çayı ısmarlamak isterdim size ama çay servisi kapanmış :). Bir dahaki sefere inşallah. Yakın gelecekte birçok proje ile karşınızda olacağım. Yeniden görüşüncüye kadar kendinizi çok cici davranın. Pai (:

Monitörüm Geldi

Yeni monitörümden merhaba dünya :). Uzun süredier beklediğim monitorum sonunda elime ulaştı. Hakan da aynısından kullanıyormuş ki zaten almadan önce referansı ben kendisinden almıştım. Monitor marka/model PHILIPS/190X6FB. Sonundaki FB hoşuma gitmese de gerek dış tasarım olarak gerekse işlev olarak “manyak” diye tabir edilebilecek seviyede. Hele önde dokunmatik açma/kapama şeysi var ki evlere şenlik. Çok hoşuma gitti ki durmadan açıp kapatıyorum monitörü. Yakın zamanda o kısımdan bir arıza verebilir 😀 Tabi monitör gelince mecburen odamda bir takım değişikliklere gittim, azıcık ucundan da temizlik yaptık. Kablo yığınları ile boğuştum durdum bir saat. Birini çekiyorum fişin cihazın biri çalışmıyor derken hepsini toparlayıp yeniden kurdum, bu da geniş bir zamanımı aldı. işin sonucunda ise şu şekilde bir görüntü oluştu. Önceki halini de göstermek isterdim fakat göz zevkinizi bozmak istemedim sabah sabah. Allah muhafaza dişicanlar “ıyy” deyip gözlerini çevirebilirler benden (: Dün bir taraftan monitör sevinci yaşarken diğer taraftan da daha önce bahsettiğim Microsoft’un şu lisans denetleme ekranı çıkacak muhabbeti ile sarsıldık. Daha önce bu olayı 21 Şubat’da olacağını söylemişler fakat bir icraat görememiştik. Fakat dün Windows güncellemesi yapan bilgisayarlarda kapanırken ve açılırken daha önce görmediğimiz kopya program ekranı çıkmaya başladı. Her ne kadar bunun için çözümler olsa da dün Cem ile yaptığımız telefon görüşmesinde bunun tam çözüm olmadığına karar verdik. Yani arkadaşlar eğer sorunsuz kullanmak istiyorsanız Windows lisansı alacaksınız. Ama benim tavsiyem eğer bir ev kullanıcısıysanız ve oyunlarla işiniz yoksa Pardus kullanmanız yönünde. Bu konuyu daha sonra makale şeklinde detaylı olarak ele alacağım zaten. Dünün bir diğer olayı da pastalarla böreklerle desteklendiğimiz format atma işlemi. Bir tanıdığınızın (öğretmen, komşu, abla, baba hiç fark etmez) bilgisayarı bozulur ve bilgisayardan anlayan birisi olarak sizi arar. Bilgisayarına birşeyler olduğunu söyler ve siz de virüs girdiğini anlarsınız. Tabi bu olay bezen formatlamaya kadar gidebiliyor. Açıkcası özellikleri çok iyi bir bilgisayarı virüsler ytüzünden, trojanlar yüzünden o halde görünce içim gidiyor ve hiç acımadan formatlıyorum ben. Dün akşam da bu olaylardan birini Pelin Hocam’a yaptık. Format atarken ben, formatı attıktan sonra da bilgisayar “ohh be” dedi :). Malum format atmaya gidiyorsunuz ve eğer pasta, börekler yoksa nasıl yapılacağını unutuveriyorsunuz. Bu yazıyı yazarken aklıma geldi de her vakit yazamıyoruz bloga. Yani yazmak için de ruh gerekiyor :).

Hayattan Derleme

Ankara’dan geldikten sonra birkaç gündür bir yoğunluk aldı başını gidiyor. işin birini yapıyorsunuz başkası çıkıyor derken günlüğe birşey karalayamamışım :(. ilk önce Ankara seyehatimden bahsetmek istiyorum. Efem gayet hoştu, detaylı yazısını ve fotoğrafları Yiğit getirirse sizlerle de paylaşacağım :D. Enteresan ülkemizde gün geçmiyor ki yeni bir olayla karşılaşmayalım, hayretler içerisinde kalmayalım. Dün gazetede okudum, vatandaşın birisi kap-kaç olayına karşı yeni bir sistem geliştirmiş.Cep telefonu büyüklüğünde bir cihaz yapmışlar ve bu cihaz uygulandığı kişiye 150 voltluk elektrik veriyormuş :D. Hmm tamam hoş da icabında bu cihazı, tombiş, yürürken hemen yorulan, hışıl hışıl eden teyzeler de kullanacak ve teyzecan o aleti çıkarmadan kap-kaçcı arkadaşlar olayı büyük bir profesyonellikle halledeceklerdir :). Dün akşam internetin çok yavaş olduğunu yeniden hissedip TT’nin hız ölçme şeysinde boyumun ölçüsünü aldırdım. 256’lık bağlantı hızım ayaklar altında olup sadece 179’da kaldı. Bu durumdan sonra sinirlenen ben, birkaç Telekom yanlısına fırça/küfür savurmak için aradım 444’lü numarasını. Denyolar korkup telefona bile bakmadılar :D. Neyse yakındır bizim de söylecek birşeylerimizin olacağı günler. Şu yolda erkek arkadaşı ile tartışarak yürüyen dişicanları da hayret ve ibretle seyretmekteyim. Dün dışarıdan ince bir ses geldi ben bilgisayarım ile bütünleşmişken. Çıkıp baktım ki bir dişican elinde telefon birilerine bağırıyor ama o biçim. Azıcık dinlediken sonra anladım ki erkek arkadaşı ile kavga edyorlar. Anladığım kadarı ile kişican bu kızımızı otobüste bir olaydan dolayı rezil etme başarısını göstermiş, dişican da şimdi fırçayı atıyor tabi :D. Hmm bu arada unutmadan sitenin bazı bölgelerine “google adsense” reklamlarını koyduk. Fazla birşey kazandırmasa da günlük ekmek paramız çıkıyor şimdilik :D. Yazımı birkaç uyarı ile bitirmek istiyorum, arkadaşlar önceden de hatırlattığım gibi burası kız tavlama mekanı değil, arkadaşlık sitesine benzeyen bir yeri yok, MSN adreslerinizi kendinize saklayınız lütfen, burada arkadaşlık kurabileceğiniz dişican/kişican arkadaşlar yok. Lütfen yorumlarınızı daha bir itina ile yazınız. Çünkü mail adresinizi yorum içinde yazdığınız taktirde yorum onaylanmıyor. Fakat hala diretip buranın arkadaşlık sitesi olduğuna inanıyorsanız kendi keyfiniz bilir, siz yazarsınız ben silerim :D.

Yeniden Şehir Dışındayız

Yine blogumdan, sizlerden birkaç günlüğüne ayrılıyorum. Sebebi çok mühim olup, hayırlı bir iş olduğu birçok kişi tarafından desteklenmiştir. Efem gidiş istikametimiz eğer giderken otobüs şöförü uyumazsa dünyada Türkiye’de Ankara olacak, zaten uyursa fazla söze gerek yok pasaportsuz olarak öteki tarafa gideceğiz (Allah korusun). Efem işin şakası bir kenara kaladursun Yiğit ve ben siz bu yazıyı okurken kimbilir belki otobüse yeni bindik, belki bineli birkaç saat oldu, belki Kızılay’da kahvaltı yapıyoruz, belki de Ankara caddelerinde ring atıyor olacağız (ring atmak böyle çekirgemsi tavırlar içine girmek demek oluyor)… Benim geleceğimi duyan Ankara önemli tedbirler almış en acil olanından. Kriz masası oluşturmuşlar, felaket durumu için gerekli erzakları gidermişler. 2 gün yetecek kadar yemek stoklamışlar, Ankaralı Namık’ı da karşılama için hazırda bekletiyorlarmış :D. Ne gerek vardı efem (bu bölüme kadar güzel edebiyatımızın mükemmel abartma sanatlarından birine şahit oldunuz). Yolculuk öncesinde mp3 pileyırıma 489 mb’lık mp3 aşivledim en güzellerinden, şarj edilebilir GP marka pillerimizi doldurdum ki size sunacağım fotoğrafları çekerken makine “vıjııııık” diye kapanmasın. Onun dışında önemli başka bir hazırlığa gerek de yok zaten altı üstü 2 gün. Hmm Yiğitle yapacağım yolculuğa gelince henüz ben de bilmiyorum. Daha Konya sınırındayken ya o beni ya da ben onu aşağı atarım diye tahmin ediyorum. Tam enteresan birşey görüp uyandırdığımda “o ne ya yat uyu” diyecek. Ben de indircem kafasına (yolculukta uyumayı sevmeyen kişican modeli). Neyse efem bana şimdilik müsade, zaten vakit bulursam oradan da yazarım. Ben yokken ablam ve Cem sizlere eşlik edecekler.

Dertler Bitmez

Kalkar kalkmaz ilk yaptığım şey belki bir gelişme olmuştur diye Show TV’nin anasayfasından Kurtlar Vadisi’ne bakmak oldu. Maalesef bir gelişme yok, Doktorlar’ı koymuşlar Kurtlar’ın vaktine. Önümüzdeki hafta da gelişme olmazsa başbakanlığın önüne gidip yazarkasa fırlatan babacan gibi televizyon fırlatcam, hem de plazma olanından :D. Az önce fark ettim de galiba sabahları horozlar ile yarışıyorum, ben kalktıktan sonra ötüyor keratalar. Neden erken kalktığımı soracak olursanız manyaklıktan başka birşey değil. Güya kalkıp ders çalışacağım, “tabi ki yersen” :D. Son günlerde yoğun, orta şekerli, biraz duygusal takılmaktayım. Az önce Winamp’da rastgele modunda çalarken mp3leri Burçin denk geldi. Gesi Bağları’nı ne de güzel söylüyormuş :(. insanın aklını başından alıveriyor valla. Mart ayı yaklaşınca kediler de bir acaip oldu. Her geçtiğim yerde bi kedi bi kediyi kovalıyor, üstüne atlıyor (zıplıyor manasında). Alanya’nın haftasonları aile boyu gezmek için en çok tercih edilen rıhtımda geçen iki kedi kendi aralarında oynaşırken etraftaki meraklı gözler izler ve bazı paparazzi ruhu içine giren denyolar cep telefonlarına bu anı kayıt alırlar. Hayvancıkların özel hayatı kalmadı bea, rahat bırakmak lazım. Son günlerde aslında canımı sıkan, beni derinden sarsan birçok olay var ve olmaya devam da ediyor fakat ne yaparsın? Hayat bu deyip geçiyorum bazen, bazen takılıp kalıyorum. Her ne kadar takılma diyenler olsa da olmuyor. Gerçi takılma diyenlerin kendisi de takılıp kalıyor. Neyse ben Burçin dinlemeye devam ediyor olacağım, size iyi, güzel, umduğunuzu bulduğunuz bir gün geçirmenizi diliyorum. Esen kalın (:D).

Birkaç icadım Olacak Ağabey

Şu Alanya trafiğinde araba kullanan birisinin her yerde rahatlıkla arabalarını kullanabileceğini tahmin ediyorum. Kimin nereden çıkacağı belli değil, arkadan uzunları yakarak gelen bir çok mega geri zekalı yaratıklar var, daha kırmızı yanarken kornaya basıp geçme isteğinde bulunanlar mevcut… Bu sebeplerden akşam arabaydayken düşündüm de güzel icatlar seri üretime geçirilebilir. Mesela arkadan afedersiniz bir “öküz” uzunları yakmış. Bu durum için yeni nesil araçlara “karşılık verici fotoselli, otomatik süper uzun farlar” konulmalı. Arkadaki araç uzunları yaktığı anda size karşı arabanız da onun gözlerini alıversin :D. ikinci buluş şöyle olabilir; arabanın önüne takılabilen, portatif, öndeki araca hasar vermeyen fırlatıcılar yapılabilir. Bu ne işe mi yarayacak? Tabi ki altında son model araçlardan olan, fakat nedense o arabanın hız yapmayacağına inanan kişi veya dişicanların araçlarını arkadan ittirmenize yarayacak.

Continue reading

Kaybolmayan internet istiyouz

Dün sabahtan beri Telekom’un beni çıldırttığı bir zaman dilimindeyim. Yaklaşık 3.5 MB’lık bir dosya kağnı gücü ile 15 dakikada iniyor bu yetmezmiş gibi arada hat düşüyor. Hani Google’ı alma planlarım vardı ya; ondan vazgeçip önce Telekom’u almaya karar verdim :). Vatandaş rahat rahat kullansın diye, vatandaş “ohh be” desin diye. işin şakası bir yana müşteri hizmetleri de dahil olmak üzere Telekom’daki dişi/kişicanları falakaya yatırmak lazım. Fakat bize yakışmaz :D. Allah’tan bloga girebiliyor, MSN’de çetleşebiliyoruz. O da olmasa Telekomun önünde toplu soyunma eylemine gideceğiz. Bu arada Sitenin şu yukarıdaki pembe, kuşlu, otlu, ağaçlı resim vardı ya; işte ondaki kuşları Allah’ın izni ile kanatlandırdık. Artık onlar da canlı :). Otları da sallamıştık fakat otlar teknik bir nedenden dolayı namaz kılar gibi sallanınca kaldırmak zorunda kaldık.  Normal sallanan bir ot bulabilirsek onlar da canlanacak inşallah.

Continue reading