Saat sabahın körü. Bilgisayarda cızırtılı bir musiki sesi. Dışarıda doğmaya yeni başlayan bir güneş ve koşuşan insancıklar. Amaaan hep aynı senaryo yani. Hergün aynı manzarayı görmekten bıktım. Hep aynı saatte kalkıyorsun, işe gidiyorsun, gün boyu yoğun tempoda çalışıyorsun, akşam oluyor eve gidiyorsun orada da dinleneğin yere kadın dırdırı ya da kocanın asık suratı ile karşı karşıya kalıyorsun. Tabi ki son cümle ben alakadar etmiyor :D. Farklı birşeyler yapmak lazım şu günlerde. Zaten Papa geldi döviz yine tavana fırladı. Ülkemizde de kuş uçsa borsa delleniyor anlamadım gitti. Biz asıl konumuza dönelim farklı birşeyler yapmaktan bashediyordum. Mesela zeybek kursuna gidilebilir, ney kursuna gidilebilir, saz kursuna gidilebilir… Ben bunlardan ney kursunu seçtim. Birkaç gün sonra üfürmeye başlayacağım umarım. Daha önce kendi kendime yapmaya çalışmış ve gerçekten de başarmıştım. Ancak anladım ki bu işi daha güzel şekilde yapmak gerekiyor ;). En azından hayatımın o monoton haline biraz daha renk katmış olacağım. Bir de dün anladım ki bilgisayardan anlamak kötü bişi. Sebebini farklı bir yazıda anlatırım. Dün ingilizce kursum da başladı. Sınıfa gelince durum kötü. Kocaman kocaman teyze, amca ve abilerden oluşuyor sınıf. Ahh ahh kaderde varmış yaşamak, yaşayacağız ne yapalım? ilk seviyede sınıfta hiç bayan yoktu, şimdi var ama neye yarar…

Benim gibi rüşveti seven bir yapınız varsa yaşadınız demektir. Rüşvet deyince hemen parasal yönü geliyor ancak değil tabi ki. Eğer apartmanda bilgisayardan anlayan bir kişilikseniz bilgisayarı bozulan size başvuruyor. Aslında bunu apartman ile değil de daha da genişleterek bulunduğunuz çevre olarak varsayalım. Komşunuzun bilgisayarı bozulur ve kapınız çalınır. Sonra sorun söylenir. Tabi boğazına düşkün birisi olarak ben de bunun karşılığında mantı, kek ya da tatlı gibi şeyler isteyebiliyorum. Aslında bakınca bu benim en doğla hakkım :D. Dün daha önceden tahsil etmem gereken bir mantıyı löpür löpür mideme indirdim. Elalem buna rüşvet dese de bu düpedüz alınteridir. Daha bunun gibi birkaç tane daha alacağım var. Bugün büyük ihtimalle geçen sene birinci seviyesine gittiğim ancak bütün bilgileri unuttuğum ingilizce kursunun orta seviyesine gideceğim. Şu ingilizlerin iki şeyine hastayım; birisi futbolları birisi de kızları :D. Onlar olmasa öğrenmeyeceğim ingilizce filan. ibranice ya da arapça dururken ingilizce’yi kim takar? Bugün ayrıca Beşiktaş’ın da maçı varmış. Umarım yener. Neyse şimdilik bana müsade ingilizce notlarımı gözden geçirip tekrar etmem gerekiyor.

Eğer benim gibi dalgın, dikkatsiz ve az buçuk da beceriksizseniz çekeceğiniz var demektir. Dün ilker Abi’nin bana hibe ettiği Tv kartını ayağa kaldırmak için büyük uğraşlar verirken parçayı sert bir şekilde yerinden çıkartıp elimi kasanın kenarına kestirerek kemiğe kadar dayanmasını sağlayan bir başka kişilik yoktur herhalde. Evet acısı bol, sızısı çok bir vaka hiç tavisye etmem. Daha önce de elimi işlemci fanına kaptırdığımı hatırlıyorum dalgınlıktan dolayı birkaç kez… Bunlar yetmiyor gibi Cem gibi bir kişicana anlatınca, duyduğunuz laflar derinden sarsıyor insanı. “Beceriksiz”, “aferin”, “başarılarının devamını dilerim” gibi yıkıcı sözler duyabiliyorsunuz. Bu kadar olaydan sonra tv kartını ayağa kaldırabildim mi? Tabiki evet ancak noksanları ile. ilk başta kanal logolarını görebiliyordum sonra yayını gördüm ve daha sonra ses… Ancak küfür edermiş gibi sadece TRT-1 çıkıyor :(. Gel de çıldırma. Eli parçaladık, Cem’den laf söz işittik ha unutmuşum bir de çay döktüm ki bu da sakarlığımın göstergesi. Artık bugün bir anten ayarlayıp son kez denemek lazım Tv kartını. Yine olmazsa masrafa gireceğime bir işarettir bu.